4. bölüm

66 10 4
                                    

Ne yapacağım? Peki ya mallar? Hemen bir plan kurmalıyım.

Hem tekerleğe sıkıp patlatan adamlardan kurtulmak hem de malları almak için sıkıştığım yerden kalkmaya çalıştığım sırada; başka silah sesleri duydum, çıkmaya çalıştığım yere tekrar geri yerleştim ve ölü taklidi yapmaya başladım. Sanırım başka bir çete falan gelmişti ,silah sesleri bittiğinde kamyonun da penceresine bir kaç mermi denk gelip tuz ile buz olmuştu. O açıklıktan herşeyi görebiliyordum. Bunun hangi grup olduğunu bilmiyorum ama kamyona yaklaştı- ben hâlâ ölü taklidi ne devam ediyordum- siyah giyimli, siyah saçlı, siyah gözlü, geniş omuzlu tamamen simsiyah olan adam aralıktan içeri bakarken gözlerimi yumdum. Umarım nefes alışımın farkında değildir. Yanımda baygın halde olan diğer adam sanırım uyanıyordu. Adam tam bişey diyecekler duyduğum silah sesi ile adam susmuştu. O an aşırı korkmuştum. Ölümden korkmadığımı sanarken böyle bir şeyle karşı karşıya gelmem korkum olduğunu gösterdi bana. O an uzaktan bir ses;
"Bay Jeon içeriyi kontrol etmemi ister misiniz?" Demişti. Ah! Şimdi kesin öldürüleceğim.
"Hayır. Gerek yok." Demişti. Zaten nasıl anlamadı ki yaşadığımı kesin anlamıştır ondan istemiyordur direkt öldürecek. Sonra devam etti.
"Hem bak kanlar içindeler. Zaman kaybetmeye gerek yok. Malları toparlayıp gidelim. Hiçbirseyi dokunmayın sadece mallar." Demişti üstüne uyarırmış gibi. Sanki farkındayıdı ama öldürmek istemiyordu. Öyle olsa bile neden böyle yapsın ki?

Malları toparlayıp gitmelerinden sonra tekrar çıkmaya çalıştım. Ama bir türlü çıkamıyordum. Burdan çabucak çıkmayı başarabilseydim, dışardan bir ölü yerime koyup arabayı yakıp bir daha da o çeteye dönmeyecektim. Ama ne kısmetse bir türlü çıkamıyordum. Dönme süremizin üstünden geçmişti ve onlara göre süre geçince hemen aramaya çıkıyorlar. Eğer şuradan hemen kurtulamazsam o çeteden de kurtulacağımı sanmıyordum.
"Ah, siktir!! Çık aminakoyayım, çıkkk!!" Artık oradan yardımsız çıkamayacağımı anladığımda çırpınmaya kesmiştim. Ve bulunmayı bekleyecektim.

                                   *
Dışarısı çok karanlıktı. Artık etrafta kurtların sesi bile geliyordu. Beni yemeseler iyi. Gözümü kamaştıran bir ışıkla birlikte mutlu mu olsam mutsuz mu bilemedim. Çünkü gelen sözde efendiydi. Adamlar hemen çıkıp etrafı tarayıp malları kontrol ettikten sonra bağırmayı akıl edebilmiştim.
"Beni de unutmayın!" Dememle zaten 'efendi' gelmişti ve verdiği emir üzerine bir kaç kişi yardımıyla sonunda oradan çıkabilmiştim. Olayı teker teker anlatıp efendiyi inandırmaya çalıştım. O benim nasıl sağ kaldığım konusunda şüpheliyken ,aynı zamanda sonradan gelip malları alanların kim olduğunu anlamış gibiydi; eminim ki benim bir sonraki görevim orası olacaktı. Çünkü mallar gitti. O siktiğim yerden çıkabilseydim...

Abi okunmadigi için hevesim gitti. Hevesim gittigi için aklımdaki hikayeyi unuttum. Sacmalamiyorumdur umarım . Ama cidden mükemmel şeyler vardı aklımda sanırım yazıya dokemiyorum . Ama devam edeceğim vazgeçmek yok.
Ayrıca jungkookumu eklemenin zamanı gelmişti diye düşündüm.

Sonunda o yıkık eve vardığım için bile mutlu olacak kadar yorgundum. Bacağım sıkıştığı yerde biraz incinmişti , bu da canımı yakmıyor değildi. Aşırı yorgunluktan daha da acısını hissediyor gibiydim. O yüzden mutlu oldum. Neyseki sözde efendi tutmadan dinlenmeye gitmeme izin verdi. Zaten sonra ağzıma sıçacağı kesin. Neyse odama vardığım gibi kendimi yatağa attım. Tabii kapıyı kilitlemeyi de unutmamıştım. Her ne kadar uykum gelse de o Bay Jeon denen herifi düşünmeden edemiyordum. Sonuçta oraya herkesi öldürüp malları almak için gelmediler mi? Beni farkettiginden de yüzde yüz eminim. Çok garibime gitti, ne kadar düşünsem de sonucu anlamayacaktım. O yüzden kendimi direkt uykunun kollarına bıraktım.
Pencereden içeriye girep gözümü kaamaştıran ışık ile  yavaş yavaş gözlerimi araladım. Ahh yorgunluğum geçmiş gibiydi ama hiç enerjikte değildim. Kapı çalmasıyla;
"Efendi sana hazırlanıp gelmeni söyledi. Odasında bekliyormuş. " dedi. Bende "Tamam." Dedim. Sanırım yeni görev için hazırlanmamı istiyor. Ama bacağım aşırı ağrıyordu. Görev verirse bu sefer cidden zorlanacağım.
Hazırlanıp odasına doğru yol aldım. Onun kuralı ; kapıyı çaldım. "İçeri gir." demesiyle dediğini yaptım. Beni koltukta oturmuş bacaklarını üst üste atmış  şekilde bekliyordu. Yanına yaklaşırken ayaklarıyla mermerde ritim oluşturmuştu. Masasının önüne geçip durmuştum.
"Seni neden öldürmediğini çok merak ettim doğrusu?" Tanıyordu demek ki. Benimde tanıyıp tanımadığımı kontrol etmek istiyor gibiydi sorduğu soruyla.
"Aslında bende merak ettim. Sanırım güzel taklit yaptım." Bu onu tanımadığım anlamına gelebilecek en iyi cümleydi. Ve ayrıca sorusunun yanıtını da vermiş gibi oldum.
"Ya dediğin gibi iyi taklit yaptın ya da ... " Cümlesini bitirmeyip ayağı kalkmıştı. Yanıma geldiğinde kısık sesle devam etti.
"Ya da oda bu güzelliğe vurulmuştur." Derken yavaşça eliyle saçımı kulağımın arkasına atıyordu. Sanırım kusacaktım. Hiçbir tepki vermediğimi görünce omuzlarımdan tuttu. Yavaşça ilerleyip sırtımı duvara dayadı. Resmen donup kalmıştım. Elini kazağımın içinden tenime dokunurken bu iğrençliğe son vermenin vakti gelmişti.
"Efendim daha üçüncü görevi vermediniz." Bir an yüzüme bakıp duraksadı.
"Ikinci görevi tamamlamadın!" Derken sırıtıyordu. Bende hemen;
"Efendim onlar öldü, ben de ölebilirdim. Ayrıca görevi tamamlamamızın tek sebebi ben değildim!" Söylediklerimi haklı bulunca geri çekildi. Anlaşmaya uymak zorundaydı. Geri dönüp koltuğuna oturduğunda bende tekrar masanın önüne geçtim. Bu sefer oradaki koltuğa oturmamı işaret etti, oturdum.
"O zaman yarım kalan ikinci görev ile üçüncü görevi aynı anda gerçekleştireceksin." Nasıl yani?
"Ne yapmam gerekiyor?"
"Öncelikle tekrar 5 kişiyle malları alacaksınız sonra sen tek geride kalacaksın. Onun adamlarının birazı 5'liyi kovalarken sen eve girip bir usb bellek almalısın. Anladın mı?" Usbnin içinde ne olduğunu sorgulamayacaktım.
"Peki bu usb ya bir kasanın ya da herhangi şifreli bir şeyin içindeyse!" Önüme Bluetooth kulaklık uzattı.
"Konuşurken derim sana."
"Yarın sabah hazırlanın."
"Tamam Efendim." Ağrıyan bacağım yüzünden topallayarak ayağa kalktığımda;
"Ha bu arada, Yunho'nun yanına gitte bacağına baksın." Demişti. Başımı tamam anlamında sallayıp odadan çıkmıştım. Sanki gidecektim Yunhoya . Odama geçip bı güzel duş aldiktan sonra bacağıma krem sürüp sardım ardından kendimi yatağa atıp uykunun kollarına bıraktım.

Bunu burada keseyim . Diğer bölüm olaylarin başlangıcı olacak gibi görünüyor. Mükemmel jk şimdi geliyor.
Umarım daha çok okunur.

Su güzellik halis mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Su güzellik halis mi?

Su karızmaya bak mukemmel bir parca

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Su karızmaya bak mukemmel bir parca.

BE VARGANT (Taekook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin