Bölüm 3: Notaların Senfonisi

22 1 0
                                    

Yeni bir bölümle karşınızdayım. Bu kurgu, o kadar heyecanlandığım bir kurgu ki... Size anlatamam. Umarım siz de zevkle okursunuz. 

Bölüm Şarkısı: Rachel Yamagata - Sunday Afternoon

Oryantasyon günü gelmişti. İçim içime sığmıyordu adeta. Hayatımızda bazı günler vardır ki, yıllar geçse de tüm detaylarıyla hafızamızda yer edinir. Bugünün o günlerden birisi olacağına fazlasıyla emindim. Aynada son bir kez kendimi süzerek çantamı koluma taktım. Başlarda fazlasıyla ağır geliyordu, zamanla alışmıştım. Kulaklığımı taktıktan sonra en sevdiğim eserlerden birisi olan, Sunday Afternoon'u açtım. Girişteki yaklaşık iki dakikalık kısmı, bana fazlasıyla huzur veriyordu. Adımlarımı çoktan yurdun dışından uzaklaştırmış, Konferans Salonuna doğru ilerliyordum. Bir yandan şarkıyı mırıldanıyordum. "It's a choice, to stay," Bu kalmak için bir seçim. Derin bir nefes aldım ve yağmurla karışık toprak kokusunu içime çektim. Hava yağmurluydu. Ekim ayının ortasındaydık. 

"It's a dream and I wanna wake," Bu bir rüya ve uyanmak istiyorum.

Adımlarımı hızlandırdım. Şarkı ilerlemeye devam ediyordu. Saati kontrol ederek beş dakika kalmış olduğunu gördüm. "You poured blood in my heart, I can't get enough." Kalbime kanı döktün, Bana yeterli gelmiyor. Burayı daha bir içten mırıldandım. Hayır, aşk acısı çekmiyorum. Aksine, aşk benden fazlasıyla uzak. Yirmi iki yıldır uğramamıştı kalbime aşk. Ne hoşlantı, ne de bir sevgi kırıntısı dahi. "Cause I feel like home." Çünkü evde gibi hissediyorum.

Sesimin güzel olduğunu hiç düşünmedim. Aksine, şaşırtıcı bir şekilde Ahmet Abimin sesi çok güzeldi. Çok alkol almayı sevmezdi, kafasına esince sadece biraz rakı içerdi adabı ile. İşte tam da o zaman şarkı söylediğini duymuştum. Dertli dertli, gerçekten de aşk acısı çekiyor gibi söylerdi şarkıları. Bana hep derdi, "Sesin bir içimlik su gibi Yasemin. Bunu değerlendir." Her seferinde reddeder, "Ben çello için yaratılmışım." derdim. 

Kendimi öylesine kaptırmıştım ki, yanımdan hızla geçen birisi yüzünden kendime geldim. Oldukça iri, uzun siyah kaşesi, tok ses çıkaran botlarıyla adamı fark etmek imkansızdı. Yağmur kokusuna karışan yoğun erkeksi parfüm kokusu, hızla nefesime karıştı. Afalladım, olduğum yerde anlık duraksayarak kafamı binaya çevirdim. Gelmiştim. 

Adımlarımı hızlandırarak konferans salonun bulunduğu binaya girdim. Ortamın güzelliği beni adeta büyüledi. Altın varaklı detaylar, iri mermer sütunlar, kahverengi duvarlar... Bu binada birden fazla konser salonu bulunuyordu. En büyük konser salonu, orkestraya çok uygundu. Bilgilendirme afişlerini takip ederek konferans salonuna giden yola koyuldum. Biraz ileride gördüğüm kalabalık, doğru yere geldiğimin göstergesi olmalıydı. Gergince ellerimi birbirine kavuşturdum. Hayır, üşümedim.

Derin bir nefes alarak kalabalığa doğru ilerlemeye başladım. Aniden karşıma çıkan kızla, olduğum yerde irkilerek durdum. "Merhaba! Beni hatırladın mı?" Yemyeşil gözlerini üzerime dikmiş, heyecanlı bir ses tonuyla konuşan kız yarışmada kulise gelen kızın ta kendisiydi. 

"Merhaba? Peri'ydi değil mi?," Gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verdim. Heyecanla devam etti. "Evet! Sen de Yasemin olmalısın. Seni gördüğüme çok sevindim," Etrafa bakındı. "Herkes burada ve ben çok yalnız hissediyorum." Duraksadım. "Niye böyle hissediyorsun?"

Gergince yüzüme baktı. "Kalabalığa pek alışık değilim." Omuzlarını silkti. 

Hafifçe omzuna dokundum. "İnan ben de... Alışıyor insan ama inan. Ben de yalnız hissediyorum bu arada. Bana eşlik etmeye ne dersin?" Tüm içtenliğimle cevapladım. Gergince etrafa bakındı. Bu kızın çekindiği bir şey olduğu kesindi. "Aslında ben-"

Yüreğimdeki NotalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin