Melek, İblis ve Küçük Kız ( Final Part)

112 12 9
                                    

    Crowley tekrar aşağı indiğinde Aziraphale' i çoktan müziği kapatmış çalışma masasında oturur halde buldu. Yanına gidip ellerini omuzlarına koydu, "Ne yapıyorsun ?"  "Sattığım kitapların listesini yapıyorum. Onları tekrar getirteceğim. Bella uyudu mu ?"   "Daha merdivenleri çıkarken uyuyakaldı. Yatağına yatırdığımda kıpırdamadı bile."   "Seni görmeden uyumamak için elinden gelen her şeyi yaptı. İnatçılığını senden almış."   "Evde seni bekleyen birilerinin olduğunu bilmek güzel. Bir kadeh şarap ister misin ? Ne de olsa dans partisi iptal oldu."  dedi Crowley gülerek. Aziraphale güldü, "Neden olmasın. Ayrıca, ne zamandır verdiğin sözleri tutuyorsun sen ?"  "Seninle tanıştığımdan beri. En azından sana ve kızıma verdiğim sözleri diyelim."   "Ben de öyle düşünmüştüm."    

     Crowley iki kadeh şarap ile geri döndüğünde Aziraphale hala masasında not alıyordu.  "Aziraphale ?"   "Hmm ?"   "Bu kadar işkolik olmak zorunda mısın ? Şarap içelim dediğimde senin masanda içmeni kastetmemiştim."   "Geliyorum, geliyorum. Son birkaç detay kaldı sadece." Crowley bıkkınlıkla başını iki yana salladı ve koltuğa oturdu.  Aziraphale' in kadehini önünde duran masaya bıraktı, sonra da masaya bacaklarını uzatıp arkasına yaslandı. Şarabından bir yudum aldı ve mırıldandı, "Evim, güzel evim..."   Kısa bir süre sonra Aziraphale de ona katıldı ve sordu, "İşini halledebildin mi ?"   "Hallettim, canım. Bu arada Edinburgh' da harika bir restoran keşfettim. Bir dahaki sefere üçümüz birlikte gideriz. Ya da belki Bella' yı Nina ve Maggie' ye bırakıp baş başa gideriz."  dedi başını Aziraphale' in omzuna yaslarken.   "Her iki türlü de kulağa harika geliyor Crowley."   "Siz ne yaptınız ?"     "Parka gittik ve ördekleri besledik. Dondurma yedik. Baba- kız baş başa vakit geçirdik anlayacağın."   "Yaramazlık yaptı mı ?"   "Sadece uyku saatinde küçük bir sorun yaşadık."   "Yine de çok eğleniyor gözüküyordunuz. Keşke sizin o halde bir fotoğrafınızı çekseydim..."   "Ah, keşke."   "Gelirken ona küçük bir hediye aldım."  "Öyle mi ? Ne aldın ?"   "Söyleyeceğim ama kızmak yok ?"   Aziraphale tek kaşını kaldırarak başı hala omzunda olan Crowley' ye baktı.  "Ne aldın Crowley ?"   "Bir deri ceket. Tam onun bedeninde siyah bir deri ceket. Tıpkı benimkine benziyordu, kendime engel olamadım."   Aziraphale dayanamayıp güldü, "Buna neden kızacağımı düşündün anlayamıyorum. Ben de ona zehirli evcil bir örümcek aldım falan diyeceksin sandım."   "Bilmem, bazen ikimizi kıskandığını düşünüyorum."  dedi Crowley gülerek ve devam etti, "Bu örümcek fikri hiç de fena fikir değilmiş bu arada. Doğum günü için bunu bir düşüneyim."   "Crowley, eğer öyle bir şey yaparsan bitkilerine zarar veririm. Feci şekilde..."    Crowley hızla doğruldu, "Yapamazsın. Bu senin yaratılış amacına aykırı."     "Dene ve gör."  diye cevap verdi Aziraphale omuzlarını silkip hiçbir şey olmamış gibi şarabından bir yudum alırken. Ardından devam etti, "Ayrıca sizi kıskandığım falan yok benim. İkinizi bu kadar yakın görmek hoşuma gidiyor."    Crowley hala ağzı şoktan açık bir halde Aziraphale' e bakıyordu.    "Ağzını kapat hayatım, yoksa sinek kaçacak."    Crowley hızla ağzını kapatırken Aziraphale sordu, "Hediyen nerede ? Merak ettim."    "Arabada bıraktım. Eğer elimde paketle içeri girseydim bir süre daha uyumazdı."    Bunları söylerken hala tedirgin tedirgin Aziraphale' i süzüyordu.   "Bana şöyle bakmayı keser misin ? Git de getir o zaman."   "Tamam, tamam. Bu gece neden bu kadar asabisin ?"   "Beni kızdırdığın için olabilir mi ?"   "Sadece şaka yapıyordum. Şarabımı bitirdikten sonra getiririm."   "Pekala."

       Kısa bir sessizlikten sonra Crowley dayanamayıp konuştu, "Küs müyüz ?"  "Değiliz tabii ki de. Ama söylediklerimde haklıydım. Her kelimesinde..."  "Evet, o kısmı gayet iyi anladım."  "Güzel. Korkma, ısırmam. Başını tekrar omzuma koyabilirsin."    Crowley' nin dudakları çapkınca kıvrıldı, "İşte benim tanıdığım Aziraphale."   Aziraphale gözlerini devirdi ama bir yandan da gülümsüyordu. Crowley biten kadehini masaya bıraktı ve başını erkek arkadaşının omzuna yasladı. Aziraphale de aynını yaptı. Bir süre ikisi de sessizce bu anın tadını çıkardılar.   "Omzunda uyuyakalmadan gidip şu ceketi alsam iyi olacak."   "Yarın da alabilirsin."   "Ah, hadi ama Aziraphale ! Deli gibi merak ettiğini biliyorum."   "Eh, ne diyebilirim ki beni çok iyi tanıyorsun."  "6,000 yıl  oldukça uzun bir süre, canım."    Ardından oturduğu yerden kalktı ve çabucak dışarı çıkıp arabanın arka koltuğunda bıraktığı paketi aldı. Aslında hediye aldığı tek kişi küçük kızı değildi, Aziraphale' e de papyon takmayı çok sevdiği için aynı mağazadan yeni bir papyon almıştı. Son kez kitapçıdan içeri girdiğinde kapıyı kilitledi ve koltukta oturan Aziraphale' in tam karşısına dikildi. Elindeki paketi ona uzattı, "Sen açabilirsin. Senin için de bir şey aldım."   "Ne aldın ?"    "Aç ve gör, Melek."    Aziraphale paketi aldı ve heyecanla açmaya başladı. Ceketin üstündeki siyah çizgili beyaz papyonu gördüğünde gülümsedi, "Crowley ! Bu çok güzel. Teşekkür ederim, canım."    "Rica ederim. İtiraf et, harika bir zevkim var."  "Aksini söyleyen oldu mu sana ?" dedi Aziraphale gülerek. Yeni papyonunu yavaşça yanına koydu ve paketten ceketi çıkardı, "Eminim Bella' ya çok yakışacak." dedi gülümseyerek, "Üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum." "Ben de öyle..."





Melek ve ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin