13. Bölüm

32 4 0
                                    



multimedia : Elis Kaya

Üçümüz de gözleri büyümüş bir şekilde Hakan hocaya bakıyorduk. Evet, buraya kadar yakalanmamıştık ama asıl ayvayı şimdi yemiştik. Hakan amca karşısında ki ben bile olsam ayrıcalık yapmaz en küçük hatanda çok büyük cezalar verirdi. En küçük bir yanlışı kabul etmezdi. Hayatımda onun kadar disiplinli bir komutan tanımamıştım. Tamam, bütün komutanlar disiplinli olurdu ama Hakan hoca ayrı bir disiplinliydi ve şuan ki ifadesinden de çok korkmuştum. Resmen gözlerinden ateş fışkırıyordu ve beni gördüğüne şaşırmadığına göre önceden haberi vardı. İşte şimdi sıçmıştık. Hakan hocanın azabından bizi kim koruyacak Allah bilir.

Üçümüzde korku dolu bir şekilde yere bakıyor Hakan hocada tam tersi bize bakıyordu. Bu durumdan sıkılmıştım artık. Ne olacaksa olsun diye düşünerek öne doğru bir adım attım ve Hakan hocanın gözlerine baktım. Hala öfkeden parlıyorlardı. Kararlaştırdığımız bahaneye inanmayacağını bildiğim ve hayatımda ilk kez yanında mutlu olduğumu hissettiğim kişileri korumak adına

" Benim yüzümden geç kaldık." dedim

Önemli olan hemen cezayı söylemesi ve benimde bu durumdan kurtulmak istememdi şuan. Hakan hocada ilk bana sonra kızlara baktı ve

"Bugün okul biter bitmez sana verdiğim evrakları bilgisayara geçireceksin. Bütün geceni buna harcada göreyim ben seni." diyerek şu meşhur psikopatça olan bakışından fırlattı. Sonrada sınıfta göz gezdirerek

"Cem' de sana bu konuda yardım etsin. Malum evrak işinden en iyi o anlar."

Yok artık. Cem dediği Cemrenin ki değildir inşallah dediğim an Cemrenin kinden itiraz sesi yükseldi.

"Ya hocam ama yine mi ben ya? Hem ben ama ya." dediğini duydum. Bunu duyanın gülmemesi imkânsız gibiydi. O kadar komik söylemişti ki Hakan hoca bile gülmüştü. Hele suratı muzunu kaybetmiş maymunlar gibiydi. Bende hafif gülümseyip Cem' e baktım. Cemre zaten dalmış gitmiş, Melis de kızarık gözlerle fayanslarla bakışıyordu. Hakan hoca tekrardan otoritesini sağlayıp

"Sen gideceksin dedim Cem itiraz yok." dedi. Cem de sessiz düşündüğünü zannedip bağırarak

" Neyse ki yanımda bu güzellik var."dedi.

Bunu demesiyle hepimiz kafamızı tekrardan ona çevirip şaşkın şaşkın baktık. Ama Cemre daha çok şok olmuş, bitmiş, tükenmiş, bıkmış ve üzüntülü bir bakış atıp o da kafasını Melis gibi yere eğdi. Hayır, yani Cem bunca yıl bu kızın kendine âşık olduğunu nasıl anlamamış anlamıyorum. ama bu konulara fazla basmayan kafamı yormak istemedim ve

" Tamam, hocam yerimize geçebilir miyiz?"dedim. Hakan hocada başını sallayıp kafasıyla yerimizi gösterdi. Ben her zaman ki cam kenarında ki yalnız masama geçerken Cemre ve Melis de yan sıramda ki yerlerine geçmişlerdi. Bilinçsizce duvar kenarına baktığımda Arel' in orada olmadığını Eren' in tek oturup sadece önünde ki sıraya odaklandığını gördüm. Bu çocukta da vardı bir haller ama. Sanki bizi hiç duymuyor gibiydi. En önemlisi acaba Arel denyosu nerelerdeydi? Ne haltlar karıştırıyordu? Neyse bunun da kokusu yakında çıkar diye düşünmeye başlamadan düşünmeye son verdim. Bazen o kadar çok düşünüyordum ki beynimin yandığını hissediyordum. Sadece düşünmekle bile yorulabiliyordum. o yüzden kendimi derse odaklayıp II. Abdülhamit döneminde olan I. Meşrutiyeti dinlemeye başladım.

" İttihat ve terakki cemiyeti ileri gelenleri, Balkanlarda ard arda çıkan isyanlar ve giderek çoğalan ülke bunalımlarını bahane ederek Sultan Abdülaziz' i tahtan indirip yerine Sultan Beşinci Muradı padişah yapmışlardı. Kısa bir süre sonra Muradın hasta olduğu anlaşılıp yerine Sultan İkinci Abdülhamit getirildi. "

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin