BÖLÜM 4

787 85 47
                                    

Yazım yanlışı varsa o satırın yorumuna nokta koyun, kolayca düzeltebileyim.

🤎🕊️

BÖLÜM 4 : RÜYA

Kafam, masanın üstünde birleşmiş kollarımın üzerinde tonlarca ağırlıkta günahları olan adamın bükülmüş omzuları misali duruyordu.
Asla kaldıramıyordum, sanki üzerimde bir öküz vardı ve kış uykusu içim kafamı seçmişti gibiydi. Kafam, kapıma dönük duruyordu.
Kirpiklerim her kıpırdayışında ters dönüp gece mavisi gözlerime batarcasına yakıyordu bir avuç canımı.

Göğüs kafesiminde sıkışan ciğerlerim, sabah akşam sigara için adamın ciğerlerinden daha yorgun çalıyordu ve bu da doğal olarak nefesimi engelliyordu, asla kıpırdayamıyordum, tek bir saç telim oynasa vücudum o an azaplar çekiyordu.

Kapım yavaşça aralandığında içeri giren her kimse yüzünü göremedim, oysa yorgun bedenimde en büyük odağım yüzüydü lakin önce üstünde siyah deri ceket olduğuna emin olduğum ceketi ve sağ yanından sarkan kemeri çarptı gözüme. Sağ kolunda ki gümüş kalın, erkek saatini ve hemen arkasına taktığı kırmızı ipi gördüm ama yüzünü asla göremiyordum, odağım yüzüydü ama gözlerim asla yüzüne ulaşamıyordu.

Bana bir adım daha geldikten sonra gözlerim bir dağı tırmanır gibi tırmandı biçimli fiziğini, boynuma geldiğimde durdu gözlerim. Bir çizik vardı boynunda, belli olmuyordu ama bütün boynunu sarıyordu çizik.

Gözlerim boynunu terk edip, ince belli fiziğini tekrar sardığın da siyah kot pantolonuyla uyumladığı siyah bluzu bakıştım.
Göğüsüne değen sarı düz saçları, kavisli kaşları, yeşil gözleri, ufak bir burnu, soluk renkte dudaklarla karşılaştığımda kim olduğunu tahmin etmiştim, sol yanında gamzesi yine mezarım gibi çukur, ova olduğunda kim olduğuna daha da emin olmuştum. "Alihan..." dedi, merhamet akan sesi.

Belki de bilmediği bir şey vardı, ben kaskatı kesildiğim için konuşamıyordum bile ama cevap vermek için zorladım kendimi. Bunu ilk defa yaşamıyorum ama uzun zamandır böyle olmuyordu. Konuşmak istedim ama olmadı, yapmak istediğim tek şey ona sarılmak değildi. Kalkmak, sarılmak istedim. Koklamak, ona Toprağımı anlatmak istedim ama çocukken istediğim siyah akülü araba gibi sadece istek olarak kaldı.

Tekrar, "Alihan..." dedi.
Yine zorladım kendimi, yine denedim.
Ve yine olmadı, ben üstümde ağırlığı asla atamazken o devam etti,
"Ablacığım, küçük çocuğum..." diye fısıldadı.

Gözlerimden akan yaşı hissediyordum.
Felç kalmış gibiydim, sadece canımın yanışını hissediyordum.

"Asker olucaksın ablam, babam gibi yiğit olucaksın..." dediğinde önüme eğilip, ince parmakları olan elini, saçlarıma sürdü.
"Mis kokulum, Alihan'ım. Sizi çok özledim.
Siz de beni özlediniz mi?"

Sadece derince nefes alabildim.

"Kalk Alihan, kalk küçük. Geç kalıyorsun."
Hafif bir tebessüm etti, "Küçük Gökçe nasıl? Ona benden bahsediyor musun? Bahset ama sadece benden, gidişimi daha güzel anlatmalısın..."

Ineffable Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin