son birkaç gündür her gün yaptığı gibi, hastanenin kapısından hızla girdi tartaglia. her seferinde içinde saçma bir telaş oluşuyor, sanki onu bekliyormuş gibi doktorların gözünü açmayacağından neredeyse emin olduğu zhongli'ye gidiyordu. bu oğlana neden bu denli takmıştı onu bile bilmiyordu.
elindeki iki dal çiçekle danışmaya yönelip ziyaretçi bilgilerini verdi. başlarda yabancı olduğu bu prosedür artık çok hızlı atlatılıyordu onun için. kağıtlarla uğraşırken "her gün geleceksin anlaşılan," dedi kadın. normal şartlarda bağ açısından hiçbir şeyi olduğu için tartaglia'nın içeriye alınmaması gerekiyordu ama zhongli kimsesizdi, bir "arkadaş" çok görülmemişti.
tartaglia bu şekilde konuşulmasından ciddi anlamda rahatsız olmuştu ama cevap veresi de gelmemişti. yani,, hayır, her gün gelmeyecekti açıkça. zhongli ya uyanacak ya ölecekti ve o da sonrasında gelmeyi kesecekti. ayrıca ya gerçekten çok acı çekiyor olsaydı, yıllardır tanıdığı ve sevdiği biri olsaydı o yatan? insanlar konuşurken neden hiç düşünmezdi?
düşüncelerinin arasında adeta bi zaman kayması yaşayarak oğlanın başucuna ışınlanmıştı. bu hastane ışıkları insanın algılarıyla oynuyor, beyninin içine kadar girip düşüncelerini hantallaştırıyordu. elindeki çiçekleri kenara bıraktı ve sandalyesini çekip ona olabildiğince yakın oturdu.
şöyle bir bakmıştı da, aslında baya ilgiyle ve inceleyerek bakmıştı, o çok güzel görünüyordu. zihninin bir köşesinde rosalyn'in "hoş çocuktu," diyişi yankılandı. ölümün eşiğinde sallanan biri için bunları düşünmek etik miydi?
yüzündeki yaraları hızla kapanıyordu. ilk günkü şişlik ve morluklarından eser kalmamıştı, birkaç ufak çizikse ince kabuklara dönüşmüştü. şu an cüret edip vücuduna bakmayacaktı ama daha önce bir kez görmüştü. boydan boya dikiş atılmış birkaç yer vardı işte.. hatırlamak bile istemiyordu o görüntüleri. başta yaraları hızla iyileştiğinden çok ümitlenmişti, doktorsa organların fazla hasar gördüğünü, aynı hızda yenilenmeyeceklerini söyleyip heveslerini kırmaya çalışmıştı. onlara kalırsa bu genç umutsuzdu. asıl umutsuz bakılması gereken ajax'ken.
zhongli'nin yüzüne geçirilmiş maske, tepeden kollarına uzanan küçük hortumlar, bağlı olduğu cihazlar.. çok kalabalık görünmeliydi, her şey onu boğuyor gibi.
ama baktığında çok huzurlu görünüyordu. öyle ki tartaglia onun yerinde olmak istemişti.
"hastaneye çok sık uğramıyorum," diye mırıldandı. "pek hasta olmam zaten. olursam da kabullenip ne olacaksa olmasını beklerim."
parmaklarını oğlanın saçlarına götürdü ve nazikçe onları geriye taradı. gösterdiği bu şefkat kendine yabancı gelmişti, elleri buna alışkın olmadığı için çok kaba hareket ediyor gibiydi. bir şekilde suçlu hissedip geriye çekildi. "ama hep en fazla bir iki güne ayaklanıyorum. sanırım bünyem güçlü." bir süre kararsız kalarak dudaklarını kemirdi. sanki ne olacaktı ki söylese? muhtemelen onu duymuyordu bile.
"biliyorum, senin de bünyen güçlü. ilk günden beri seni izliyorum çünkü zhongli. herkes sana istatistikler ve değerler olarak bakıyor, yüzündeki ifadenin günden güne nasıl değiştiğiniyse görmüyorlar. ahh, ama ben görüyorum. çünkü her gün saatlerce burada ne yaptığımı bilmeden oturup seni izliyorum. sadece bu değil, gözlerini açtığında da yanında olmak istiyorum. hatta ilk beni gör istiyorum, bu düşünce bana garip bir heyecan veriyor. sende anlayamadığım ne var? niye bu kadar takıntı yaptım ki?"
utançla yanan yüzünü ellerine eğdi. kendini mahkum ettiği duygulardan sonra, kontrolü dışında başka duygular tattığında ahlaksızlık yapmış bir inanana dönüşmüştü.
"buraya gelene kadar ömrümden ömür gidiyor, yaşadığım her şey sakız gibi uzuyor. seni düşünmeden duramıyorum. gözlerinin rengini, bakışlarının nasıl göründüğünü merak ediyorum. nasıl durursun, nasıl yürürsün, nasıl konuşursun? ses tonun nasıl? hakkında hiçbir şey bilmeden sana hayran olmuş olamam, ama baktığımda hissettiğim şeylerden biri de bu. her an daha çok hastalıklı bir şeye dönüşmeye başlıyorum zhongli."
bir ölüye aşık olmak gibi?
fazla ileri gidiyordu. dudaklarını birbirine bastırarak kendini susturdu. galiba artık ayrılmalıydı. veda etmek için ona doğru uzandığında eli çok geçmeden havada kalmıştı. tüm bunlardan sonra ona dokunursa kendini sapık gibi hissedecekti. hem zhongli'nin de uyanık olsa ondan rahatsız olabileceğini düşündü ve vazgeçti.
"yarın yine geleceğim."