Birazdan öğle arasına gireceklerdi ama Kerem bir kere bile Altay'ın yüzüne bakmamış, Altay'ın günaydın dileğine bile cevap vermemişti. Dersle alakalı bir iki sorusunu cevaplamıştı sadece. Cevapları da evet, hayır gibi kısa bir iki kelimeydi ve o sırada da yine yüzüne bakmamıştı Altay'ın.
Altay, Kerem'in moralinin bozuk olduğunun farkındaydı. Hatta direkt kendisine olduğunu anlamıştı bu tepkinin. Ferdi ve Miha ile de çok konuşmamıştı bugün ama en azından yüzlerine bakıyordu. İşin ilginç bir yanı daha vardı ki Talha ile her denk gelişinde öldürecek bakışlar atıyordu Kerem. Buna da asla anlam verememişti.
Kerem'in kalbini kıracak bir şey yapmadığına adının Altay olduğunu bildiği kadar emindi. Dün okuldan çıkarken hiçbir sorun yoktu. Her zamanki gibi Keremlerin sokağına kadar birlikte yürümüşler sonra Arda ile kendi evlerinin yollarına devam etmişlerdi. Yol boyunca da sohbet edip gülmüşlerdi.
Altay yiyebilmiş olma ihtimali olan bütün haltları düşünürken -ki emindi yani bir halt yememişti, yeseydi bilirdi, o kadar da salak değildi- ders bitmiş sınıf öğle yemeği için dağılmaya başlamıştı.
Dersin son 10 dakikasından itibaren Altay'ın daldığını fark eden Kerem ise Altay'ı uyarmak üzereyken elini geri çekti. Sınıfın dağılma gürültüsü ile kendine gelir diye düşünmüştü. Yavaş yavaş eşyalarını toplarken Altay hâlâ tahtada tek bir noktadan çekmemişti gözlerini.
"Bana ne?" diyerek yerinden kalktığında bütün tribi kapıya kadar sürmüştü. Ne kadar sinirli de olsa konuşmama kararı almış da olsa aç kalmasına gönlü razı gelmemişti. Geri dönüp omzundan dürtükledi Altay'ı. "Öğle arası. Daldın gittin."
Altay daldığı noktadan ayılmanın şaşkınlığından hızlıca kurtulurken karşısında kendisine bugün ilk kez tam cümle kuran Kerem ile kocaman gülümsedi. Bu gülümseme Kerem'in içini ısıtırken Kerem de kurduğu tek cümle ile Altay'ın göğsünde yasemin çiçekleri açtırdığının farkında değildi.
Gerçi Altay da henüz yüzde yüz farkında değildi.
Yüzünden silinmeyen sırıtış ile sandalyesinin sırtına geçirdiği ceketini giyerken "Tamam geliyorum." demişti. Ceketinin cebindeki cüzdanını da kontrol edip Kerem'in yanına adımlamıştı.
Arkadaşlarının koluna omzunu atmak refleksti Altay için ve bunu bilen Kerem saniyesi saniyesine ayarlamış gibi Altay'ın kolunu ona doğru uzattığı anda adımlarını hızlandırıp kaçtı. Altay'ın boşluğa düşen kolu ile yüzü de düşerken kapının önünde onları bekleyen Ferdi pis pis sırıtıyordu.
Kerem yanına ulaşır ulaşmaz Altay yerine kendisi atmıştı omzuna kolunu. Kerem kolunu iterken boğazına daha da sıkı sarılıp boğmaya başlamıştı. Onlar kavga ederken Altay birkaç saniyelik şok dalgasının verdiği duraksamadan kurtulup peşlerine düşmüştü.
---
Sıradan bir öğle arası gibi yine kantindeki 3 masayı birleştirip yemek yemişlerdi. Herkes her zamanki gibi oturup Kerem ve Altay'ı yine yan yana bırakmıştı. İtlik ve pezevenkliğin kitabını yazmış Ferdi bu kadarının fazla olacağını düşünüp Kerem'in yerini değiştirmesini engellemişti çünkü.
Yemekten sonra sohbet ederlerken Altay ayaklanıp tezgaha gitmişti. Elindeki suyu içerek sandalyesine tekrar otururken diğer elindeki keki de Kerem'in önüne bırakmıştı. "Çikolatalısı en sevdiğin o yüzden aldım."
Çok kısa hatta doğru düzgün sayılamayacak bir teşekkür etmiş olsa da Kerem'in yüzünde bir gülümseme olduğunu fark edince rahatlamıştı Altay.
Birkaç dakika sonra o gülümsemenin verdiği güven ile Kerem'in omzuna yasladı başını. Kerem kafasını Altay'a döndürürken konuştu. "Ne yapıyorsun?""Sırtım ağrıyor o yüzden yaslandım."
"Kantinin sandalyeleri rahat Altay. Arkana yaslanabilirsin." Ses tonunu sert tutmaya çalışıyordu Kerem.
Altay ise boynuna doğru daha rahat yerleşip Kerem'in o gün sinirden değil de utançtan bir daha konuşamamasını sağlayacak cümleyi bütün arkadaşlarının ortasında söylemişti. "Sen daha rahatsın."
---
Şok oldunuz di mi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çingenem ¦ AlKer
Fanfic9. sınıftan beri sıra arkadaşına aşık olan Kerem son sınıfta harekete geçmeye karar verir.