zvezda | on iki

895 136 57
                                    

...

Felix önündeki kitabı çözmeye çalışırken istemsizce kaşları çatılıyordu. Bir sayfanın bir kısmı ingilizce, bir kısmı Fransızca, bir kısmı da Almancaydı.

Almancası biraz olmasına rağmen anlayamıyordu. Kelimeler birbirlerine olması gerekenden daha yakındı. Nereden ayırıp okuması gerektiğini bilmiyordu.

Bu kitabı sabah amfiye girdiğinde bulmuştu. Sırasının üzerindeydi. Kitap kapağının üzerinde ise sarı bir post-it vardı, Korece 'Küçük Yongbok için' yazıyordu. Başta Minho veya amcasının hediyesi sansa da sonradan bu teoriyi çürütmüştü kendi içinde. Altı yaşından beri kimsenin bu ismi kullanmasına izin vermezdi.

Kitabı biraz daha karıştırmaya başladı. Sayfa sayfa gezinirken yeni açtığı sayfada kaldı. Sayfaya iki fotoğraf yapıştırılmıştı. Fotoğraflardan biri sayfanın üst kısmındayken diğeri alt kısımdaydı.

Üstteki fotoğrafta iki çocuk vardı. Biri beş, diğeri on iki yaşında. Felix bu çocukları ve arkalarında, tam ortalarında duran kadını çok iyi tanıyordu. İşaret parmağı titremesine rağmen ortadaki kadının yüzüne dokundu.

"Anne..."

Sesi çıkmadı, sadece dudakları oynadı. Elinde annesinin ve abisinin olduğu bir fotoğraf vardı, onu da amcası Felix'i götürdüğü gün yanına almayı akıl edebilmişti.

Parmağı bu sefer annesinin önündeki uzun boylu çocuğun yüzünde durdu. Kolunun altındaki kardeşi somurturken kendisi gururla sırıtıyordu. Felix bugünü hatırlamıyordu ama abisinin mutlu olduğu belliydi.

"Abi..."

Nefes alamadı. Eli boğazlı kazağının boğazını kavradığında hızla çekiştirdi. Bir değişiklik olmayınca kitabı kapatıp çantasına attı. Olabildiğince hızlı bir şekilde amfiden çıkarken birkaç kişinin gözleri ona dönmüştü ama umursamadı.

En üst kattaki, kimsenin kullanmadığı lavaboya çıkmak için merdivenlere yöneldi. Koşarak çıkarken nefesi daha da kesiliyordu. Bu lavabo en üst katta olduğu için kimse kullanmıyordu, daha doğrusu çıkmaya üşeniyorlardı.

Lavaboya girdiği an çantasını bir yere atıp üstündeki kazağı çıkardı. Beyaz tişörtüyle kalınca yüzünü musluğun altına soktu. Suyu açtığı gibi soğuk suyla hıçkırdı.

Kısa süre sonra çekilip suyu kapattı. Aynada yüzüne bakarken o kitabı kimin getirdiğini düşünüyordu. Ona Yongbok diye seslenen iki kişi vardı; biri annesi, diğeri ise babasıydı.

Babası.

Titremeye başladı. Onun olma ihtimali bile bedenini kaskatı yapmaya yetmişti.

"Hey? İyi misin sen?"

Felix kapının hemen arkasında duran bedene döndü. Hyunjin endişeyle ona yaklaşacakken Felix elini kaldırıp durdurdu onu.

"Yaşamayı hak etmeyecek kadar kötü biri miyim ben?"

"Hayır, hayır tabi ki. Nereden çıktı bu şimdi?"

"Beni de öldürecek, biliyorum. Annemi ve abimi benden aldığı yetmezmiş gibi şimdi de beni öldürecek. Ben ölmek istemiyorum."

Göz yaşları içinde kafasını iki yana salladı. Amcası ve abisi yerine koyduğu Minho'yu bırakmak istemiyordu. Hyunjin daha fazla uzak kalamayıp onu kendine çektiğinde Felix'in buz gibi soğuk olduğunu fark etti. Lavabonun kenarına bıraktığı kazağı aldı onu bırakmadan. Hızlıca başından geçirip bebek gibi giydirdi Felix'i.

"Kafanı suyun altına mı soktun sen?"

Yorgunca kafa salladı Felix. Hyunjin onu biraz uzaklaştırıp saçlarında asılı kalan su damlalarına baktı. Parmaklarını saçlarına geçirip karıştırdı. Biraz olsun suyu giderken gülümsedi Hyunjin.

"Seni eve bırakmamı ister misin?"

"Gidemem." Mırıltısı boğazını yaktı. "Amcam veya abim beni bu halde görürse rahat bırakmazlar."

"Abin?" Kafası karıştı bir an Hyunjin'in.

"Abim. Abimin çocukluk arkadaşı ama benim abim."

Felix bile kendi kurduğu cümleye yüz buruştururken Hyunjin kafa salladı. Ancak Felix onun sertçe yutkunduğunu, gözlerini kaçırdığını görmüştü.

"Peki. Benimle gelmek ister misin?"

"Nereye?"

"Evime. Rahatsız olurum diyorsan seni herhangi bir arkadaşına da bırakabilirim."

Felix'in arkadaşı olmadığını biliyordu. Bu yüzden bu teklifi yapmıştı zaten. Küçük çocuğun güvende olması gerekiyordu. Onu koruması gerekiyordu, sözü vardı.

"Arkadaşım yok..."

"Rahatsız olmazsan benimle gel Felix. Tek yaşıyorum zaten. Huzursuz hissedersen ailemin yanında da kalabilirim, sen dilediğin kadar kalabilirsin."

Felix burnunu çekip yavaşça kafa salladı. Amcasını veya abisini görmek istemiyordu.

En azından bugün.

...

SPOİ ALERT 🚨

yazarken tam olarak böyleyim

yazarken tam olarak böyleyim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-yeis

zvezda | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin