" Fatih' in oğlu Mert. "
Açıkçası şaşırmadım. Mert' in ismini vereceğini tahmin etmiştim. Mert' in ismini söylediğinde sanki bir düşmanından bahsediyormuş gibi bir duyguya kapılıyordu.
İçinden Mert'e birşeyler diyordu. Şerefsiz gibi laflar ediyordu." Neden Mert' ten şüpheleniyirsun ? Aslında oğlun ile rahmetli kızın birbirlerini çok seviyorlarmış. "
" Mert kızımın peşini bırakmıyordu. Ama ben görüşmelerini, sevgili olmalarını istemiyordum. Ama bunlar inadına, benim uyarılarıma rağmen hâlâ görüşüyorlardı. Baktım böyle lafla, sözle olmayacak, bende gittim, kızımı en yakın dostumun oğluna verdim. Bu hafta düğün yapacaktık hatta. "
" Kime verdin "
" Dedim ya Yavuz bey. En yakın dostumun oğluna diye. "
" Onu ben de anladım. İsimlerini soruyorum."
" Ha çok pardon ben yanlış anladım. Dostumun adı: Zahid. Oğlunun adı da: Fırat."
" Peki sen rahmetli kızını Mert'e değil de, neden Fırat' a verdin ? Mert ile Ayfer birbirlerini seviyorlarmış. Mert' e verseydin ya. "
Ağzımdan her Mert ismi çıktığında, daha da sinirlenip yumruğunu sıkıyordu. Ama hem karakolda olduğunu, hem de karşısında bir başkomiser olduğunu unutmuyor. Onun için nasıl davranması gerektiğini biliyordu.
" Fırat' ı pek sevmezdim. Doğru düzgün ne işi vardı ne gücü. Hem birde ben kızımı o dolandırıcı hırsız, bilgisayar korsanına kız mız vermem. Sabıkalı birine kız verseydim, konu komşu arkamızdan konuşurdu. Hem benim kızım ondan daha zeki, daha iyi okullarda okudu. Babsı ile de kavgalıydık zaten. Ama Fırat öyle değil. Fırat' ın işi gücü var. Babasının yanında çalışıyor. Hem da zenginler. Fırat kızıma, Mert' ten daha iyi bakar. Daha güzel yaşatır. Bu yüzden verdim. "
" Bu Fırat nerede çalışıyor ? Babasının işi ne ? "
" Bir tane kafeleri, bir tane de otomobil dükkanları var. Güz oto galeri ile F. Güz cafe. Köylerinde de tarları inekleri vesaire vesaire... Yani uzun lafın kısası Yavuz bey. Parayı veren düdüğü çalar gibi birşey. Kimde para çoksa o kazandı işte. Hem zaten biz çocuklarımızı beşik kertmesi yapmıştık. "
Bu cümlesimden sonra içimde bir öfke, bir sinir oluştu. Birde sinir bozucu bir tavırla söyleyince daha da bir sinir bozucu oluyordu.
" Oldu olucak bir de başlık parası da isteseydin. Her şey para senin için değil mi ? Sevgi, aşk umurunda değil mi ? Allah bilir kızını da zorla onunla evlendirecektin. "
" Ne alakası var komiserim. Kızım da Fırat ile evlenmeyi kabul ediyordu. Başka bir sorunuz yoksa, müsadenizle gidebilir miyim. Malum cenaze işleri filan. "
" Birşey daha soracağım. Siz Mert ile geçen haftalarda, sizin evinizin oralarda bir bar da kavga etmişsiniz. Sen niye Mert ile kavga ettin ? "
" Her zaman ki bildiğiniz şeyler başkomiserim. Geldi yine inatlaşıp durdu. Kızını ona verme bana ver, biz birbirimizi seviyoruz, falan filan. Bu her kızımın adını ağzına alınca, ben daha da sinirleniyorum. En son daha fazla dayanamayıp vurdum bir tokat. "
" Emin misiniz, atladığınız, eksik birşeyler yok mu ? "
" Hayır her şey anlattığım gibi. Eksik birşey yok. Başka sorunuz yoksa müsadenizle gidebilir miyim Yavuz bey ? "
" Şimdilik bu kadar soracaklarım. Arkadaşlar yazılı ifadenizi de aldıktan sonra gidebilirsiniz. Geldiğiniz için teşekkür ederim. "
Elim ile kapıyı işaret ederek uğurladım. Mesut Usta' yı. Yorucu bir öğlen saati oldu bugün. Açıkçası, bizim her günümüzün, her saati, her dakikası yorucu geçiyordu. Alışkınım bu duruma. Sıcak havada işin içine girince, hiç çekilmez oluyordu cinayet. Ama mesleğimi sevdiğim için bu tür tatlı yorgunluklar iyidi. Odamdaki klimanın derecesini biraz daha azalttım. Biraz daha soğuk esiyordu ve bu bana çok iyi geldi. Serin hava ile beraber, bardağımda kalan son bir yudumluk çayımıda içtikten sonra, masamın üzerindeki ifade tutanaklarını elime aldım. Hafiften bir göz gezdirdikten sonra, çekmeceme kaldırdım. Sıcak ile soğuk havanın karışımından mı bilmiyorum ama, nedense bugün ayrı bir duygu vardı içimde. Büyük ihtimalle Alina' ya evlenme teklifinin sitresi vardı içimde. Kafamı sakinleştirmek için, Marlboro paketini çıkartıp bir tane sigara yaktım. Daha nasıl edeceğimi bile düşünmemiştim. Düşünmeyi bırak, ortada daha yüzük bile yoktu. Yüzüğü daha almamıştım. Görünüşe bakılırsa almaya da fırsat bulamayacağım. En iyisi internetten sipariş vermekti. Emre' yi çağırmayı düşündüm. Ama bu tür işlerede bir kadın gözü, zevki daha etkili olurdu. İpek' i çağırmak daha iyi bir fikir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başkomiser Yavuz "Kanlı İntikam"
قصص عامةBaşkomiser Yavuz' un maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin ikinci kitabı. Başkomiser Yavuz, bir intikam uğruna öldürülen genç bir kızın cinayetini çözmeye çalışıyor.