8. bölüm

43 3 1
                                    

Cidden ya!
Okunmayınca yazasım gelmiyor.
Ama sizce okunur mu?
Güzel değil mi?
Değilse sileceğim?

*

Dudaklarıma bakıyordu. Sonra bakışlarını gözlerime çekti. Eli saçlarımı okşuyordu.
"Bu benim babamın hikayesiydi..."

Dediğine şok olmuştum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Anın farkında değildim. Az öncekinden daha da yakınlaşmaya başlamıştı. Gözlerini gözlerimden çekip bu sefer ellerime çevirdi. Diğer eliyle de elimi tutmuştu. Saçımda ki ellerini hareketlendirerek kendine yaklaştırdı. Saçlarımdan bir nefes alarak küçük bir buse kondurdu. 
Görünüşünden kötü bir insan olduğunu düşünürsünüz ama içinde neler olduğunu kendisi bile bilemez.
Oluşan garip havayı konuyu değiştirerek bozdum.
"Ehm... Beni neden çağırmıştın?" Anlamaz bakışlarını yüzüme çevirip kıkırdadı.
"Doğru." Aniden ayağı kalktı, üzerini düzeltirken devam etti. O sırada bende kalktım.
"Yarın... Yarın gideceğiz." Kafası karışık kurduğu cümleyi anlamıştım.
"Hmm... Plan ne?" Diyip anladığımı belli ettim. Bana döndü. Söz vermekle başladı.
"İnan seni koruyacağım. Biraz zor olacak çünkü senin gitmen gerek. Ve birkaç gündür burada olduğun için sana inanmayacaktır."
"Evet ,onu bende biliyorum. Planı anlat işi halledelim birşey olmaz bana."
Saçma şekilde uzun konuşmuştum. Hayır yani gerek yoktu bu açıklamalara.
"Sen öyle diyorsan." Diyip tekrar sandalyesine oturdu ,dönen sandalyeyi benim tarafa çevirdi. Beni görmek için?


                                 *
Planını anlatmayı bitirmişti. Kendimi övmek gibi olmasın bende birkaç bir şey ekleyip mükemmelleştirmiştim.

Hala onun odasındaydım, neden odama geri gitmediğimi bilmiyordum. Ama burada daha çok kalasım vardı.
Yapılacak -konusulacak- bir şey kalmadığında saygı anlamında önünde eğilip odadan çıkacaktım ki;
"Burda yemek yiyelim." Yaptığı teklifle duraksadım.
"İhm... Tamam." Diyebildim sadece. Çünkü bende gitmek istemiyordum sonuçta.
"Hah!" Küçük bir kahkaha sundu. Düşündüm de gerçek gülüşü falan mıydı gördügüm? Çünkü gülüşünün çok  yakıştığı hiç kimseyi -Jimin dışında- görmemiştim.
"İyi o zaman. Otur ben arayıp hazırlattıracağım." Hemen odadaki deri koltuklardan birine oturdum ve tamam anlamında kafamı salladım.
O sırada aramış ve istemişti bir şeyler.
Biraz sonra iki kişinin getirdiği yiyecekler duvardan çıkarılan masanın üzerine serilmişti. Vay, evin her bölümünde ayrı bir şaşırıyorum!
Eliyle gel işareti yapınca diğer eliyle oturmamı istediği yere doğru baktım. Ayağı kalkıp karşısına geçtim. Mezeleriyle birlikte olan orta pişirilmiş biftek ve yanında kırmızı şarap vardı. Ölecek falan mıydım da bu yemekler? Yemeği yememi işaret ettiğinde bifteği kesmeye başladım, o ise şarapları dolduruyordu. Oldukça elit bir ortam yaratılmıştı. Eline şarabı alıp çalkalıyormuşçasına sallıyordu. O büyük ve damarlı ellerine çok yakışmıştı. Ve gözlerime bakarken bir yudum aldı. Oha aşırı cezbediciydi! Bende merak ettim ve şarabı elime aldım. Bir yudum ,iki yudum...
Tadı çok güzeldi. Kendimi durduramamıştım. Yeni şişeyi çıkardığında ona bakmıştım.
"Kızarmışsın."
"Ah!" Dudaklarımdan inilti benzeri garip bir ses çıktığında yerin dibine gömülmüşüm gibi hissettim. Eminim daha çok kızarmışımdır.
O da utandığımı hissedip sanki daha çok utandırmak istercesine küçük bir kahkaha atmıştı.
"Ahahah! Cidden çok tatlısın."
Dediği şeyi anlamamış gibi davranıp direkt şişeyi elime alıp kafama dikmiştim.

*

Gözlerime çarpan güneşten uyanmıştım.  Gözüme çarpan resimlerden onun odasında uyuduğumu farketmiştim.
En son şişeyi kafama diktikten sonra  başka bir şeyi hatırlamıyordum.
Sonra bugün görev olduğunu hatırlayarak aniden ayaklandım, deri koltuğun üzerinde duran telefondan saati kontrol ettim. Saat 7 idi.
O sırada banyodan gelen seslerle kafamı o tarafa çevirdim. Banyodaydı demek ki.
Dün birlikte mi uyumuştuk?
O işini bitirmeden odadan çıkmak için yerde olan hırkamı alıp kapıya yöneldim.
Daha kapıya varmadan banyo kapısının açılmasıyla oraya döndüm. Bir tek beline sardığı havlu olan Bay Jeon ile birbirimize bakıyorduk. Daha doğrusu o bana ben onun kaslarına.
Dokuzluğuna dokunmak istemiştim.
Bakışlarımı kaslarından çekmeme neden olan sese döndüm.
"Uyanmışsın." Başımı sallamakla yetinmiştim.
"Sarhoştun ,saat geçti, odana götürmeme yardım edecek kimse yoktu. Ondan burada yattın." Açıklama yapmasına şaşırmıştım. Ama herhalde yanlış anladı.
"Ah! Merak etme ben koltukta uyudum."
Ah, bunu öğrendiğime bozulmadım değil.
Anladım anlamında kafamı salladım. Hiç konuşmak istemiyordum. Moralim bozuldu.
"Gidebilir miyim?" Sorduğum soruyla garip garip baktı ve beklemeden cevap verdi.
"İstersen..." Sonuçta ben burada esir gibi bir şeydim. Bu yüzden rahat davranamazdım. Sonunda bugün işimiz yaver giderse rahatlayacağım.
Kapının kolunu indirerek çıktım odadan.
A

kşam bitecekti bu iş.
Tam odama varmadan Yoongi arkamdan seslendi.
"Taehyung!" Ona doğru döndüm.
"Bir şey mi oldu?" 
"Biraz konuşalım seninle." Normalde Bay Jeon için çağırırdı bu sefer ne için konuşacağını merak etmiyor değilim.
"Tamam, bekle üstümü değiştirip geleceğim." O da arkasına dönüp
"Tamam mutfağa gelirsin." Diyip gitti.
Bende odaya girip hemen üzerimi değiştirdim. Boru paça bir kot ve üstüne siyah bir sweatshirt giydim. Mutfağa doğru yol aldım.
Girdiğimde Yoongi yeni yaptığı kahvesini yudumluyordu. Benim için de bir tane yapmıştı. Ama acıkmıştım içeceğimi sanmıyordum.
Sanki içimi okumuş gibi;
"Kahvaltı yapmasından dolaptan bir şeyler alabilirsin. Sonra konuşmaya başlarız." Dediğiyde dolaba yöneldim ve paketlenmiş bir sandviç alıp karşısına oturdum.
"Ne konuşacağız?" Bir ısırık daha alırken sormuştum.
"Seni kim yönlendirdi Gang çetesine?" Bunun cevabıyla ne yapacaktı ki?
"Neden soruyorsun?"
"Bulunması o kadar kolay değilde ondan. Bulabilmesi için onlarla bir geçmişi ya da casusu vardır demektir." Komik gelmişti.
"Hahaha! Jimin'in onlarla ne geçmişi olacak? Hhah bide casus gönderecek öyle mi?"
"Demek adı Jimin! Peki nasıl buldu bakalım bu Jimin?" Yanlışlıkla adını söylemiştim. Umarım bir sorun olmaz.
"Çünkü dostum çok iyi bir hacker."
"O zaman işimize çok yarayacak türden biri." Neeee? Ayaklandım.
"Hayır! Ne alaka? Onu bu işlere bulaştırmayın!" O da ayaklanmistu ve sesimi yükseltmeme kızmış gibiydi.
"Eğer bu akşam ölmek istemiyorsan bence gayet lazım olan biri." Gayet sakin konuşmuştu.
"Nasıl ölmememi sağlayacakmış?" Cidden ya.
"Orasını bana bırak ve nerede yaşadığını söyle." Emir vermesinden nefret etmiştim.
"Bilmiyorum." Cidden bilmiyordum. O her zaman yerini değiştiren biriydi. Asla sabit bir evi olduğunu hatırlamıyorum.
"Soy adını söyle bulurum."
"Bulabilirsen bul ama zarar verirsen hepinizi yakarım!" Sırıtmıştı.
"Öyle olsun ama artık söyle. Çok uğraştırıcısın."
"Nç! Park Jimin. Adı bu. Bul bakalım."
"Ha iyi!" Diyip direkt mutfaktan çıkmıştı.
Bulabilecek miydi acaba?
Bulursa Jimin beni kesin öldürecekti.
Ben niye direkt söylemiştim ki? Bu aralar gerizekalı mı oldum ne? Bide uğraştırıcıymışım hah!!!
Oturdum bitiremediğim sandvici yemeye devam ettim. Bitirdiğimde kalktım ve odam olan yere doğru gittim. İçerde olan banyoya attım kendimi güzel bir duş iyi gelirdi.

*

Duştan çıktığım sırada dışardan gelen sesler dikkatimi çekti.
"Ananisikeyim bırak beni. Ne istiyorsunuz şerefsizler." Jimin'in sesini duyduğum an dışarı fırladım.
Jimin beni gördüğünde duraksadı.
"Tae!!! Burda ne işin var? Kaç seni de öldürecekler!"
"Manyak mısın Jimin? Seni daha öldürmemişler ki beni de öldürsünler!"
O sırada onu tutan iki adam sakinlestiginde onu serbest bıraktılar.
Aniden yanıma gelip,
"Sen bunların kim olduğunu biliyor musun?" Kulağıma yaklaşıp,
"Bunlar Seoul'un en büyük mafya çetelerinden. " Şaşırmadım değil.
"Peki sen nerden biliyorsun Jimin? Her gün şaşırtıyorsun beni."  Gözlerimin içine bakarak;
"Çünkü ben..."

Ates ateş ufff mükemmel

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ates ateş ufff mükemmel

Şöyle heyecanlı yerinde bırakayım dedim.
Sizce Jimin kim?

Görüşürüz 🤍


BE VARGANT (Taekook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin