keyifli okumalar, oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum❤
💔
Notta isim yazmıyordu ama kimin gönderdiğini gayet iyi biliyordum.
"Kimdenmiş?"
Beril'in meraklı çıkan sesiyle nottan kafamı kaldırıp ona baktım. "Yalın'dan."
"Vay vay vay, güzelmiş. Neyse ben seni çiçeklerinle yalnız bırakayım." diyen Beril göz kırpıp kaçarcasına odadan çıktı. Laleler çok güzeldi. Ama bu sefer bir çiçek onu affetmeme yetecek miydi, kesinlikle hayır.
Eşyalarımı alıp toplantı odasına geçtim. Çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyordu. Ara ara Çağdaş'la dersi kaynatan öğrenciler gibi çalışmayı aksatıyorduk. Cemre de nadiren bize ayak uydursa da Didem daha çok bize kınayarak bakıyor ve çalışmasına kaldığı yerden devam ediyordu. Aralarda "Dersi kaynatıyorlar örtmenimmm!" diye bizi Zilan'a şikayet etmiyorduysa benim de adım Asya değildi.
"Bak gelmek istersen gel, bir seni doyuramayacak mıyız?"
Çağdaş'ın beni pizza yemeye davet etmesini gülerek geçiştirdim. "Ya git şuradan, kibarlıktan sorduğunu bilmiyorum sanki. Zeynep'le yalnız kalmak için can atıyorsun resmen. Git ve muradına er."
"Sen adamsın, adamın dibisin!" Çağdaş'ın yanımdan ayrılmasıyla gülerek ben de eşyalarımı topladım. Eşyalarımı bırakmak ve odadan çantamı almak için odama gittiğimde Beril yerinde yoktu. Çantamı alıp çıktığımda yine yoktu. Lavaboya falan gitmiş olabileceğini düşünüp masasının önündeki sandalyelerden birine oturdum.
Tırnaklarımın kenarlarındaki derilerle oynarken Yalın'ın kapısının açılmasıyla başımı kaldırdım. Yalın'la göz göze geldiğimiz an Yalın'ın yüzü aydınlandı ve yanıma doğru gelirken "Asya? Ne yapıyorsun burada, gelseydin ya içeri?" dedi.
Ona geldiğimi sanmıştı.
"Sana gelmemiştim. Beril'le yemeğe çıkacağız da onu bekliyorum. Sen biliyor musun nerede olduğunu?" diye sorduğumda Yalın'ın biraz önce aydınlanan yüzü soldu ve gözlüklerini düzeltirken "Bilmiyorum." dedi.
Bakışlarımı yeniden parmağıma indirirken "İnşallah unutmamıştır beni. Gerçi bu aralar unutulmaya alışığım, unutsa da garipsemem." dediğimde Yalın bıkkın bir nefes verip karşımdaki boş sandalyeye oturdu. Oturmasıyla bakışlarımı yeniden ona çevirdiğimde attığım golün yerine ulaştığını görmemle mutlu oldum.
Öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine dayadı. Yüzünde ne diyeceğini bilemiyormuş gibi, kapana kısılıp kalmış bir fare yavrusu gibi bir bakış vardı.
"Daha kaç defa özür dilemem gerekiyor Asya. Hatamı biliyorum, çok pişmanım. Kendimi affettirmeye çalışıyorum ama izin vermiyorsun. Ne yapayım sen söyle? Ben ne yapacağımı bilmiyorum çünkü."
"Ben sana kızgın değilim Yalın. Daha kaç defa söyleyeceğim? Biraz önce de şaka yapmıştım ama sen yanlış anladın galiba. Ayrıca çiçekler için teşekkür ederim ama ona da gerek yoktu. Özellikle affedilmek için çiçek aramana hiç gerek yoktu. Çünkü sen bana normal zamanlarda çiçek almıyordun. Ne zaman ben sana kızsam, küssem kendini affettirmek için çiçek alıyordun. Hangi çiçek olursa olsun, ben onu özür olarak kabul ederdim zaten."
Uzaktan "Ay çok beklettim, özür dilerim." diye söylene söylene gelen Beril'le ayağa kalkıp "Neyse ki bu sefer unutUlmamışım." diye Yalın'ın duyabileceği şekilde mırıldandım ve "Size afiyet olsun Yalın Bey," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşansak da Beraberiz! (Tamamlandı)
General FictionAdliyenin bahçesinde Yalın'la birbirimize sudan çıkmış balık misali baktık. Bitmişti. Resmen boşanmıştık. "Bitti." Yalın gerçeği benden önce dile getirirken kafamı onaylarcasına salladım. Hâlâ gerçekmiş gibi gelmiyordu. "Evet. Garip hissediyorum."...