"iyi misin?" derken şefkâtli endişesi kendini sadece bakışlarından bile belli ediyordu. zhongli kafasını kaldırıp garipçe bir tartaglia'ya, bir de yardım istercesine gökyüzüne baktı. tartaglia yüzündeki ifadeden ne anlaması gerektiğini bilmiyordu. "istersen dinlenebiliriz," diye şansını tekrar denedi.
"hayır, iyiyim.." zhongli kafasını yeniden önüne eğdiğinde uzun saçları omuzlarına doğru kayıp dağılmıştı. evde kutu oyunlarından sıkılınca şanslarını dışarıda denemeye karar vermişlerdi. zhongli için bu kadar hareket bir ilk olacaktı ama yanında biri olduğu için sorun yoktu. "sadece hava beklediğimden çok farklı."
"nasıl bekliyordun?"
açıkçası bunu zhongli de bilmiyordu, yalnızca serin hava ciğerlerine dolarken ilk kez nefes alıyor gibi hissetmekten kendini alıkoyamamıştı.
"bilmem."
hastaneden ayrılalı birkaç gün oluyordu. tartaglia oğlana evine geçmesinde yardım etmişti. ziyaretlerine hastanede olduğu gibi devam etmiş, her geldiğinde doktorun söylediği yemeklerden pişirmiş, bu konuda pek tecrübeli olmasa da en iyisini denemişti. bu süreçte zhongli'nin doktor kontrolleri devam ediyordu. yürürken, konuşurken, yerken.. yavaş yavaş kendine geliyordu. tavırlarındaki uyuşukluk kaybolmaya başlasa da sakinliği hâlâ yerini koruyordu.
bunlara tanık olmak öyle harika bir şeydi ki.. solgun bir varlığın can bulması, tartaglia'ya garip bir umut veriyordu.
yüzündeki hoşnut sırıtışa karşın "artık koluma girmiyorsun," diye sitem etti. "bana ihtiyacın kalmadığı an köşeye atıldım."
oğlan ciddiyetle duraksadı ve kaşlarını çatarak kolunu tuttu. "yok öyle bir şey." zhongli'nin garipliklerinden biri de buydu. her şeyi ciddiye alıyordu, galiba farklı anlamları yakalamakta zorlanıyordu. sanki hiç insan olmamıştı..
bu da tartaglia'nın hoşuna gitmiyor değildi. gözleri kolundaki parmaklara takılırken eli cebinde yürümeye devam etti. muhtemelen çok rahat görünüyordu ama içten içe hiç de öyle sayılmazdı.
"yarın okula gelme konusunda emin misin?"
"eminim." zhongli derin bir nefes daha aldı. hava böyleyken nasıl dışarı çıkmazdı? "evde oturup seni beklemek de güzeldi ama artık hayatı yakalamam gerek."
"biraz daha dinlenseydin.. en azından bu hafta?" tartaglia onun iyiliğinin yanında kendi alıştığı düzen için de bunu teklif etmenin utancını yaşıyordu. artık oğlanın evine gidemeyecek miydi yani? o iyileşmişti ve hayatı kaldığı yerden devam edecekti, peki ya tartaglia'ya ne olacaktı?
"iyiyim gerçekten, her şey için teşekkür ederim."
zhongli'nin içten minnettarlığı tartaglia'nın kanını dondurmuştu adeta. bunu bencilce sebeplerle yaptığını bilse de böyle teşekkür eder miydi? ayrıca "her şey için teşekkür ederim" bir vedayı anımsatıyordu.
hoşnutsuzluğunu gizlemeyi deneyerek "rica ederim," diye mırıldandı. "herhangi bir konuda hep bana gelebilirsin."
"neden bu kadar sevecen olduğunu hâlâ anlamıyorum."
tartaglia da pek anlıyor değildi. "sanırım sana borçlu olduğumdan."
"hatırlamıyorum, ne borcu?"
tartaglia kolundaki oğlanı daha fazla zorlamak istemeyerek parkın yarısından döndü ve rotalarını evine doğru yönlendirdi. söyleyecekleri biraz aptalca duyulacaktı ama karşısındakinin insanı konuştukça konuşturan bir yönü vardı, gerçekten iyi bir dinleyiciden de fazlasıydı.
"sirenlerin sesine uyandığım gece.. aslında iğrenç bir kâbus görüyordum. gerçekten son zamanlarda iğrenç bir duygunun içine sıkışıp kalmıştım, gecelerim de sürekli kötüleşmeye devam ediyordu. uyanıp pencereden baktığımda.."
duraksamasını durgun tavrıyla karşılayan zhongli onu hâlâ dinlediğini belli etmek için ufak bir mırıltı çıkardı.
"yani pencereden baktığımda bir şey aşağı inmem için beni dürtüp durdu. seni gördüğüm an kabuslarımın tüm etkisi üzerimden kalkmış gibiydi. gerçekten kötü durumdaydın ama bu 'bak senden kötü durumda olanlar da var' gibi bir şey değildi." aksine ona huzur veren bir andı, bunu söylerse hastalıklı görülebileceğini düşünerek dudaklarını birbirine bastırdı. "daha çok kabuslarımla yüzleşip rahatlamak gibiydi."
zhongli kızarmış, aralık dudaklarından nefesini verdiğinde ufak bir buhar yükseldi. "sanırım bu malum olmak dedikleri şey? kader bir şekilde seni oraya çekmek için hazırlıyormuş. belki de koruyucu meleğimsindir."
oğlanın onunla alay ettiğini düşünerek o da sözde alaya vurdu. "ya da önceki hayatlarımızdan tanışıyoruzdur, o yüzden hissetmişimdir."
bir süre sessizliğin ardından kapının önüne geldiklerinde tartaglia, zhongli'den özümsediği sakin tavırla, ondan ayrılarak bir adım geride dikildi.
"bir şey olursa ara."
zhongli kapıyı açtığında arkasını döndü. bu beklenmedik vedaya gücenmiş gibiydi.
"kalabilirdin."
"yarın okulda görüşeceğiz nasıl olsa." tartaglia gülümseyerek elini salladı ve kapı kapanana dek, hatta kapandıktan sonra bile bir süre orada dikilmeye devam etti. önceki hayat.. gerçekten öyle bir şey olabilir miydi?
paslanmisiz kusura bakmayin