❧ ☙
"Lisa!"
Lisa'nın Jungkook'u son görüşünün üstünden iki hafta kadar bir süre geçmişti. Şimdiyse hastanenin dışında, bahçesinde, girişin birkaç metre ötesinde dururken Jungkook'un gelmesini bekliyordu.
Hastanenin enerji kaynağı gürültülü bir şekilde bahçeye doğru ilerlerken Lisa, başını ekrandan kaldırıp telefonunu ceketinin cebine sokuşturdu. Jungkook çok geçmeden Lisa'nın tam karşısında durdu, dururken bile hareket edebiliyor olması ilginçti. Stüdyoya gitmek için çok hevesli olduğu her hareketinden anlaşılıyordu.
"Haftalardır ilk defa dışarı çıktım," derken etrafına bakınıyordu Jungkook. Dışarısı tuhaf bir şekilde soğuktu, ara sıra esen hafif rüzgar sararıp kuruyan yaprakların arasından geçiyor ve etrafa dökülmelerine sebep oluyordu. Büyük kahverengi gözleri her şeyi inceliyor, sonbaharın gelişinin her bir detayını yakaladığından emin olmak istiyordu.
Omuzlarını eğip ellerini de gri kapüşonunun ceplerine soktu Jungkook. Nefesini verirken dudaklarının arasından bir duman bulutu çıkmıştı. Lisa'nın onu ilk gördüğü haline göre teni daha da soluk bir hale gelmişti ve gözlerinin altındaki mor halkalar daha da koyulaşmıştı. Jungkook inanılamayacak kadar yorgun gözüküyordu ama yine de stüdyoya gitmek için duyduğu heyecanla kıpır kıpırdı işte.
Lisa daha ağzını açıp tek bir şey dememiş, ne demesi gerektiğini de kafasında toparlayamamışken Jungkook çoktan kafasını çevirip tüm dikkatini Lisa'ya vermişti bile.
Lisa eliyle yolun sonunda bir yeri işaret ettiğinde Jungkook da dönüp işaret edilen yere baktı, "Stüdyo şurada, on dakikalık mesafede."
"E gidelim o zaman!" Jungkook bilmediği yolu seri adımlarla önden önden yürümeye başladı. Böylece de gitmek için hiç istekli olmamasına rağmen Lisa'yı arkasından hızlı hızlı yürütüp kendisine yetişmek zorunda bırakmıştı.
❦
Amfiye bağladığı gitarın tellerine sesi kontrol etmek için dokunduğunda ayaklarının altında titreyen zemin o kadar nostaljik hissettiriyordu ki, Lisa'nın bir an durup eski günlerini hatırlamasına sebep oldu. Sanki tellere her vurduğunda arkadaşlarıyla beraber toplaşıp şarkı söyleyerek dans ettikleri o günlere geri dönüyordu... Lise zamanları, her şeyin daha kolay olduğu ve saçma yetişkin sorumluluklarını üstlenmek zorunda kalmadığı günler... Bir süre sonra kapatıp hayallere daldığı gözlerini açtı ve derince iç çekti.
"Ne çalıyorsun?" Jungkook gürültülü ses tonuyla sorarken mikrofonu kurmak için ellerini kapüşonun cebinden çıkardı. Bir yandan da dışarıya ses geçirmeyen geniş cam odayı inceliyordu.
Lisa gitarın akortlarını ayarlamaya uğraşıyordu, "Akustik. Sen çalıyor musun?"
Jungkook havalı havalı gülümsedi, "Ben söylüyorum," derken oyuncu bir tavırla önüne düşen kahverengi perçemlerini geriye attı, "Asıl olay benim yani."
"Ya tabii."
Lisa ve Jungkook birbirleriyle bir tür sözsüz iletişim kuruyordu. Daha doğrusu, tuhaf bir ilişkileri vardı. Lisa, Jungkook'un sorularına soğuk ve duygudan yoksun bir şekilde cevap verirken Jungkook da tüm bu cevapları önemsiyor ve her zamanki neşeli tavrını sürdürmeye devam ediyordu. Kolay alınan birisine benzemiyordu.
Jungkook, Lisa'nın bu zamana kadar tanıştığı herkesten çok farklıydı.
Çoğu insanın daha fazla bu tavırları çekemeyeceğini söyleyip bıraktığı yerde Jungkook daha da ısrarlı bir şekilde tutunuyor ve bırakmıyordu. Aslında bu oldukça rahatsız ediciydi. Lisa gözlerini kucağındaki gitara indirdiğinde kaşlarını çattı, yüzü asıldı.
Hasta olmasaydın sana numaramı vermezdim.
Siyah saçlarını geriye doğru atıp hafif bir melodiyi çalmaya başladı Lisa.
"Bunların hepsi çok nostaljik." Jungkook'un sesi buram buram heyecan doluydu. Lisa'nın çaldığı melodi tanıdıktı. Sözlerin gireceği yerde söyleyebilmek için kendini hazırlamaya başladı. Mental olarak şarkıyı söylemeye fazlasıyla hazırdı ama fiziksel olarak yorgun sesi, şarkı söylemek için pek de hazır değildi.
Jungkook nefesi yetmediği için Lisa'nın çaldığı melodileri durmadan kaçırıyordu.
"Kahretsin, kahretsin." Neşesiyle ya da enerjisiyle örtemeyeceği kadar ağır bir hayal kırıklığının hüznü yayılmıştı Jungkook'un içine, "Baştan çalsana, lütfen."
Ne zaman duracağını bilmiyorsun, değil mi?
Lisa bu sefer başka bir şarkıyı çalmaya başladı. Oldukça yavaş bir melodiydi ve sözleri de yorgun bir bedeni zorlamayacak kadar sakindi. Jungkook'un kendisine sinirlenip hissettiği hayal kırıklığıyla panik atak geçirmesi fikrinden huzursuz olmuştu, bu sebeple de bir kez olsun sesi titremeden söyleyebilmesini istemişti.
Lisa kucağındaki gitarın tellerini hafif hafif tıngırdatırken nakarat kısmındaki yavaş sözler, Jungkook'un sesine çok uygundu. Lisa etkilenmişti, bu şarkıyı seviyordu ve uzun zamandır kimsenin ağzından canlı bir şekilde dinlememişti. Böyle güzel bir ses duymayalı uzun zaman olmuştu. Gerçekten, güzeldi.
"Yaa, bak gördün mü!" Jungkook'un sesi de gözleri de aynı mutlu duyguyu paylaşıyordu, "Hah! Dinlerken mest oldun değil mi? Harika söyledim. Mükemmel bir sesim var." Kendisini alkışlayıp daha sonra da kendi kendine selam veriyordu.
"Hoş bir sesin var."
Jungkook, müzik odasının ses geçirmeyen cam kabinin ardına bakakaldı bir süre. Kafası karışmış gibi görünüyordu. Sesi her zamanki gürültülü haline göre bu sefer daha sessiz çıkmıştı, isteksizce döküldü kelimeler dudaklarından, "Onlar... Aslında orada değiller, değil mi?"
Lisa, Jungkook'un baktığı yere baktı. Hiç kimse yoktu.
Stüdyoda sadece ikisi vardı. Tırnaklarını rahatsızca avcuna bastırırken bakışlarını Jungkook'a çevirdi, "Orada kimse yok," dedi. Sadece şu üç kelimeyi söyleyebilmek için bile kendini oldukça zorlamak zorunda kalmıştı.
Jungkook kafasını hafifçe salladıktan sonra, "Tamam," dedi, "Bir şarkı daha çalabilir misin lütfen?"
"Tabii," dedi Lisa ve Jungkook bir başka şarkı söylemek için duyması gereken tek şey buydu.
❧ ☙
hangi şarkıyı çalmış olmalarını isterdiniz 🌼🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
still with you | liskook
Fanfic° çeviri & uyarlama ° lisa'nın bakışları, jungkook'un bakışlarıyla buluştu, "merak etme. hâlâ buradayım." jungkook yastığına başını yaslayarak güçsüzce kafasını salladı, "ben de... hâlâ... buradayım..." sesi, önceki halinden bile daha zayıftı. lis...