7

97 21 34
                                        

zihninde garip bir pus dolaşıyordu. kendini derslere vermeyi denese de düşünceleri bir süre sonra kayıp kopuyor, gözleri her etrafta dolaştığındaysa başka gözlere takılıyordu. galiba herkes ondan ümidi kesmişken sapasağlam görünmesi garipseniyordu?

"daha önce de örneklerini incelemiştik, antik roma göndermelerini bu neo-klasik yapılarda da görüyoruz."

yakın çağ avrupası hakkında bile karşısına antik şeyler çıkması zhongli'yi büyülüyordu, tarihin her dönemini incelemeyi sevse de eski dönemlere olan ilgisi bir başkaydı. tam odağını yeniden kazandığı an profesör ellerini çarparak "evet, bugünlük dersimiz bu kadardı," diye sesini yükseltti. "herhangi bir sorunuz yoksa erken bitireceğim."

herhangi bir soru gelmediğinde profesör dosyalarını toparlayıp herkese iyi günler diledi. amfi hızla boşalırken zhongli ana ayak uyduramayıp bir süre elleri sırada, bomboş bekledi. gözleri kolundaki saate gittiğinde aklına gelen tek şey tartaglia olmuştu.

dün yürüyüşten önce evde takılırken "saat bir civarı kafede olurum," demişti. "istersen gel. sevdiğin çaylardan da vardı, ısmarlarım."

önündeki defterle ilgilenmeye devam ederken üzerine çok da düşünmeden "dersim var," diye geçiştirmişti, şimdiyse o dersi yoktu. eh, öyleyse bir engel kalmamıştı. içinde yeşeren anlamsız heyecanla toparlanıp çıktı ve kampüsün bir ucundaki kafeye yürüdü.

içeri girdiği an varlığını hissetmiş gibi, arkası dönük olmasına rağmen direkt onun kafasını görmüştü. açık kahverengi dese değil, kızıl dese değil.. tam ortalarda, ilginç bir tonu vardı saçlarının, gerçekten göze batıyordu.

tartaglia'nın karşısında oturan kız da aynı şekilde, hissetmiş gibi kapıdan girdiği an ona buz mavisi gözleriyle keskin bir bakış atmıştı. hayatında canlı gördüğü en açık tonda sarı saçlara sahipti. güzelliği tartaglia'nınki gibi yumuşak olmaktan çok uzak, tehlikeli ve yırtıcı görünüyordu.

daha önce onunla karşılaşmadığına emindi çünkü tüm bunların ardında bir kez fark edildiğinde unutulmayacak türden bir aurası vardı. kaşları istemsizce çatılırken, kendine hâlâ hiçbir şeyin farkında olmayan tartaglia'nın yanındaki sandalyeyi hedeflemişti.

"onun da gerzek beynini sikeyim, gerçekten bırakacağım sonunda o olacak." tartaglia'nın ancak masaya yaklaştığında uğultudan sıyrılan sesi hiç duymadığı agresif bir tınıdaydı ve hiç tanık olmadığı kelimelerle konuşuyordu.

"merhaba."

oğlan arkasına hafifçe dönüp omzunun üstünden onu gördüğü an oturuşunu toparladı ve sigarasını bir çırpıda söndürdü.

"hoş geldin."

şaşırmış olsa da sesi bunu belli etmemişti. beklemeden yanındaki sandalyeyi onun için çekti, oğlan oturana kadar da kayıtsız tavırlarını izlemeye devam etti. neden onun yüzüne değil de rosalyn'e bakıyordu?

kızın "hoş çocuk," diyişi zihninde yankılanırken gözleri bu kez korkuyla ona kaydı. zhongli'nin kafasıyla verdiği ufak selamı memnuniyetle kabul ederek hemen sıkılmış oturuşundan kurtulmuş, masaya yaklaşmıştı.

böyle davranması normaldi. tartaglia'nın onun için hastanelere gittiğini bilmiyordu, bir süredir görüştüklerini bilmiyordu.. şu an paniklemesi kendi hatasından kaynaklanıyordu çünkü kimseye hiçbir şey söylememişti.

"gelmeyeceğini sanıyordum," dedi normal görünmeye çalışarak. bilse tek başına beklerdi burada. iç çekme isteğini güçlükle yuttu. oğlanın nihayet kaçamak da olsa bir bakışını yakalayabilmişti.

"erken bıraktı."

kafasını mecburi bir kabullenişle sallarken "rosalyn," diye tanıştırdı. "favori arkadaşım."

"zorunlu favori diyelim," kız elini uzatırken yüzünde hafif bir sırıtış yer edinmişti. "tek arkadaşı benim çünkü."

aslında dışarıdan bakıldığında tartaglia ve rosalyn başkaları tarafından ulaşılamaz görünüyordu. tartaglia'nın hatrı sayılır varlığı ve yakışıklı yüzü, rosalyn'in soğuk tavırları ve insanı aşağılık hissettiren bakışları.. üç yıldır tartaglia'nın herkesle en az bir muhabbeti geçmiş olmasına karşın yanlarında başka kimse dolaşmamıştı. kısacası onlar içeride birbirleriyle ite kaka anlaşsalar da dışarıdan mükemmel ve ayrılmaz bir ikiliydi.

"zhongli," diyerek eli hiçbir duyu belirtisi göstermeden sıktı. memnun olmuş muydu, yoksa olmamış mıydı? tartaglia alt dudağının içini kemiriyordu.

"ben bir şeyler alayım, geliyorum."

tüm endişeli düşüncelerine rağmen kendine o kadar sinirliydi ki inadına ikisini baş başa bırakmak pahasına masadan kalktı. çocuk gibi hissetmişti, rosalyn onunla konuşuyorsa ne olmuştu yani? zhongli yüzüne bakmadıysa ne olmuştu? içindeki kötü hissi yutup çaylara odaklandı ve masaya geri döndüğünde normal, her zamanki tartaglia olmaya söz verdi.

haunted god | zhongchi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin