Çember iyice dağılıyor. Araştırdıkça, çorap söküğü gibi geliyor. Olayı tahmin ettiğimden daha kısa sürede çözeceğiz sanıyorum.
" Emre sen, Mesut' un kolejin başında olduğu zamanlara odaklan. O zamanlarda birşeyler çıkacak gibi hissediyorum. "
" Emredersiniz başkomiserim. "
Aybüke Karasu' nun dosyasını incelerken, bir erkek ismi gözüme çarptı. Soyadları aynıydı.
" İpek, bu Ateş Karasu kim ? "
" Aybüke Karasu' nun ikiz kardeşi. İkisi de aynı sınıfta okumuşlar. "
" Emre sen Mesut' ile birlikte, Aybüke ve Ateş Karasu' yu da bir araştır. Ama elini çabuk tut. "
" Emredersiniz başkomiserim. "
" İpek bizde seninle, şu koleje bir gidelim. Oradakilere bir soralım bakalım Mesut Usta hakkında ne gibi şeyler söyleyecekler. "
Dedikten sonra İpek ile beraber merkezden çıktık ve kolejin yolunu tuttuk. Kolej Sirkeci' deydi. Trafik hâlâ biraz yoğundu. Bir buçuk saat sonra koleje vardık. Müdürün odasının bulunduğu kata çıktık. Kapıyı çalıp içeiye girdik.
" Merhabalar hoşgeldiniz. "
" Hoşbulduk müdür bey. Biz cinayet bürodan geliyoruz. Ben başkomiser Yavuz. Bu hanımefendi de benim yardımcım komiser İpek. Size Mesut Taşçı hakkında birkaç soru sorucağız. "
" Tabi buyurun sorabilirsiniz. "
" Mesut' u ne kadar tanıyorsunuz ? "
" Yavuz bey, ben Mesut abiyi yirmi yıldır tanıyorum. "
" Mesut senden kaç yaş büyük ? Ona abi diyorsun. "
" Dört yaş var aramızda. "
" Mesut çoktan emekli olmuş. Sen nasıl olmadın ? "
" Yaşa takıldım. Hem emekli olmaya da pek niyetim de yok. İşimi seviyorum. "
" Mesut' un kolejin başında olduğu zamanlar da, bu kolejde ölen birileri oldu mu ? "
Biraz düşündükten sonra yanıtladı sorumu:
" Ölen birkaç kişi vardı. Ama aralarında en çok üzüldüğüm. Zavallı Aybüke' ydi. "
" Aybüke Karasu. "
" Evet. Zavallının birde ikiz erkek kardeşi vardı. Aybüke öldükten sonra, yemeden içmeden kesilmişti. Her gece kendi yatağında değil, ölen kardeşinin yatağında uyurdu. Daha sonra bir gece kolejden kaçtı. Daha da geri gelmedi. Zaten 18 olmasına iki sene vardı. "
" Peki Mesut nasıl biriydi ? Öğrenciler ile arası nasıldı ? "
" Mesut kötü biriydi. Öğrenciler ile de arası pek iyi değildi. Bütün öğrenciler onu sevmezdi. Hatta kurallara uymayanları dövdüğü bile olmuştu. "
Birkaç önemsiz sorular sorduktan sonra kolejden çıktık.
" Şimdi, Ateş Karasu' nun yanına mı gidiyoruz başkomiserim. "
" Evet. Emre' yi ara, Ateş Karasu' nun evinin adresini bulsun. "
" Gerek yok başkomiserim. Ben de var zaten. Dosyayı hazırlarken, ne olur, ne olmaz lazım olur diye bulup kağıda yazmıştım."
" Afferin kızım. Afferin İpek. "
Arabaya bindik. Bir sonraki gideceğimiz yer; Beşiktaş' tı. Fazla zaman kaybetmeden hızlıca arabaya bindik, ve Beşiktaş' a doğru yola çıktık. İki saat sonra Beşiktaş, Arnavutköy' de kalabalık bir sokağa girdik. Çok fazla Beşiktaş' a gelmediğim için, Ateş Karasu' nun evini navigasyon cihazı sayesinde buldum. Tek katlı, müstakil, geniş bir bahçesi olan, geniş bir evdi. Kapının ziline ardı ardına bastı İpek. Kapıyı açan olmadı. İçeriden ses seda da çıkmıyordu. Daha sonra kapının açık olduğunu farkettim. İpek' e de kapının açık olduğunu işaret ettim. İki, üç santim aralıktı. İkimizde silahlarımızı çıkarttık. İpek kapının yanında ben de tam kapının karşısındayım. İpek kapıyı ittirdi, ben de silahımı içeriye doğrultup daldım eve. İpek' te arkamdan girdi. Evin içini didik didik araştırdık. Ev de kimse yoktu. Evin salonunun duvarında küçük bir çerçeve vardı. Yaklaşıp çerceveyi elime aldım. Bir gazete haberiydi. Aybüke Karasu' nun öldürüldüğü heberiydi. Zavallı kızın tecavüz edilerek, sonra da bıçaklanarak öldürüldüğünü yazmıştı gazete. Cesedi de bir köprü altında bulunmuş. Salonun ortasında bir sehba duruyordu. Sehbanın üzerinde de, maktül Ayfer Taşçı' nın karnına saplanan paralar ile aynıydı. Cep telefonumu çıkartıp Emre' yi aradım.
" Emre bir an önce şu Ateş Karasu' yu bul bana. Telefon sinyalini mi buliyorsun ne yapıyorsun, bir an önce bul. "
" Emredersiniz başkomiserim. Ha bu arada, bu Mesut hakkında işimize yarayacak birşey öğrendim. "
" Ne olup hadi söyle. İşimiz gücümüz var. "
" Bu Mesut' zamanında taciz suçundan almışlar. Kolejde bir çocuğa, cinsel istismarda bulunmuş. Ben size demiştim ama başkomiserim, bu adam da birşeyler var diye."
" Tamam sen, Ateş Karasu' nun nerede olduğunu öğrenir öğrenmez ara beni. "
Dedim ve kapattım telefonu. On beş dakika sonra nihayet Emre aradı. Hemen açtım.
" Başkomiserim bu Mesut' un taciz ettiği kız; Aybüke Karasu' ymuş. "
" Oğlum ben sana onu mu arastır dedim. Ateş Karasu' nun nerede olduğunu öğren dedim. Nerede bu adam ? "
" Biliyorum başkomiserim. Onu da öğrendim zaten. Şu an da Mesut' un evinde olarak gözüküyor. "
" Mesut' un evinde mi ? Mesut' u da öldürecek. Emre çabuk Mesut Taşçı' nın evine bir ekip gönder çabuk. "
Deyip telefonu kapatıp hızlıca arabaya bindik. Teafikten kurtulmak için sireni açıp cıktık yola. Yarım saat sonra Mesut Taşçı' nın evine geldik. Gelmesini söylediğim ekip henüz gelmemişti. Biz onlardan önce varmıştık. Silahlarımızı çıkartıp evin içine daldık. Maalesef geç kalmıştık. Mesut, karnında bir bıçak, bıçağın ucunda da kağıt paralar ile ölü bir şekilde yerde yatıyordu. Ateş ise koltuğa oturmuş, elinde bir oyuncak bebek ile yerde yatan Mesut' u izliyordu. Dertli dertli gözlerini bir noktaya dikmişti. Bir samdalye çekip yanına oturdum.
" Ayfer' i neden öldürdün ? "
" Cevabını bildiğin soruları sorma be başkomiser. "
" İkiz kız kardeşinin intikamı için. "
" Bak cevabı biliyormuşsun. "
" Mesut' tan intikamını aldın. Şimdi bize, şu olayı eksiksiz bir şekilde anlat. "
" O zamanlarda Aybüke ile aynı yatılı kolejde okuyorduk. Bizim paramız yoktu. Mesut şerefsizi bize yardımcı olup kolejine aldı. Meğerse, Aybüke' den hoşlandığı için yapmış bütün iyilikleri. O gün Aybüke' nin doğum günüydü. Odasına çağırdı. Ben de oradaydım. Önce bizi odasına aldı. Sonra kapıyı kilitledi. Gözümün önünde, tecavüz etti. Kimseye birşey söylememem için tehdit etti bizi. Sonra konuşmayalım diye de para verdi bize. Aybüke o geceden sonra, yemden, içmeden kesildi. Haftalarca kimseyle konuşmadı. Ruhu ölmüştü. Bir insanın ruhunu öldürmekte cinayettir. Bir insanın ruhunu öldürmekte cinayet değil midir Başkomiser. Aylar sonra karnı büyümeye başlamıştı. Mesut' ta korktu tabi haliyle. Sonra bir gün, Aybüke başına bela olmasın diye öldürdü. Aybüke öldükten birkaç gün sonra kolejden kaçtım. İntikam için her gün kendimi daha da geliştirdim. 18 yaşımdan sonra, bu şerefsizi araştırdım. Kızı olduğunu öğrendim. Onu da doğum gününun gelmesini bekledim. Sonra Aybüke' ye yaptığı gibi tecavüz ettim. Ama işler ters gidince, orada öldürmek zorunda kaldım. O gün bana konuşmamam için verdiği paraları da karnına saplayıp mesaj bıraktım. "
Herşeyi itiraf ettikten sonra, Ateş' i karakolda önce yazılı ifadesini aldık. Sonra da savcılığa sevk ettik.
Ve o saat gelmişti. Akşam olmuş, Alina ile Khalkedon' da buluştuk. Çiğdem gerçekten söylediği gibi çok güzel hazırlamıştı. Her yeri süslemiş, duvarlarda Alina' ile ikimizin resimleri, ve seni seviyorum Alina yazısı vardı. Güzel bir yemekten, ve sohbetten sonra dizimin üzerine çöktüm. Yüzüğü çıkattım. Ve gecenin en özel sorusunu sordum.
" Alina' m. Sol yanım. Benimle evlenir misin ? "
" Evet. "
Dedi bağırarak. Gözyaşılarını tutamayıp sevinç gözyaşları döktü. Alina' nın evet demesiyle, bir anda, Çiğdem, Emre ve İpek bir anda çıkıp konfetiler patlattılar. Çok güzel bir gece olmuştu hepimiz için. Ve bir cinayeti daha çözmüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başkomiser Yavuz "Kanlı İntikam"
Художественная прозаBaşkomiser Yavuz' un maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin ikinci kitabı. Başkomiser Yavuz, bir intikam uğruna öldürülen genç bir kızın cinayetini çözmeye çalışıyor.