Kapının önündeyken saati kontrol ettim. Biz Melek' in evine gelene kadar saat, iki buçuğu geçmişti bile. Kapıyı açtığında ilk önce, önde ben olduğum için bana, sonra İpek' e, sonra da Emre' ye baktı. İpek ile bana bakınca normal, ama yakışıklı yardımcım Emre' ye bakınca, ilk önce karşısındaki insanı, içinde kaybedecek gibi olan etkileyici kahverengi gözleri açıldı. Göz bebekleri büyüdü. Dudaklarını hafif aralayıp, ufak bir gülümseme oluşturdu. Hafifçe gülümseyince yanağındaki gamzesi daha belirgin oldu. Gözü ne beni ne de İpek ' i görüyordu. Sürekli yakışıklı yardımcım Emre' ye bakıp saçlarıyla oynuyordu. Bizimki kızı etkilemeyi başarmıştı anlaşılan.
" Hoşgeldiniz. Kapıda kaldınız, buyurun içeriye geçin." Dedi.
Teker teker kapıdan içeriye girdikten sonra, nezaketle ilimizi sıktı.
" Aslında keşke hoş gelseydik. Malûm ortada bir cinayet var. O yüzden pek hoş gelemedik. "
" Ben de lafın gelişi söylemiştim ağız alışkanlığı. "
" Bu arada ben, Başkomiser Yavuz Kılıç. Galata Emniyetten. "
" Kusura bakmayın biraz terliyim. Spor yapıyordumda. "
Uzattığı elini elimden çekerken. Emre karşılık verdi.
" Yo önemli değil. Hava da zaten çok sıcak olduğundan bizde terledik normal. "
Ter mer dinlemedi, bizim Emre' ye gözlerini dikip elini sıktı.
" Sizin adınız ne ? "
" Komiser Emre. Emre Kaya. Tanıştığımıza memnun oldum. "
" Ben de çok memnun oldum Emre. "
Bizimki kızı beğenmemiş olacak ki, oldukça mesafeli davranıyordu.
" Ben de komiser İpek. "
Diye elini uzatıp araya girdi yardımcım. Merve birşey demeden sadece elini sıkmakla yetindi. Çünkü aklı bizim Emre' deydi.
" Buyurun bu tarafından. "
Dedi nazik bir tavırla bizi arkasına aldı, bizde onu takip ettik. Küçük koridordan geçerken, bir müzik duyuldu, müziğe kulak verdim. Klasik müzik çalıyordu ama hangisi olduğunu, ses az geldiğinden anlayamadım. Müziğin dışında birde burnunuza bir koku çarptı. Koridordan geçip, salona girdiğimizde kokunun salondaki saksıların içindeki çiçeklerden geldiğini farkettik. Çalan müzik ise, Çaykovski' nin 6. Senfonisi çalıyordu. Çaykovski benim de en sevdiğim klasik müzik sanatçılarındandır. Apartmanda oturan herkesin güzel şeylere merakı vardı. Merve'nin ise merakı klasik müzik ve çiçeklerdi. Salonda tahmin ettiğimden çok fazla çiçek vardı. Salonun her bir köşesi çiçek ile doluydu. Envai çeşit çiçek vardı.
Renk renk her çeşitdinden birer tane orkideler, karanfiller, rengarenk kasımpatılar. Pembe pembe açelyalar, çeşit çeşit güller, güzel bir renk katmıştı eve. Evin içi iyi ışık aldığından aydınlıktı ve enerjisi güzeldi. Salonun, bahçeye açılan balkonu vardı. Binayı yapan müteahhit en alt katı öyle yapmış. Bence çok güzel olmuş." Siz şöyle salona geçin, ben de size soğuk birşeyler getireyim. "
" Hiç zahmet etmeseydiniz. "
Dedim ama çoktan mutfağa gitmişti bile. Bizde o sırada salonu inceledik. Aslında salonda o kadar da çok eşya yoktu. Bizim Emre kızın arkasından mutfağa yöneldi. Bende Emre' nin arkasından gittim. Yardımcıma güvenmediğimden değil tabiki. Ben Emre'ye her zaman güvenirim. Hem mutfağı da bir göz atmak, hem de mutfakta ki bıçak takımına bakmak için.
Mutfaktaki masanın üzerinde kahvaltılıklar vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başkomiser Yavuz "Kanlı İntikam"
General FictionBaşkomiser Yavuz' un maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin ikinci kitabı. Başkomiser Yavuz, bir intikam uğruna öldürülen genç bir kızın cinayetini çözmeye çalışıyor.