o n b i r

100 6 22
                                    

Kim Jennie

Bazen insanların kendini mutlu edeceğini düşündüğü şeyler onu sandığı kadar mutlu etmez. Veya çok üzüleceğini düşündüğü şeyleri yaşadığında o şeylerin korktuğu kadar büyük yaralar açmayacağını öğrenir.

Benim başıma da bu gelmişti sanırım. Büyük şoklar yaşadığında hissizleşen biriydim ama şuan ne bir şok yaşamış, ne de depresyona girmiştim. Tahmin ediyordum, Taehyung'un duyguları aşka benzemiyordu. Onu bu ilişkiye zorlamış gibi olmak beni de son zamanlarda çok huzursuz ediyordu ve aslında ayrılık kararını onun verişi biraz da vicdanımı rahatlatmıştı. Gerçi ayrılabileceğimiz bir ilişki henüz yoktu ama...

Onu sevmiyor muydum? Kesinlikle hayır. Ona hala deliler gibi aşıktım. Hala kusursuz, mükemmel, yakışıklı kısacası tüm iyi sıfatlara sahip olduğunu düşünüyordum. Ama olmuyorsa olmuyordu işte. Hiç bir şeyi bu kadar zorlamanın manası yoktu.

Onun bir kez bile olsa nefesini hissetmiştim ya, bu bana yeterdi. Hem hangi sevgililer öpüşerek ayrılırdı ki?

2 hafta geçmişti bile işte. Öbür haftalar da geçecekti ve birbirimiz için sadece çılgın ama hoş bir hatıra olarak kalacaktık. Kızlara eve döner dönmez sırılsıklam oluşumun sebebini, kaç dakika kaç saniye -hatta Chaeyoung salisesini sormuştu- öpüştüğümüzü ve benim bile anlayamadığım hislerimi anlatmıştım. Anlattıklarıma aşırı derecede şaşırmışlardı çünkü ben ve Taehyung birbirine bu kadar çabuk kapılacak insanlar gibi durmuyorduk. Ama kapılmıştık işte... Fakültede Jimin'i hep görüyordum ama sohbet ettiğimizde bana hiç Taehyung'tan  bahsetmiyordu. Ve en önemlisi...

2 haftadır hiç pizza yemiyordum. Artık o kadar alışmıştım ki her gün pizzacıyı arayıp Taehyung'un evime geleceğini bildiğim için pizza istemeye... Ama artık bitmişti. Tükenmiştik.

Fakültenin kafeteryasında normal bir insana oldukça şekerli ama bana neredeyse acı gelecek kahvemi yudumlarken karşı masamdaki sabahtan beri beni kesen çocuğa sinirli bakışlar atıyordum. Başta normal gelse de bir süre sonra bakışları beni rahatsız etmişti ve beni her rahatsız eden insana yaptığım gibi yüzümü asmıştım. Ama çocuk o kadar yüzsüzdü ki hala bakışlarını üstümde tutmaktan çekinmiyordu. Göz devirip kendimi kızların muhabbetine vermeye çalıştım.

"Ben yıllardır rimelimi hiç değiştirmedim, o kadar güzel ki o aptal Yeonjun beni ağlattığında hiç akmadı."

"Ben hangi rimeli kullanırsam kullanayım Jungkook beni öyle bir üzer, öyle bir ağlatır ki ona rimel dayanmaz."

"Of, boşver şu çocuğu. Bak Sehun seninle ne kadar ilgili. İstemiyorsa vur götüne tekmeyi, sana erkek mi yok?"

Anladığım kadarıyla sohbet yine benim yaralarım olan bir konu hakkındaydı. Ve bu sohbete katılma fikri pek cazip gelmiyordu.

"Kızlar ben bir hava alayım çıkıp, gelen var mı?"

"Yok aşkım sen git." Başımla onaylayıp kafeteryanın çıkışından büyük kampüse doğru adımladığımda içimi kaplayan garip bir hisle etrafıma bakındım. İzleniyormuş gibi hissetmiştim. Ama etrafımda el ele yürüyen iki üniversiteli genç ve çimlerde oturmuş sohbet eden insanlardan başka kimse yoktu. Yanlış hissettiğimi düşünüp adımlarımı altında gölgelenmiş bir bank olan büyük ağaca yönlendirdim. Fakat daha iki adım atmıştım ki arkamdan gelen sesle irkildim.

a slice of pizza • taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin