zvezda | özel bölüm 2

451 68 20
                                    

Yanlışlarım varsa şimdiden özür dileriiim 🫶

...

Felix Yongbok 6 yaşında, Felix hâlâ 19 yaşında,

Felix Hyunjin'in önünde koşarken Hyunjin, elinde ki çiçekleri sıkı sıkı tutarak arkasında ilerliyordu. Felix sonunda durup etrafına bakınmaya başladığında eliyle sağ tarafı gösterdi. Küçük çocuk sağ tarafa koşmaya başlayınca yine arkasından ilerledi.

Kendine söz vermişti. Ne olursa olsun Felix'in arkasında olacaktı. Düşerse tutunacağı ilk el Hyunjin'in eli olacaktı.

Felix ona öyle güveniyordu ki, korktuğu ne olursa olsun durmadan ilerleyebiliyordu. Babalarından çok Hyunjin'e güvendiği bile söylenebilirdi. Ağladığı zaman aramak istediği tek kişi Hyunjin oluyordu. Jisung arayamayacağını söylediğinde ise daha çok ağlıyordu.

"Orada dur güzelim."

Felix Hyunjin'in sesiyle durup etrafına bakındı. Her taş birbirine benziyordu. En sonunda Hyunjin yanına geldiğinde çiçekleri Felix'e verdi. Eliyle bir taşı gösterdiğinde hızla ona ilerledi. İlk kez geliyordu buraya. Çiçekleri diğer çiçeklerin yanına bırakıp heyecanla Hyunjin'e baktı.

"Felix amcam burada mı Hyunnie?"

"Evet güzelim, Felix amcan burada."

Felix henüz ölümün ne demek olduğunu bilmiyordu. Ondandı bu heyecanı. Adını aldığı adamla tanışmak istemişti. Her ne kadar Jisung ve Minho buna engel olsada Felix çok tez canlı bir çocuktu. Durdurulamıyordu.

"Benimle konuşur mu? Minho babam ona gitsem bile benimle konuşamayacağını söylemişti. Adını bana verdiler diye küs mü bana? Ama ben almadım ki bu ismi, babam koymuş."

Hyunjin burukça gülümseyip Felix'in boyuna inmek için eğildi. Kulağının hemen altında biten sarı saçlarını karıştırdı. Felix kaşlarını çatıp hızla saçlarını düzeltirken Hyunjin güldü.

"Felix amcanın bu dünyada en sevdiği insan sensindir, emin ol. Babanın neden seninle konuşamaz dediğine gelelim. Farklı bir dünya düşün güzelim. Buradakiler o dünyada ki insanları ne görüyor, ne de duyabiliyor ama onlar bizi duyabiliyor. Felix amcan da o dünyada. Seni duyabilir, görebilir ama sen onu duyamazsın, göremezsin."

"Ben doğmadan önce mi oraya gitti peki?" Arada karıştırdığı kelimelerle konuşurken Hyunjin onu rahatlıkla anlayabiliyordu.

"Evet güzelim, yoksa seni görmek için can atardı."

"Kim götürdü ki onu oraya? Orada onu sevenler mi varmış? Gelemez mi yanıma?"

Hyunjin sertçe yutkunup kafasını iki yana salladı.

"Gelemez bir tanem. Emin ol, hepimiz onu geri istiyoruz ama o artık gelemeyeceği bir yere gitti. Ama unutma, o seni izliyor. Belki de bu dünyada izlemek istediği tek insan sensin."

Felix dudak büzerek mezar taşına baktı. Babası ona kendi isminin yazılışını öğretmişti. Bu yüzden rahatlıkla anlıyordu.

"Hadi, tanış Felix amcanla. Eminim yıllardır senin gelmeni beklemiştir."

"Beni mi beklemiş?" Felix şaşkınlıkla tekrar Hyunjin'e döndü. Hyunjin onun tatlılığına dayanamayıp yanağını ısırdığında Felix tekrar kaşlarını çatarak kaçtı.

"Herkesten çok seni beklemiştir Yongbokkie. Adını alan kişiyi beklemiş olabilir."

"Adını aldım diye bana küs değil, değil mi?"

"Değildir. Hatta çok sevinmiştir."

Felix kafa sallayarak tekrar mezara baktı. Bir sürü çiçek vardı üzerinde. Gülümsedi hızla. Amcasına anlatmak istediği çok şey vardı.

"Merhaba amca! Ben Felix Yongbok. Minho ve Jisung'un oğluyum."

Onunla konuşmaya başladığında Hyunjin yere oturup arkasında kalan mezarlığa yaslandı. Felix hayatında olan her şeyi amcasına anlatırken Hyunjin onu izliyordu. Heyecanla durmadan anaokulunda öğretmeninin verdiği ödevlerden bahsediyordu. Babalarının ona kızdığı ama kendisinin saçma bulduğu şeyleri, Changbin amcasının onu her gün aradığını, Chan amcasının oan sürekli bir şeyler öğretme çabasına girdiğini anlatıyordu.

Geçen iki saatin ardından Felix yorularak Hyunjin'e baktı. Gülümseyerek kendisini izlediğini gördü. Kendisi de gülümsemek istedi ancak uykusu gelmişti. Her şeyi Felix amcasına anlatmıştı. Oturduğu yerden kalkıp Hyunjin'in bacaklarına oturdu. Hyunjin onu sarmalarken kafası boynuna düştü. Bir kaç dakika içinde uyurken Hyunjin derin bir nefes aldı.

"Bugün yirmi altı yaşına girdin. Her zaman ki gibi sana aldığım hediyeyi saklıyorum, Felix büyüdüğü zaman ona vereceğim. Henüz altı yaşında ama sana anlatmak için biriktirdiği çok şey varmış."

Buruk bir tebessümden sonra devam etti. Boynunda uyuyan küçük oğlana baktı.

"Bir kaç ay sonra birinci sınıfa başlayacak. Seneye de getireceğim doğum gününde. Bir yılda ne kadar anı biriktirirse yine sana anlatacak, biliyorum."

Yutkunamadığını hissettiğinde duraksadı. Oturduğu yerden dikkatlice kalktı. Bir elini Felix'in kafasına koyup bir elini beline koydu düşmemesi için. Bembeyaz olan mezar taşına eğilip küçük bir öpücük bıraktı.

"Geri zekalılık yapmasaydım, şu an mezarını değil seni öpüyor olurdum değil mi? Bu düşünce beni geceleri uyutmuyor Lix.. Sırf seni rüyamda görürüm belki diye uyku ilaçları alıyorum ama yine de göremiyorum. Küssün bana değil mi? O yüzden gelmiyorsun rüyalarıma."

Kucağında ki çocuğa dikkat edip dikleşti. Ağlamak üzere olmasına rağmen yine kocaman gülümsedi.

"Seni seviyorum, güzel bebeğim."

Felix Yongbok'a dikkat ederek mezarlıktan çıktığında sol gözünden bir damla aktı. Arabaya ilerlerken gözünden düşen damlaları umursamıyordu.

O gün Felix Yongbok, adını aldığı amcasıyla tanıştı. Gece ise ilk defa Hyunjin'in yanında uyumak istediğini söyleyerek onun burada ki evinde kaldı. Hyunjin onu sarıp sarmalarken uzun zamandır aldığı uyku ilaçlarını almadan uykuya daldı.

Ve yine uzun zamandır hareketli bir şekilde görmediği bedeni, sadece resimlerden gördüğü bedeni rüyasında gördü. Ona ulaşamadı ancak Felix uzaktan ona gülümsemeye devam etti. Ve dudaklarından sadece üç kelime çıktı.

'Teşekkür ederim sevgilim.'

...

Bu sefer ağlamayın demicem çünkü son üç paragraf yazarken beni de bitirdi 🫠

Bu sefer ağlamayın demicem çünkü son üç paragraf yazarken beni de bitirdi 🫠

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-yeis

zvezda | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin