otuz dokuzuncu

11.4K 604 61
                                    

İyi okumalar!

***

Merih'in kardeşinin gönlünü yapmak için övmesini dinlerken sandalyeyi hafifçe geri ittim. Solgun ve halsiz duran bedenine onaylamaz bakışlar atarken onun konuşuyor olmasını umursamadım ve parmak uçlarıma yükselerek ateşini kontrol etmek adına elimi alnına yasladım.

Merih'in konuşması ufak bir dudaksama yaşadığında gözlerimi yaptığım işten çekmiş ve mavilerine çevirmiştim.

Dumura uğramış gibi bakıyordu bana. Şaşkınlığı çok sürmedi ve sözlerine kaldığı yerden devam etti. Ama konuştuğu süreç boyunca gözlerini gözlerimden çekmemişti.

Ateşinin olmadığına kanaat getirdiğimde elimi alnından çektim. Gözlerimi, hipnoz olmuş gibi odaklandığım gözlerinden kaçırırken ufak bir soluk çektim içime sakinleşmek adına. Ona her yaklaştığımda kalbim maratona çıkmış gibi hızlanıyor, yetişemeyeceğim kadar çok çarpıyordu. Bazen bu durumu o kadar çok yadırgıyordum ki, sorgulamadan edemiyordum. Bir insanın, başka bir insan üzerinde bu kadar etkisi olması normal miydi? Ya da Merih'in kalbimi bu kadar hızlı attırması yasal mıydı? Bence değildi. Hem bana sormadan kalbime girmiş ve söz sahibi olmuştu hem de kalbimin hoyratça atmasına sebep oluyordu.

Canıma kastı olduğu her halinden belliydi. En başta da gülümsemesiyle.

Merih'in gözlerini hâlâ üstümden çekmediği için konuşma ihtiyacı hissediyordum. Ortamdaki sessizlik çok gerici geliyordu ve Melin'de sanki özellikle yapıyormuş gibi tam şimdi susmuştu. Önceliğimi parmak uçlarımda durmaktan vazgeçerek yaptım. Geri ayaklarımın üstüne indiğimde Merih ile olan boy farkımız gözüme gözüme gitmişti. Uzun boyluydu ve bunun yanında bir de yapılıydı. Bense Türkiye standartlarına göre uzun olsam da onun yanında çocuk gibi kalıyordum. Türkiye standartlarından sadece bir santim uzun olduğumu görmezden gelelim lütfen.

En sonunda kendimde konuşabilecek güç ve iradeyi bulduğumda, "Nasıl hissediyorsun?" diye sormuştum kısık sesle. Onun yanında bulduğum güç de anca bu kadar oluyordu.

Merih, soruma cevap vermek yerine gözlerini uzun uzun üzerimde tutmaya devam ettiğinde heyecandan karnım kasılıyordu. Bir taraftan da ister istemez nasıl göründüğümü düşünüyordum. Siyah bir body ve yine aynı renk pileli etek giymiştim. Hava soğuk olduğu için eteğin altına siyah külotlu çorap giyerken üstüme de sütlü kahve renginde oversize bir süveter giymiştim. Babamın tabiriyle "süslü" bir kız olduğum için bu kombinim bana abartı gelmiyordu fakat şimdi dışarıdan öyle mi görünüyor acaba, diye düşünmeden edememiştim. Güzel olmayı severdim. Hep süslü bir kız olmuştum ama ilk defa bunun yerinde olup, olmadığından emin olamamıştım.

Yoğun bakışlarını gözlerime sabitlediğinde, "Yorgun." diye konuşmuştu sorduğum soruyu daha yeni algılamış gibi. Gözlerim dediğiyle beraber istemsizce vücudunda dolaştı. Onu, uyandıktan sonra ilk gördüğümde de vücudunun solgunluğu dikkatimi çekmişti. Bunun yanında tam da dediği gibi bir saniye bile ayakta durmaya tahammül edemeyecek kadar yorgun görünüyordu. "İstersen çık biraz daha dinlen. Ben de gideceğim." diye konuştum. Hava neredeyse kararmak üzereydi. Annem yarın çıkaracakları dergi için bu gece ofiste sabahlayacakken babam da bir haftalık iş gezisinden yarın dönecekti. Abim zaten kendi evindeydi. Bu da demek oluyordu ki, bu gece evde tek olacaktım. Yani annemden izin alırken söylediğim saati geçmeden evde olmalıydım.

Merih'in, hayal kırıklığı dolu sesiyle, "Gidecek misin?" diye sordu. Melin, abisinin sorusuna cevap vermeme izin vermeden, "Gitme. Daha lego yapacağız." diye araya girdi tatlı tatlı bakarak. Gözlerim abi-kardeş arasında giderken dudaklarımı araladım cevap vermek için ama yine ben konuşamadan bu seferde Leyla abla girmişti araya. "Kim gidiyor? Nereye gidiyor?"

gay misin? | texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin