Hayat Yolcusu

95 7 2
                                    

Multimedya : Irmağın annesi ve babası


Akın'dan..

Kontrolünü sağlayamadığım bir sinire sahibim. Gelen notla birlikte az önce duyduklarım bunu ikiye katlıyordu. Üzerimi hızlıca giydikten sonra kapıyı sert bir şekilde çarpıp çıktım. Arkamda bıraktığım bir çift yaşlı göz vardı. Her ne kadar istemeyerek çıksamda burnunun sürtmesi lazımdı. Holdinge gittiğimde Erdem ve Caner'in beni beklediğini gördüm. Yanlarından geçip arkamdan geldiklerini hissedince "Niye aramadınız? İnşallah buraya kadar gelmiş olmanızın geçerli bir sebebi vardır." diyerek iki elimi de masanın üzerine koyup oturmalarını bekledim. Caner "Abi notu bırakan adamları bulduk, depodalar." demesiyle ayağa kalktım. Odada bir iki tur attıktan sonra "Kalkın çabuk gidiyoruz." dememle ikisi de ayaklandı. Hızlı adımlarla holdingden ayrıldık. Sabırsızlanmaya başlamıştım artık. Depoya girdiğimizde Caner ve Erdem geride beklediler. Yavaş adımlarla halsiz düşmüş adamlara doğru ilerlerlemeye başladım. "İşte burdayım. Karşısına çıkacak cesaretiniz olmayan Akın KARAHAN." diye bağırdığımda adamlar irkilerek güçlükle kafalarını kaldırdı. Bu ne demek oluyor şimdi. Bana o notu bırakan, evime kadar gelip karımı hırpalayan insan parçaları, holdingin abone olduğu su bayiisinin elemanları mıydı? Girdiğim şokun etkisiyle her kelimemde bir yumrukla adamları haşat etmiştim.

"Siz"
"Bana"
"Bir"
"Nefes"
"Kadar"
"Yakın"
"Olduğunuzu"
"Sanarken"
"Az sonra"
"Alamadığınız"
"Her"
"Nefesin"
"Sorumlusu"
"Olduğumu"
"Bilin"
"Yeter.." sinirimi tam anlamıyla alamamışken Caner ve Erdem'in beni durdurmasıyla az da olsa sakinleşmiştim. "Siz benim evime gidip karıma dokunduğunuz o elleri yemin olsun kopartırım. Erdem atın bunları sokağa ki cümle alem ibret alsın ve her kim olursa olsun benimle uğraşmaması gerektiğini anlasın." dediğimde adamlar ifadesiz bir şekilde duruyorlardı. Emindim artık konuşacak ağızlarının, beni görecek kulaklarının ve duyacak kulaklarının olmadığından.

Irmak'tan..

Bir insan çıkıp giderken ne kadar nefret etmiş olabilir sevdiğinden? Hiç mi düşünmez ne yapar bu halde diye? Boşuna düşünme Irmak hatalısın sen. Odayı su basmadan ağlamayı bırakmam gerektiğini düşündüm. Yaşadıklarım bugünlük işe gitmemem için bir fırsattı belkide. Daha fazla bornozla durursam bütünleşmek için başka bir nedene gerek olmadığını hatırlayarak dolaptan çıkardığım pijamaları üzerime geçirdim. Kahve yapmak için mutfağa ilerlerken evin bütün camlarının açık olduğunu görmek titrememe sebep oldu. Tek tek kapatmaya başladığımda bir yandan da bu kadar büyük bir evde yaşadığımıza lanet ediyordum. Kahvemi yudumlarken telefona bakmamla on yedi cevapsız arama karşısında ağzımdakileri püskürtmem bir oldu. İkisi patronumdan. Mesaj attım ya hastayım gelemeyeceğim diye be adam daha ne ararsın ki. Kalan aramaların hepsi Mina. Hey yarabbim! Çok merak ediyorum bu sefer yaptığı sevgilisini. Hepsi neredeyse serseriydi. Bu bari düzgün, hanım evladı olsa da hem Mina rahatlasa hem de ben. İlk önce patronumu arayıp biraz üşüttüğümü bildirdikten sonra sıra geldi Mina'ya.. Daha çalmadan açması garip gelmişti. " Irmak sana ihtiyacım var." demesi sevgiliden daha farklı bir konunun ses tonuydu. Hemen bize gelmesini söyleyerek telefonu kapattık. İşe gitmememe üzüntüsünün yanında sevinmiş olması zilin çalmasıyla anlaşılıyordu. Hemen onada kahve koyduktan sonra tavan arasındaki odaya çıktık. Ne zaman bir derdim olsa saniyesinde damladığım odadır burası. Hatta bazı geceler Akın uyuduktan sonra parmak uçlarımda giderdim.. Mina'yla yatağa yatıp gökyüzünü izlemeye başladık. Uzun süren sessizlikten sonra Mina'nın "Annem" demesiyle oturup başımı ona çevirdim."Ne oldu Hacer teyzeye ?" dedim. Gözlerinden yaşlar süzülürken o da otutur pozisyona gelerek ellerimi tuttu. "Akciğer kanseriymiş. Üç aylık ömür biçti doktorlar." dedi. Girdiğim şok beni uzun süre ifadesiz bıraktı. Ne yani dün uydurduğum yalan gerçek mi olacaktı. İkinci annemi de mi kaybedecektim. Mina'nın ağlamasına dayanamayıp bir anne kadar olmasa da onu kollarımın arasına aldım. Ailemi asansör faciasında kaybettiğim için acısını taa yürekten anlayabiliyordum. Ama birlikte daha iyi zaman geçirebilmeleri için üç ay süre tanınmıştı. Benim ise aniydim. On beş gündür görmüyordum zaten haber gelince kendime binlerce kez lanet ettim. Eskiler aklıma gelince Mina'ya ağlamakta eşlik etmeden alamadım kendimi. Ağladığımı hissetmiş olacak ki başını kaldırıp yüzüme baktı. Konuşmak için ağzını aralamıştı ki "Annenin yanına git Mina. Senin ona, onun da eminin sana muhtaç olduğu dönemdesiniz. Bir dakika ayrılma yanından, pişman olacağın hiçbir şey söyleme sakın, kokusunu ciğerlerine işleyecek şekilde içine çek ve bol bol fotoğraf çekinmeyi de ihmal etme. Ben bunları yapamadığım için kendimden nefret ederken sen benim durumuma düşme." derken gözyaşlarım ve hıçkırıklarım da bana eşlik etmişti.

*

Güneşin başka iklimleri aydınlatmaya, başka gönülleri ısıtmaya gittiği şu saatlerde, kağıdı kalemi elime alıp, sizinle dertleşmek, yalnızca size yazmak ve yalnızca sizi özlemek geçiyor içimden. Güneşin her doğuşunda, ben biraz daha batıyorum. Bu hayatı anlamsız, siz olmadan yaşıyorum daha alışamadan. Ben ölümünüzün acısını, içimi yakmasına rağmen yudum yudum içen bir hayat yolcusuyum..

..Canım Anne'm.. ..Canım Baba'm..

----------

Bugün ikinci günüm olmasına rağmen okunma sayısının bu denli artmasıyla gerçekten çok mutlu oluyorum. Keşke oy verip görüşlerinizi de bildirseniz beni biraz daha heveslendirmiş olursunuz. Desteklerinizi ve eleştirilerinizi lütfen esirgemeyin, herşeye açığım.Hepinizi çok seviyorum :* Beklemede kalın diğer bölümü yetiştirebilirsem bu gece atacağım. Olmazsa yarına.. :* :*

İNTİKAM KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin