1

436 45 48
                                    

yaşadığı andan tamamen soyutlanmış gibi, donuk gözleri tek bir noktaya sabitlenmişti. taştan tahtına tamamen kendini bırakmış, elleri tüm gücünü tüketmiş bir adamla aynı, kucağına öylesine atılmıştı.

hâlini fark eden meleklerinden biri yaklaşıp "yine mi onu izliyorsunuz?" diye sordu usulca. tatlı sesin içine soğuk bir rüzgârın uğultusu karışmıştı.

"evet, ağlıyor." derin bir iç çekti morax. gözleri bir an olsun ondan ayrılmıyordu. "kimsenin onu görmediğini sanıyor. tanrılara pek de inanmıyor."

morax eliyle gelmesini işaret ettiğinde ganyu bir tanrının yanına öylece oturmaya cüret edemediğinden ellerini önünde bağladı ve saygıyla kafasını eğdi. "kutsal göklerden aşağıya, ona lütufla baktığınızda da inançsızlığına devam edebilir mi?"

ganyu aşağıya baktığında yatağında ağlayan sıradan bir genç adam görüyordu. hatta ruhunu eşeleyen karartıları bile görebiliyordu, bilmese bu hâliyle tanrıların onu iğrenç bulacağını düşünürdü. şüphe yok, o zayıf bir yaratılıştı.

"önemli olan bu değil," morax sıkıntıyla başını kaldırıp ölümlüyü izlemeyi bıraktı. "varlığımızı kabullense bile tek yaptığı bizden nefret etmek olacak."

"çünkü onlar bizim algıladığımız şekilde algılayamazlar lordum, işleyişi anladıklarını sansalar dahi çıkılan her kapı yanlıştır, başka bir uçurumdur. bunu bana siz söylemiştiniz."

morax biraz toparlanıp tahtının kolunda oturan kıza döndü. tanrısının ona hep tepeden bakmasına alışkın olan ganyu, yüzleri bu şekilde aynı hizadayken garipseyerek gözlerini kırpıştırdı.

"yaptıkları her eylem üstümüze yığılmış. kötü ve iyi, ya kızdırıldığımız için ya memnuniyetimizden başlarına geliyor." düşüncelerinin umutsuzluğuna gülüyordu artık. "cehennem dedikleri o yerden tanrıların da geçtiğini bilmiyorlar."

ganyu bir tanrı değildi, onun bile algısının sınırları varken insanlara acımaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. bir zamanlar onları merakla izlediği olmuştu ama artık ne ilgisini çekiyordu ne katlanabiliyordu. "onunla ne yapacaksınız?"

"hiçbir şey," derken hızla tahtından kalktı morax. "ona yardım edemem."

"bir tanrı olarak edemezsiniz evet.." gence özel bir ilgi besliyor değildi ama son zamanlarda morax'ı kabuğuna çekilmiş görmek hoşuna gitmiyordu. bu yüzden bir süredir üstüne düşündüğü bir fikir hakkında konuşmak istedi.

"onların dünyasına mı inmemi öneriyorsun?"

ganyu çekingen görünse de kendinden emin tavrıyla kafasını aşağı yukarı salladı. morax fikri tartarken bir o tarafa bir bu tarafa yürüyor, buna karşılık tahtta yalnız kalan ganyu sakince aklındakileri dökmeye devam ediyordu. "insan ruhunun nasıl şekillendiğini biliyorum. ikinci bir form oluşturup bu formunuzu uykuya aldığımızı düşünün."

morax sakladığı hafif bir sırıtışla "yani bilincimi kısıtlayıp bir süreliğine insan olduğuma inanacağım." diye mırıldandı. fikir açıkça hoşuna gitmişti. kendini daha önce o şekilde asla düşünmemişti ama her şeyin ilgisini kaybettiği bu sıkıcı dünyadansa şansını bir de orada deneyebilirdi. "binlerce yıldır yanımdasın, en parlak meleğim." yaklaşıp bir babanın şefkatiyle meleğin boynuzlarına aldırmadan kafasını okşadı.

kafasında tartıyordu hâlâ. bu işi kendi kendine yapabilirdi ama olacaksa tam olsun istiyordu. kendi eli değmeden, kendi kontrolü dışında.. tıpkı bir insan gibi. yani tıpkı onun gibi. bir tanrının kendini bir meleğe bıraktığı daha önce görülmüş müydü?

buna rağmen "pekâlâ," dedi sakince. insani duyguları olsa heyecandan elleri titriyor olabilirdi belki, ancak şu an her hareketi bir kaya kadar sarsılmazdı. "sınırları ben belirleyeceğim, şekli sen vereceksin. olası bir durumda beni uyandırmadığın sürece öldüğümde uyanacağım."

ganyu elini kalbine koyarak tüm sadakatiyle eğildi. "anlıyorum lordum. lakin biliyorsunuz, ben sizin gibi yaratamam. bu yüzden ölümle damgalanmak üzere olan bir bedende yer alacaksınız. sahibi bedeni terk ettiğinde yerini size devredecek."

morax detayları dinlemek istemiyordu. ganyu'nun sadakatinden her zaman emin olmuştu ve en iyisini düşüneceğini biliyordu. "nasıl istiyorsan öyle yap," diye geçiştirdi. "ben sınırlarımı belirledim." ve göğsünden göz alıcı bir kristal çıkartıp meleğe teslim etti. "şimdi barbatos'a haber vermeye gidiyorum. döndüğümde hazır olacağım."

ganyu dikkatlice kristali teslim aldı ve morax ayrılana kadar bekledi. madem her şey ona bırakılmıştı.. işleri biraz güzelleştirecekti. böylece onun için de izlemeye değer olacaktı.

haunted god | zhongchi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin