Vedaların En Zoru

328 16 6
                                    

Selamlar bu bölümü goktuğ'nun ağzından dinleyelim dedim💘

Göktuğ'dan

"Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse çok üzülürüm Albayım, dayanamam."

❤️‍🩹

Zaman geçmiyordu, zaman geçiyordu ben Hale'den geçemiyordum.
Çok özlüyordum.

Tam 1 ay geçmişti Hale'nin şehit olmasının üzerinden. 1 aydır yaşayan bir ölüydüm. Öfkeliydim, kırgındım, kızgındım. En güzel günümü mahveden Hale'mi benden alan teröristler bulunmuştu. Sorgularına ben de girmiştim, defalarca sinir krizi geçirdikten sonra onları öldüresiye dövmüştüm. Ne Hale geri gelmişti ne de acım hafiflemişti.

Canım yanıyordu, canımdan bir parça koymuştum ben toprağın altına. Yaşama sebebim beni bırakıp gitmişti, kırgınım Hale'ye hemde çok kırgın.

Hale'nin mezarının başındaydım, Türk bayrağı asılmıştı mezar taşının yanına. Kahpe bir kurşun nefesini kesmişti onun, benimse her gece kesiliyordu artık. Gözümden düşen yaşı elimin tersiyle sildim.
"Hale'm bugün benden gideli tam 1 ay oldu. Seni çok özledim, ruhum sensiz bir boşlukta gibi beni bırakıp nereye gittin? Ben seni çok sevdim ve hep çok seveceğim. Hasretin içimi yaktı, ruhum kavruldu yokluğunda ama ben bekledim, hep bekleyeceğim sana kavuşmayı. Şimdi gelsen kocaman sarılsan öyle güzel olurdu ki olsun Allah dağına göre kar veriyor. Benim dağım sensin elbet karım çok olur. Şimdi ise sadece gözçukurlarımda uyuyakalmış bir bebeksin, çok güzelsin çok özelsin. Beni bekle bir gün kavuşacağız. Ölene kadar seninim, öldükten sonra benimsin."
Gözyaşlarım dinmek bilmiyordu.
Canim yanıyordu.
Çok özlüyordum.
Mezarını suladıktan sonra son dualarımı edip ayrıldım mezarının başından.
Ölenle ölünmüyordu, bunu artık çok iyi anlıyordum.
Hayat devam ediyordu...

🫂

Karargahta timle beraber oturmuş çay içiyorduk. Beyza çökmüştü, eskisi gibi konuşmuyor, yemiyor ve gülmüyordu. Harbiyeden arkadaşlardı Hale ile. Asla pes etmemişlerdi, birbirlerine sürekli destek olmuşlardı, düstüklerinde birlikte geri kalkmışlardı. Kardeştiler onlar birbirlerini canı pahasına koruyan ölene kadar birbirlerini çok seven iki kardeş.
Ölüm ayırmıştır onları.

Boş gözlerle etrafa bakıyordum bir yandan da çayımı yudumluyordum. Tim ise geyik muhabbeti yapıyorlardı.
Belçim Savcı da buradaydı, time alışmıştı, bizde ona alışmıştık. Tek bir kişi hariç.
Yüzbaşı ile atılarak anlaşıyorlardı, onların anlaşma tarzı öyleydi. Öyle anlaşabiliyorlardı.
Aklıma Hale ile olan güzel bir anımız geldiğinde dudaklarımda buruk bir tebessüm belirdi.
O kadar güzel anılar bırakmıştı ki canımın içi, hatırlamak ne kadar acı verici olsa da bir nebze de iyi hissettiriyordu.

"Teçhizatlarını kontrol et asker, bir eksiğin var."
"Komutanım tüm teçhizatlarım tam. Bir eksiğim yok."Göktuğ, Hale'nin ayak ucuna çöküp bağcığını bağlamaya başladı. Bağcıkları gevşekti, çözülüp düşebilirdi.
Sırıtıyordu.
Bağcıklarını bağladıktan sonra ciddi bir ifadeye bürünüp Hale'nin göz hizasına geldi.
"Bağcıklarını böyle mi bağlıyorsun sen, ya üstüne basıp düşersen, ya kafanı çarparsan ne olacak? Tüm teçhizatları tammış, sen ne zamandan beri Komutanının sözü üstüne söz söyler oldun asker." Hale sinirle solumuştu.

"Komutanım gözümden kaçmış, görmemişim. Özür dilerim."
"

Gözünden kaçmayacak asker. Sen profesyonel bir askersin, gözünden kaçmayacak. Bir daha kaçarsa bende başka şeyler kaçırırım."diyip arkasına bile bakmadığında Hale bozulmuştu ama bozuntuya vermemişti.

Göktuğ'nun hoşuna gidiyordu.
Göktuğ hoşuna gidiyordu.

"Komutanım, komutanım çay ister misiniz?"diyen Efe'nin sesiyle irkilmiştim. Hayır diyerek spor salonuna inmiştim.
Yüzbaşı da spor yapıyordu, beni görünce başıyla selam vermişti. Selamını alıp yanındaki kum torbasına doğru ilerledim, dolmuştum.
Biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı.

Tüm gücümle yumruklarımı kum torbasına geçiriyordum, canım yanıyordu. Acımı sadece kum torbasından çıkartmak istiyordum. Derdimi dinleyeni, derdime ortak olanı, acılarımı hafifleten kişiyi toprağın altına koymuştum.
Kimsem yoktu.
Hale ile anılar kafamın içinde belirdi.

"Göktuğ dondurma mı yesek? Canım çekti de biraz."güldü Göktuğ.
"Hımmm, demek canın dondurma çekti he?"dediğinde Hale utanmıştı.
Başını Göktuğ'un boynuna gömdüğünde Göktuğ erkeksi bir gülüşle Hale'nin beline kadar uzanan saçlarını sevdi.
"Canını yerim senin, canım"

Göktuğ'un gözünden bir damla yaş düşmüştü, elinin tersiyle sildi.
Yüzbaşı yanına gelmişti. Hal hatır sorduktan sonra ayrılmışlardı.
Göktuğ hızlıca sivillerini üzerine çekerek arabasına doğru adımladı.
Bu aralar çok hızlı sürüyordu, sanki canının bir önemi yokmuş gibisine.
Önceden canını önemserdi çünkü sebebi vardı.
Şimdi sebebim yoktu, yaşama sebebim yoktu.
Benim canımın ne önemi vardı.
Radyodan Sezen Aksu'dan Kurşuni Renkler çalmaya başladığında sesini açtı, hızını arttırdı.

Yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur

Hiç hazır değilim henüz

Ne olur baharlarımı, bırakın bir süre daha

Tanıdık değil bana güz

Yok olamaz dur dur, gidemezsin

Gözlerimin rengi dur, bulutlara dönemezsin

Yok alamazsın beni deli zaman, dur

Ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin

Sol koltuğa baktı, bomboştu.
Gözünden bir yaş daha düştü.
Arabayı yavaşlatınca varmak üzereydi.
Araba tamamen durunca yavaşça inmişti arabadan. Geldiği yer Hale'sinin yanıydı.
Nasi ondan uzak kalabilirdi ki?

💞
Göktuğ'nun ağzından bir bölüm yazdım size.
Umarım beğenirsiniz.
Evet gerçekten kısa oldu.
Kabul ediyorum.
Ama ben gerçekten bu uzunlukta yazabiliyorum arkadaşlar😬
Hatalarım varsa kusura bakmayın.
Tekrardan okudugunuz icin teşekkürler
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
İg:garipmevzular.offical

Garip MevzularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin