zvezda | sekiz

1K 156 47
                                    

...

Felix yorgunlukla kapıyı açtığında içeriden gelen gülüşme seslerini duyuyordu. Amcası ve Minho olduğunu düşünerek üstünde ki yağmurluğu çıkardı. İlkbahar da olsalar da arada soğuğu vuruyordu ve Felix hasta olmaktan nefret ediyordu.

Salona girdiğinde amcası ve Minho dışında birini daha gördü. Sırtı dönüktü, bu yüzden kim olduğunu ilk anlamadı ancak adam kalkıp arkasını döndüğü an Felix bir adım geri çekildi. Onu görmeyi düşünmüyordu. Hatta hayatlarında yokmuş gibi bir anda ortadan kaybolunca onu unutmaya zorlamıştı beynini.

Unuttuğu tüm anılar gözünün önünden geçerken yutkunarak amcasına baktı. "Benim uykum var amca, biraz dinleneceğim. İyi eğlenceler size."

Arkasını döndü. Odasına ilerlemeye başladığı an duyduğu isimle çenesi kasıldı. 

"Yongbok.."

Hışımla arkasını döndü. Gözleri yanarken kafasını iki yana salladı.

"Bana Yongbok deme. Sen küçük Yongbok'u hiç bir şey yaşamamış gibi arkanda bırakıp gittin. İki yıl, iki yıl boyunca en azından doğum günüme gelirsin diye düşündüm. Dokuz yıl sonra neden geldin ki? Ne oldu? Abimin emanetini mi hatırladın bir anda?"

Sözleri karşısında ki adamın canını yakarken yavaşça elini kaldırdı. Felix yüzük parmağında ki yüzüğü görünce güldü.

"Evleniyorum ve.. Seni de yanımda istedim."

"Bir sevgilin olmuş, onunla evlenme kararı almışsın ve bunları da şimdi mi söylüyorsun bana? Dokuz yılın sonunda sırf evleneceğini söylemek için mi geldin yani?"

"Seni, sizi özlediğim için geldim."

Felix'in gülüşü kahkahaya dönüşürken elinde ki kitabı ve tek kolunda asılı duran çantayı koltuğa attı.

"Öyle mi? Beni, bizi özlediğin için geldin öyle mi? Neredeydin bunca zaman? Benim sana da ihtiyacım varken neredeydin? Babam olacak adamın hem annemi hem de abimi benden aldığını çok iyi biliyordun. Neden gelmedin yanıma? Yerimi mi bilmiyordun? Bugün nasıl yerimize ulaştıysan o günde çok rahat bir şekilde ulaşabilirdin. İstemiyorum artık seni, ihtiyacım olduğu zaman da yoktun şimdi de olma Changbin hyung."

Felix az önce koltuğa attığı çantayı ve kitabını alıp odasına ilerledi hızlıca. Ağlamamak için zor dururken odaya girdiği an kapısını kilitledi. Kendini yatağa zor atarken gözlerini kapattı. Eve gelene kadar uyku hayalleri kurarken şu an gram uykusu yoktu. Zorla uyumaya çalıştığında kısa sürede istediğine ulaştı. 

Felix sitenin parkında oturmuş kitap okurken kulaklığının tekini çekilmesiyle kafasını kaldırdı. Minho'yu gördüğünde gülümsedi büyükçe. Minho'nun yanına oturması için biraz toparlandı. Minho oturduğunda onun dizine yattı anında, Minho'nun elleri de saçlarını bulduğunda kitabını kapatıp karnının üzerine koydu.

"Changbin'i gönderdim istediğin gibi ama seni görmek istiyor."

"Ben istemiyorum hyung. Sırf evlendiğini söylemek için gelmiş."

"Evleneceğini söylemek aslında bir bahanesi. Benimle iletişimi hiç kopmadı. Sürekli seni soruyordu, gelmek istiyordu ama yüzüne nasıl bakacağını bilmiyordu. Chan öldüğünde ortadan kayboldu çünkü acısını tek yaşamak istedi, sonra da gelmeye çekindi zaten."

"Chan senin de en yakın arkadaşındı ama sen yine de beni bırakmadın."

Mırıltısı Minho'nun gülümsemesini sağladı.

"Çünkü sen abinden kalan tek şeysin bize. O yanına gelemese de çoğu zaman senin yanındaydı aslında. Sadece sen bunu göremedin. Ortaokul mezuniyetinde de yanındaydı, lisenin ilk günü de yanındaydı. Lise mezuniyetinde de seni izledi ama gizli gizli. Üniversite sınavına girdiğinde kapıda beraber bekledik seni, sınavın bitiş zamanı yaklaştığında uzaklaştı bizden. Üniversitenin ilk günü de vardı..."

Felix'in gözleri dolarken hızlıca sildi. Güçsüz gözükmekten nefret ediyordu.

"Acısını tek başına yaşadıktan sonra gelebilirdi. Benim sadece sana ya da amcama ihtiyacım yoktu. Benim ona da ihtiyacım vardı ama bunu hiç düşünmedi. Acısını rahatça yaşayabilirdi tek başına ama sonra benimle de iletişime geçebilirdi. En azından arayabilirdi beni.."

"Korkusu ağır bastı sanırım.."

"Bende korkuyordum hyung? Annemin yokluğuna yeni alışmaya başlamışken abimi kaybettim ben. Ve babam olacak şerefsiz bunu çok rahat bir şekilde söyledi bana. Annenin yanına gönderdim onu dedi. Elimde karnemle kalakaldım ortada. Amcam gelip beni almasa ben hala orada ağlayarak kriz geçirmeye devam ederdim. Annemin mezarına hiç götürmedi beni."

Bu sefer dayanamadı, gözünden bir damla yaş düştü.

"Okul dışında bir yere gitmek için dışarı çıkamıyordum ki ben. Balkona çıksam bile bağırıp çağırıyordu. Odamın camını açtım diye bana ceza verdi. Camın plastiğini vidalayarak bir daha açılmamasını sağladı. Benim tek yaşam kaynağım abimdi ve onu da benden aldı. Abimin mezarı var mı bilmiyorum, varsa nerede onu bile bilmiyorum ben."

Dudaklarından küçük bir hıçkırık kaçtı. Minho dayanamadığında onu kaldırıp göğsüne yasladı. İkisi de orada ağlarken Felix titreme noktasına gelmişti artık. Yıllardır ağlamasını bir şekilde bastırıyordu ancak o zamanlardan kalan birini görmesi bile tetiklemişti onu.

"Bebeğim benim. Söz veriyorum onun mezarını bulacağım. Bulduğum gibi de sen götüreceğim. Senin gibi bizde hiç bir şey bilmiyoruz. O da annenizin mezarının yerini bilmiyordu... Ama sana söz veriyorum, ikisinin de mezarını bulacağım."

...

SPOİ VARDI BU ARADA BÖLÜMDE

SPOİ VARDI BU ARADA BÖLÜMDE

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-yeis

zvezda | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin