Biz, Biz Olarak Kalır Mıydık ?

118 6 2
                                    

İfadesiz bir şekilde suratlarına bakarken bir tanesinin " Tahsin abinin mezarıdan geliyoruz, selamını getirdik." demesiyle şoku üstümden atıp kapıyı hızlı bir şekilde örtmek istesem de on kaplan gücündeki bu insanlar buna engel oldu. Kapının arasındaki ayağı gördüğümde savunma sporlarına gitmem gerektiğini aklımın bir kenarına yazarak bütün gücümle kapıyı itmeye devam ettim. Adamlar tek bir hamlede kapıya geçirmesiyle ayaklarımın beni daha fazla ayakta tutamayacağı için sert bir şekilde yere yığıldım. Bu gelenler Tahsin'in adamlarıydı. Bu adamlara kim emir veriyordu bunları yapması için. Tahsin ölmüştü, bunlar daha ne aranıyordu. Bunu düşündükçe kalp atışlarımı hızlandığını hissedebiliyordum. Adamlardan biri o koca elleriyle boğazımı kavradıktan sonra yerden kaldırıp duvara fırlatınca tekrar yere yığıldım. Gözyaşlarımı artık tutamıyordum. Her ne kadar onlardan korkmadığımı hissettirmeye çalışıp dirensem de canım daha çok acıyordu. Yerde hareketsiz dururken duyduğum sesle irkildim. Adam, "Neden beni zor kullanmaya mecbur bırakıyorsun güzelim." derken tek eliyle saçlarımı kulağımın arkasına koydu. Daha sonra boynumu tutup baş parmağıyla yanağımı okşamaya başladı. Adamın suratına tükürmemle yediğim tokat arası salise bile yoktu. Hıçkırıklarımla birlikte ağlamam artınca diğer adam " Bu sadece sana bir uyarıydı Irmak Hanım, alışsan iyi olur." dedi o kalın çıkan sesiyle. İkiside yavaş adımlarla arkalarına bakmadan çıktılar kapıdan. Akın'ın az sonra damlayacağını bildiğim için hemen kapıyı kapattım ve gözyaşlarımı silerek banyoya doğru yürümeye başladım. Daha sonra zilin sesiyle irkildim. Acaba geri mi dönmüşlerdi? Kapıyı araladığımda karşımda Akın'ı görünce biraz olsun kendimi iyi hissettim ama önce olduğu gibi o duygu karmaşasını yaşamadım.

Akın'dan..

Holdingdeki işlerimi bitirir bitirmez çıktım. Sekreterim odamdan çıktığımda hemen ayağa kalkınca başımla oturmasını işaret ettim. Daha sonra arabamın anahtarını Erdal'dan alıp yola koyuldum. Bu gece uzun sürecekti ve artık sabırsızlanmaya başlamıştım. Yanımdaki koltukta bulunan papatyaları gördüğümde sekreterimin benden daha düşünceli olması yüzündeki tebessüme sebep oldu. Eve vardığımda koşarak kapıya yöneldim ve zile bastım. İkinci basışta kapının açılması beni rahatlatmıştı. Karşımda ilk günkü masumluğuyla gelinlikli hali gözümün önüne gelen Irmak KARAHAN duruyordu. Karım..
Papatyaları çok sevmesine rağmen anında bana sarılması şaşırttı beni doğrusu. Bir sorun olduğu çok belliydi. Kendini daha iyi hissetmesi için başını okşamaya başladım. Bir süre kapıda öyle durduktan sonra alnımı alnına yaslayarak "İyi misin?" diye sordum. Sanki bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi o güzel, bakmaya doyamadığım gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Hemen başını göğsüme yasladım ve birkaç adım atarak ayağımla kapıyı kapattım. Ağlaması bitene kadar ayırmadım kendimden. Adeta tek beden olmuştuk. Sakinleşince yüzünü avuçlarımın arasına alıp gözyaşlarını silmeye başladım. "Anlatacak mısın?" dediğimde biraz duraksayıp konuşmaya başladı. "Az önce telefon geldi. Küçükken beni kendi çocuklarından ayırmayan bir komşumuz vardı. Çok severdik birbirimizi, vefat etmiş.." dediğinde içim biraz da olsa rahatlamışta ama konuşurken titreyen sesi beni endişelendirmeye yetiyordu.

Irmak'tan..

Ahh Hacer teyzem, ikinci annem. Affet benu n'olur kurtarıcı meleğim. Ölmeden mezarını kazdım. Çok özledim galiba nereden geldiysen aklıma. En kısa zamanda ziyarete gideceğimi aklımın bir köşesini yazınca bu aralar ne kadar çok şey yazdığımı hatırladım. Akın'ın şaşkın bakışları karşısında kafamdaki bulutları, kendimi silkeleyerek yok ettim. Bir kez daha kocama sarıldıktan sonra masaya oturmak için ayaklandık. Her zamanki centilmenliğini sandelyemi çekerek göz önüne sermişti. Yaptığım enginarlı kebabı kocamın büyük bir iştahla yediğini görmek gülümsememe sebep oldu. Uzun süren sessizliği Akın'ın bozması beni hiç şaşırtmadı. "Bende papatyalardan önce bana sarılmana sebep olan biri varsa canını almam kaç saniyemi alır diye hesaplama başlamıştım artık." demesiyle kahkaha atmaya başladık. Tabi benim kahkaham neşemden değildi yalanımın bir parçası.

*

Hiç şüphem yoktu olanları öğrensen saniyeler içinde canlarını alacağından. Söyleseydim Tahsin'in mezarının üzerine mezar açardın. Sonra ne olurdu? Bırakırlar mıydı? Biz, biz olarak kalır mıydık?

İNTİKAM KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin