Yazım yanlışı varsa o satırın yorumuna nokta koyun, kolayca düzeltebileyim.
Aradan bir gün geçtikten sonra düzenleme yapamıyorum.BÖLÜM 1 : İLK SAYFA
🤎🕊️
Televizyondan çalan şarkıdaydı kulaklarım,
son zamanların modasıydı. Duman'ın çok sevdiğim bir şarkısıydı. Bu kadar bilinmiyorkende dinlerdim, Duman bana her zaman güzel anları hatırlatırdı lakin müziğin sonuna geldiğimde, onların bir daha asla yaşanmayacak olmasıyla yüzleşince, saniyelerce duvarlarla bakışıyordum.Bir yandan asla alışamayacağım yeni odamı düzenliyor, bir yandan şarkıya eşlik ediyordum. Bu en sevdiklerimdendi, tekrarlama tuşunu bu şarkıdayken hep açık unuturdum ve yine açıktı.
Tek korkum, beni benden alan şarkılarla, beni benden alan fotoğrafların aynı ana denk gelmesiydi ve bu düzenleme işindeyken bunun olacağına aşırı emindim ama bir süre sonra bu duruma da alışacaktım, çok durmayacaktım zaten buralarda, bir süre sonra sadece belli tatiller için gelecektim.
Konumum her zaman belliydi.
Yeni ev, yeni arkadaşlar, yeni oda, yeni düzen değildi. Dört yanı büyük duvarlarla çevrili, içeri de yaş olarak gördükleri şeyin rütbe olduğu yerdi konumum, abimler ve babam gibi. Üniforma içinde dik duruşlu biri olmaktı konumum.Bu zamana kadar yönüm asla değişmemişti, kimse kafamı karıştırıp, bulandıramamıştı.
Nettim, tektim. Bu yolun sonu, tek bir yere çıkabilirdi çünkü ben, ben olduğumdan beri kendime öyle aşılamıştım. Ne olursa olsun, hiçbir şeye kanmak yoktu. Kim kabul ederdi beni? Ordan başka. Kimse.
Yolum yoldu, yolum, vatan yoluydu, atamın, peygamber efendimizin yoluydu.Biz böyle bilip, böyle büyümüştük.
Kimse de gözümü, kafamızı farklı yere çekememişti.Kimler, kimler. Neler, neler demişti.
Ne komandolar, ne hikayeler anlatmıştı, biz ise söyledikleri her şeyde biraz daha cesaretleniyorduk.Bir dünya insan beni buna ikna edememişti, bundan dolayı ne evime ne aileme çok bağlanmamaya, alışmamaya çalışıyordum.
Lakin.
Yıllar sonra gördüğüm bir çift toprak göz her şeyi alt üst etmişti.
Öyle ki insanların saatlerce, aylarca, yıllarca konuşup yapamadığını sadece gözleriyle yapmıştı.
Kendimi garip hissetsem de, en son 6 yaşımda bir çocukken dokunduğum saçlara şimdi, 10 yıl sonra tekrar dokunsam da buraya alışmamaya çalışıcaktım çünkü abilerim gibi benim de yolum belliydi. Buraya alışırsam, oraya gittiğimde zorlanıcaktım. Ve kendime bu eziyeti yapamazdım, göz göre göre kendimi yerle bir edecek kadar ahmak bir adam değildim.
Bunca zaman kendimi en iyi şekilde alıştırmışken bir anda her şeyin mahvoluşunu izleyecek kadar da ahmak bir adam değilim, olmazdım.
Odaklanmam gereken şeyler farklıydı, kafamdan şimdilik bu düşünceleri sirkelemem gerekiyordu.
Yeni evimiz de ki yeni odam.
Çok büyük sayılmazdı ama bana yeterdi.
Zaten evde kimse yoktu, ben ve kız kardeşim.
Güzel kardeşim, neşem, nefesim.
Herkes bir yana, İlayda bir yana.Onu düşünmek bile iyi geliyordu, sanırım burdam gittiğim de özleyeceğim, hatta özlemekten gebereceğim tek kişiydi.
Şu anda bile yüzümde belli belirsiz bir tebessüm vardı, onu düşünmek sanki kırda otururken bir tavşanın kucağınıza zıplayıp, oraya kurulması kadar huzur vericiydi.
Mumun yaydığı koku kadar naif bir kokusu vardı, güneş tutulması çok nadir görülen gülüşü zaten bir muammaydı. Sanki özenerek yaratılmış gibiydi ama asla bunun farkında değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ineffable
Non-FictionYaşanmaya devam eden bir hayat hikayesidir. "Tanışan iki çocuk; giden bir genç, kalan bir kız. Ve bekleyen bir kadın." dedim. "Adam?" dedi. "Asker..." dedi, titreyen sesim. "Askermiş, Asker adammış..."