Düşmüş Melek (Final Part)

44 4 0
                                    

          Elimde kahvelerle kitapçıya döndüğümde Crowley ve Aziraphale sohbet ediyordu.  "Kahveler geldi."    İlk önce Aziraphale' e kahvesini uzattım, "Teşekkürler tatlım."   Ardından da Crowley' ye. Sonra da Crowley' nin oturduğu koltuğun kenarına oturdum.

         "Ee, neler konuştunuz ben yokken ?"    diye sordum.   "Aziraphale' e Cehennem' e yeni gelenleri nasıl karşıladığımı anlatıyordum."  diye cevapladı Crowley sinsice sırıtarak.  Yüzümü buruşturdum, "Duymak istediğimi sanmıyorum."    Ve kahvemden bir yudum aldım.  "Ben de öyle tahmin etmiştim. Orada rahat mısın sen ? Sana daha rahat bir yer önerebilirim."   dedi Crowley bakışlarını kucağına kaydırarak.  Güldüm, "Belki bir dahaki sefere."   "Kalbimi kırıyorsun, sevgilim."  dedi tek kaşını kaldırarak.  "Kahveni iç Crowley yoksa soğuyacak."   Derin bir iç çekti ve kahvesinden büyük bir yudum aldı. Ben gözlerimi devirirken güldü ve boşta olan elini bacağıma koydu. Kahvemi içerken bir yandan da dizimde duran eliyle oynuyordum.

     Şu anda binlerce yıllık hayatımın en huzurlu anlarından birini yaşıyordum. Bu anları yaşamak için ne kadar zamanı boşa harcamıştık... Crowley haklıydı, önemli olan hangi tarafta olduğumuz değildi. Önemli olan bizim gerçekten kim olmak istediğimizdi. Ve Dünya' ya sürgün edildiğim günden beri tek istediğimin benim için her şeyi yapmaya hazır olan bu iki adamla sakin ve huzurlu bir hayat olduğunu anlamıştım. Crowley ve Aziraphale yanımdayken kim olduğumdan utanmıyordum. Ben bunları düşünürken Aziraphale konuştu,  "Aman Tanrım, neredeyse unutuyordum. Alina, benim yarın Edinburgh' a gitmem gerekiyor."    "Edinburgh' a mı ? Neden ? Bana bundan hiç bahsetmemiştin."   "Crowley gelmeden önce sana bunu söylemek üzereydim. Sonra da unuttum. Yarın kitap satıcıları için Edinburgh' da bir kongre düzenlenecek. Bazı eski eserler için açık artırma da yapılacakmış."  " Kulağa harika geliyor. Ne kadar kalacaksın ?"   "İki gün. Cumartesi akşamı dönmüş olurum. Kitapçıya göz kulak olabilir misin ?"   "Tabii."  dedim gülümseyerek, "Burası için endişelenmene gerek yok."    "Teşekkürler. Crowley, aynısı senin için de geçerli."    "Ben Alina'ya göz kulak olurum, o da kitapçıya... Bana iyi bir plan gibi geldi. Ne dersin, Alina ?"    "Fena değil."

      "Hey, o da ne demek ?"   dedi Crowley tek kaşı havada.  "Yani... Bana yardım etmeni tercih ederdim. Ama sen bilirsin..."   "Aşkım, sana göz kulak olmak demek yardıma ihtiyacın olduğunda yanında olmak anlamına geliyordu."    "Hmm, öyle mi beyefendi ?"   dedim tatlı tatlı. Bana sevgi sözcükleriyle hitap etmesi hoşuma gitmeye başlamıştı.  "Öyle."  dedi çapkınca gülümseyerek. Yanağımı tutup beni kendine yaklaştırdı ve dudaklarımı öptü. Ardından fısıldadı, "Bence iki gün boyunca kitapçıda yalnız kalmamalısın. Özellikle de geceleri... Sana seve seve eşlik ederim".  Yanaklarımın kızardığını hissettim, "Kapa çeneni!"   dedim ben de tıpkı onun gibi fısıldayarak. "Artık benden kolay kolay kurtulamazsın."    "Senden kurtulmak istediğimi söyleyen kim ?"     "İşte benim kızım."     Aziraphale boğazını temizledi,   "Toplum için fısıldaşmak genelde hoş karşılanmaz."     "Bizi kıskanacağını söylemiştim."  dedi Crowley gözlerini devirerek.  "Ama haklı. Evrensel görgü kuralları. Kusura bakma, Azi."   Aziraphale cevap vermek yerine gülümsedi ve başını salladı.     "Ah... İki melek bir iblise karşı."  dedi Crowley kollarını göğsünde birleştirerek.       "Bu kadar alıngan olma Crowley. Senden çok önce Aziraphale vardı."   dedim gülerek. Crowley şaşkınlıkla ağzını açtı,  "Bunu en başından belirttiğin iyi oldu."    Başını çevirip camdan dışarısını izlemeye başladı.     "Crowley !"     Ayağa kalkıp elimdeki boş kahve bardağını masanın ortasına yerleştirdim ve kollarımı tıpkı onun gibi göğsümde birleştirdim,  "Ben bir melek olarak yaratıldım. Ve bu yüzden en iyisinin haklı olanın yanında durmak olduğuna inanıyorum. Bu bir melek de olabilir, bir iblis de..."    Aziraphale kıkırdadı, "Ben en iyisi sizi yalnız bırakayım." 

      O ayrıldıktan sonra Crowley' nin yanına gidip kucağına oturdum. Kucağına oturur oturmaz dudaklarının hafifçe kıvrıldığını gördüm. Yine de dönüp yüzüme bakmadı. Demek benimle oyun oynuyorsun ha ?  Bundan sonra bir iblisle beraber olduğumu unutmasam iyi olurdu.  "Dediğimi duydun mu İblis ?"     "Duydum Melek."   "Eğer yüzüme bakmayacaksan ben gidiyorum."   dedim kalkmaya yeltenerek. Kolumu yakalayıp bana engel oldu, "Hiçbir yere gitmiyorsun !"  dedi sarı yılan gözleriyle gözlerimin tam içine bakarak.  "Eh, madem ısrar ediyorsun."   dedim gülümseyerek. Gözleri hala gözlerimdeydi. Nazikçe yüzüme düşen sarı buklelerimden birini kulağımın arkasına yerleştirdi.    "Barıştık mı ?"  diye sordum yüzümü yüzüne iyice yaklaştırarak. Neredeyse burunlarımız birbirine değiyordu.   "Şu an sana hayır dememi çok zor hale getiriyorsun."   "Benim de bazı numaralarım var."  dedim göz kırparak.  Dayanamayıp bir kahkaha attı, "Evet, onu görebiliyorum."    Alnımı alnına yasladım, "Sadece şaka yapıyordum sevgilim."    Cümlemi bitirdiğim an gözleri parladı, "Ne dedin az önce sen bana ?"   "Şakaydı dedim."    "Hayır, ondan bahsetmiyorum."   dedi kollarını belime dolarken, "Ondan sonra..."  Güldüm, "Sevgilim    mi ?"   "Evet, işte o." dedi kocaman gülümseyerek, "Bir kez daha söyler misin ?"     "Crowley !?" dedim kıkırdayarak.   "Hadi ama..."      "Sevgilim..."   Güldü ve dudaklarımı uzun uzun öptü.  "Bu şimdiye kadar duyduğum en iyi şeydi."   "Abartma Crowley !"  "Doğru ama."  G  üldüm ve kısa kestirdiği kızıl saçlarını karıştırdım, "Teşekkür ederim."  "Neden güzelim?"      "Beni değerli hissettirdiğin için."   dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Elini yanağıma koydu, "Öylesin zaten. Benim için, Aziraphale için... Kimsenin sana aksini düşündürmesine izin verme. Eğer deneyen olursa da karşısında beni bulur. Anlaştık mı ?"  "Anlaştık."    dedim gözümden akan bir damla yaşı umursamadan. Uzun zamandır bunları duymaya o kadar ihtiyacım vardı ki.     "Şşş, gel buraya."   dedi başımı göğsüne koyup bana sıkıca sarılırken. O saçlarımı okşarken gözlerimi kapadım ve kalp atışlarını dinledim.

      Uzun bir süre öyle oturduktan sonra Crowley saçlarımı öptü ve konuştu, "Biraz temiz hava almak ister misin ? Berkeley Meydanı' na yürüyebiliriz."   "Yorgun olduğunu sanıyordum ?"  "Küçük bir yürüyüş bana da iyi gelir."   "Tamam. Ceketimi alayım da çıkalım."     Yavaşça kucağından kalktım ve yanağını öptüm. Ceketimi alırken bir yandan da üst kattaki Aziraphale' e seslendim,  "Aziraphale, biz yürüyüşe çıkıyoruz."    "Tamam canım. Akşam yemeği için  bir planınız var mı ?"     Soran gözlerle Crowley' ye baktım. Başını hayır dercesine iki yana salladı.  "Yok."     "Ritz'e gidip ilişkinizi kutlayabiliriz diye düşünmüştüm. Tabii yalnız kalmak isterseniz anlarım."  dedi Aziraphale merdivenlerin başında belirerek.   "Bence harika bir fikir. Ne dersin, Alina ?"   dedi Crowley.   "Eğer favori tatlımdan ısmarlarsanız olur."  dedim gülümseyerek.  "Seve seve."   dedi Aziraphale gülümsememe karşılık vererek, "Ah, ben sizi tutmayayım. İki saat sonra orada buluşalım o halde. Ben boş bir masa ayarlarım."  dedi gözünü kırparak. Mucizelerini kullanacaktı. Ona bir öpücük yolladım.  "Anlaştık o halde."  dedi Crowley arkadaşına el sallayarak. Sonra elimi tuttu, "Çıkalım mı ?"    "Çıkalım..."




Melek ve ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin