12.BÖLÜM

64 4 0
                                    

Merak edenler için multi media da Arel var. Bu bölümden sonra olaylar biraz açılacak. herkes hakkında bilgi sahibi olacaksınız. İyi okumalar.


 "Ne hatırlamamasından bahsediyorsun sen?"dedim alçalan ses tonumla. O da birden kendine gelmiş gibi


"Sen bizim oda arkadaşımızsın unuttun mu? Bizim oda arkadaşımız en yakın arkadaşımız olur."dedi. Ne saçmalıyordu ya bu kız.


"Ne en iyi arkadaşı be. Saçmalama. " deyip arkamı döndüm. Daha ilk iki ders geçmişti. İki ders daha beklemem lazımdı öğle arasını. Tekrar annemlerin ağacının yanına gitmek istiyordum. O yüzden sınıfa gidip derslerin hemen geçmesini beklemek için tekrardan okula döndüm. Cemre' in beni sürükleyerek indirdiği merdivenlerden hızla çıktım. Arkamdan Cemre' nin de geldiğini hissediyordum. Ama arkamı dönüp bir şey demedim.


Sınıfın kapısının önüne geldiğimde Cemre tekrar kolumu tuttu.

"En yakın arkadaşımız olarak değil de gelecekte ki en yakın arkadaşımız olarak gelsen?"dedi. Sesi yalvarır gibiydi. Gözleri de o kadar çaresiz bakıyordu ki şu özel yeri merak ettim. Tabii bir de beni götürmek istemesinin gerçek nedenini. Gitsem mi diye düşünürken ne olur ki en fazla diye düşündüm. Hem Ali amca da insanlarla yakınlık kur demişti.


 "Tamam" deyip kafa salladım. O çaresiz gözlerle bakan Cemre gitmiş birden yerine pırıl pırıl bakan Cemre gelmişti.


"Tamam, o zaman. Sınıfa gelmişken Melisi de alalım ne dersin?"


"Fark etmez" diyerek duvara yaslandım. Cemre de içeri girip Melisi aldı. Cemre içerdeyken koridorun bakışlarını bende hissettim. Hiçbiri tam olarak yüzüme bakmıyor ama gözaltından beni süzüyorlardı. İnsanlar gerçeklerdense yalanları konuşmayı tercih ediyordu ve bu da bana saçma geliyordu. Gerçeklerdense yalanlara sığınan aciz insanlara acımaktan başka bir şey yapmıyordum çünkü onlar yalanlarla mutlulardı işte. Herkesin kendine ait yalanları kendine ait bahaneleri vardı bu dünyada. İşte sorun tam da buradaydı. Gerçekleri görememekte. 

Cemre ve Melisle geldiğimiz bu yer gerçekten muhteşemdi. Kendimi uzun zaman sonra ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. Hatta en son ne zaman bu kadar huzurlu olduğumu hatırlamıyorum diyebilirim.


Şuan öyle bir yerdeydik ki saçlarım hafif rüzgârla dalgalanıyor ve bulutların arasında çok fazla gözükmeyen güneş ilk defa gözüme bu kadar güzel geliyordu.  Aslında bu yaptığımız çılgınlık gibi bir şey olmalıydı. Çünkü bizi burada fark ettikleri an ağzımıza sıçmıklanırdı. Ama bu sıçmık şuan umurumda bile değildi. Çünkü hem yanımda bulunan insanların mükemmelliğini hem de bulunduğum yerin güzelliğini hissediyordum.


Ben, Cemre ve Melis. üçümüz öğrenci koğuşlarının çatısında yan yana durmuş karşımızda ki manzaraya bakıyorduk.


Hafifçe kafamı Cemreye döndürdüğümde gülümsüyordu. Melis' e baktığımdaysa onun da mutluluğu belli oluyordu ve sanırım bende mutluydum. Ya da ne sanırımı ya resmen mutluydum işte. Ve bana mutlu hissettiren yanımdakilerdi. Aslında şunun farkına varmıştım ki ben birileriyle ilk kez mutluluğumu paylaşıyordum. Daha buraya gelmeden önce kimseye güvenemeyeceğimi kimseyle mutlu olamayacağımı hissederken şimdi tam tersini hissediyordum. Bu o kadar garip bir şeydi ki. Bir daha güneşin doğmayacağını hissettiğin an birden güneşin doğması gibiydi. Hiç yaşayamayacağını düşünüp hayata dönmen gibiydi. Ya da ne biliyim asla ölmeyeceğini düşünen bir adamın hemen oracıkta ölmesi gibi bir şeydi. Birden kafama bir şeyler dank etti. Olmaz diye bir şey yoktu. Her şey oluruna varırdı. Gerçekten yanımda ki bu insanlar hayatımda ki ilk gerçek arkadaşlarım olabilirlerdi. Yani bilemiyorum ama ilk defa böyle bir şey his ediyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki. Yaşadığım bu ufacık mutluluğu iliklerime kadar hissediyordum. Tarifi imkânsız bir mutluluk. Oysa yaşadığım sadece iki kişiyle koğuşların çatısından aşağıya bakmaktı. Ama bu bile beni ayrı bir etkilemiş ayrı bir heyecana sürüklemişti.

Cemre koluyla beni dürterek "Hadi oturalım." dedi. Sanki neler hissettiğimi anlıyordu. Bende onu takip ederek çatının en ucuna oturup ayaklarımı sallandırdım. Melise döndüğümdeyse gözleri dolu bir şekilde karşısında ki yeşil Bursa' a bakıyordu. Gerçekten çok güzel bir manzaraydı ama neden gözleri dolu doluydu işte bu beni meraka sürüklemişti. Ona doğru dönmemle Cemre' in de bize dönmesini sağlamış oldum.


"Ne oldu?" dememle bu sefer Cemre ilk önce şaşırmış sonra gülümsemiş sonra Melis' e dönerek endişelenmişti. Hemen " Melis canım ne oldu?" diye sormuş bunu sorar sormaz da sanki Melis bunu bekliyormuş gibi ağlamaya başlamıştı. Ellerini gözlerine kapayarak ağlayan Melis' e şaşkınlıkla baktım. Bu kıza ne olmuştu böyle. Ama madem ağlıyordu bana karışmak düşmezdi. Demek ki bir derdi vardı. Melis' e dönerek "Eğer ben varım diye anlatamıyorsan ben giderim."dedim. O ise hemen başını kaldırmış "Saçmalama." demişti. E o zaman niye konuşmuyordu ki. Cemre de neden konuşmadığını anlamış olacak ki


"Şimdi üstüne gitmeyelim o bize zamanı gelince anlatır." dedi.


Bende kafamı sallayarak onu onayladım ve ikimizde sanki Melis hiç ağlamıyormuş gibi karşıya bakmaya başladık. Böyle geçen dakikaların sonunda zil sesiyle kendime geldim. Hemen derse girmemiz lazımdı. Yani acilen buradan inmemiz lazımdı ve biz buraya gizli bir şekilde çıkmıştık. Benim ayaklanmamla Cemre de kalkmış bizi gören Meliste gözünde ki yaşları silerek hemen çatıdaki kapıya doğru peşimizden yürümeye inmeye başladık. Çatıya çıkan merdivenlerin kapısına geldiğimizde etraftaki temizlik malzemelerine çarpmamaya özen göstererek kapıyı sessizce açtım. Kafamı uzatıp etrafı kontrol ettikten sonra dışarı çıkıp Cemrelere peşimden gelmelerini söyledim. Bundan sonrasını da atlatırdık artık. Hızla merdivenlerden inmeye başladık.



Son merdivenden de indiğimizde üçümüzde nefes nefes kalmış bir şekilde ellerimizi dizlerimize koyarak biraz eğilmiştik. Derin bir nefes verdikten sonra tekrardan ama bu sefer normal bir şekilde okula doğru yürümeye başladık.


Sınıfın önüne geldiğimizde birbirimize bakarak bir bahane aramaya başladık. Ders tarihti. Hangi hoca girecek bilmiyordum. En sonunda Melis " Spor salonundan geliyoruz diyelim. Zaten hani orayı temizleme cezası almıştık ya. Eliste bize yardıma geldi deriz." dedi. Cemrede Melis' e uyunca bende "Tamam" dedim.



Sınıfın kapısını çalıp üçümüz birlikte içeri girdiğimizde hem sınıf bize şaşkınlıkla bakmaya başladı hem de biz hocaya. Of ama ya. Bir kerede şanslı olalım. Cemre' in fısıltı şeklinde of demesi ve Melis'in siktir çekmesiyle Hakan amcanın hiç değişmediğini anlayıp bende koca bir siktir çektim.


- Siktirrr!

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin