5

151 18 34
                                    


kütüphane günü

Nicholas

Elimde tuttuğum kahveler ile heyecanla kütüphane kapısından içeri girdim. Etraf çok dolu değildi. Euijoo, gözlerden uzak bir yerde tek başına oturup notlarına göz atıyordu. Yanına doğru ilerledim ve kahvesini yanına koyarak oturdum. Benim geldiğimi anlayınca başıyla selam verdi.
"Çok vaktimiz olmayabilir, hemen başlasak iyi olur."

"Bir sorun mu var?"

"Evet. Arkadaşlarım, nereye gittiğimi sorgulayıp duruyorlar da. Her an buraya damlayabilirler. Senden de çok şüpheliler."

"O niyeymiş?" diye sordum merakla.

"Benim ismimi onlara sormuşsun." Sıçmıştım. "Senin ismini bildiklerinden direkt Nicholas ile ders çalışacağım dediğimde ikisi de kızdı bana. Sana pek güvenmemem gerektiğini söylediler. " yüzüne alaylı bir gülümseme yerleştirdi.

"Ben onlara kime güvenmeleri gerektiğini gösterirdim de neyse. Hadi başlayalım derse." çantamdan ders kitaplarını çıkardım ve istediği sayfaları açıp anlattıklarını not almaya başladım. Zaten iyi olduğum bir konuyu tekrar dinliyor olmak avantajlı olacaktı benim için, bana soru sorduğunda zaten konuyu bildiğimden anında çözecektim ve o da şok olacaktı.

2 saati güvenli bir şekilde geçirmiştik. O kıl arkadaşlarından gelen olmamıştı ama benimkiler mesaj atıyordu şimdi de. Kütüphanede olduğumu söyleyip rahatsız etmemelerini belirterek telefonumu kapattım. O ise ara ara mola verip bana konuyu detaylı bir şekilde anlatmak için uğraşıyordu. 1. saatten sıkılmıştım ve not almayı bırakıp tüm algılarımı kapatmış şekilde onu izlemeye daldım. Hiçbir detayı atlamadan eksiksiz şekilde bana anlatıyor ve bazı köşelere küçük notlar alıyordu. Tüm dünyadan soyutlanmışız gibi hissediyordum. Onu dinlerken zaman benim için durmuş gibiydi. Sonsuza dek onu izleyebilirdim. Onu izlerken, sonsuza dek onu korumak isteyebileceğimi düşündüm.

Euijoo, başını hiç kaldırmadan, "Konu benim yüzümde mi yazıyor Nicholas?" dedi.

"Gözüm dalmış." dedim kurtulmaya çalışır gibi.

"1 saat 24 dakika 35 saniyedir gözün bana mı daldı?" bomba atmıştı resmen.

"Aşkından onu da mı saydın?"

"Ne aşkı?" kafasını kaldırıp yüzüme baktı.

İşaret parmağımla ikimizi gösterip "Sen. Bana. Aşık olmak." dedim.

Yüz ifadesi bunu pek beğenmemiş olacak ki, yüzünü buruşturdu. "Aşık olan taraf benden çok sen gibisin, gözlerini ayıramıyorsun ya hani?"

"Neyse ne işte. Devam et sen, dinliyorum ben anlattıklarını." yalan. Dinlemiyordum. Bunu dedikten sonra da dinlemeye devam etmedim. Sadece onu izledim.

Omzuma dokunan bir el, güzel manzarama odaklanışımı bozdu. Sinirli bir suratla arkama döndüğümde Taki ve Yuma ile karşılaştım. Yüzüm korkuyla kasıldı. O ikisi de beni biriyle gördüğüne şaşırmış olacak ki bön bön Euijoo'ya bakıyordu. Euijoo ise anlatmayı bırakmış, not alıyordu o sıra, bizimle alakası yoktu hiç. Yuma tam ağzını açmaya yeltenmişken elimle ağzını kapadım ve oturduğum yerden kalktım. Euijoo kalkma sesimi duyup kafasını bize çevirdi. Hemen geleceğimi söyleyerek o ikisini tuvalrte doğru çekiştirdim.

"Kim bu Nicho?"

"Size sonra anlatırım ama lütfen,  şimdi gidin buradan."

"Şimdi de sevgili mi saklıyorsun lan bizden pezevenk?" Yuma'nın çıkışmasıyla güldüm.

"Sevgilim değil ki oğlum. Sevgilim olsa kütüphanede ders mi çalışırım amk?"

"Sen direkt ders çalışmazsın zaten Nicho."

"Çok konuşuyorsun sen. Hadi gidin artık."

Yaka paça ikisini de gitmeye ikna ederek kovdum ve Euijoo'nun yanına doğru döndüm. Bir de ne göreyim? O kıl arkadaşları, buradaydı. Yağmurdan kaçarken doluya tutuluyordum bugün resmen. Euijoo'nun gözleri beni buldu ve tuvalete geri gitmemi işaret etti. O ikisi muhtemelen beni sorguya çekeceğinden, onları kovmaya çalışıyordu. Sırf ben rahat edeyim diye, aşık bu çocuk!

15 dakikanın çoktan geçtiğini fark ederken, Euijoo'ya mesaj attım.

nicholas:
gittiler mi? bugunu kutuphane tuvaletinde gecirmeye niyetim yok

euijoo:
gel gel gitmediler, gitmeyecekler de
ben harua bu arada😄

nicholas:
siktir

Tedirginlikle tuvalet kapısından çıktığımda,  Harua'nın kahkahasını zor tutarak bana doğru baktığını gördüm. Diğeri, hala Euijoo'yu sorguluyordu. Euijoo beni gördüğüne şaşırdı. Ellerimi havaya kaldırıp "Yakalandım." dedim. Anlamaz bir ifadeyle bana baktığında yanında oturan şeytanı işaret ettim. "Sana mesaj atmıştım gittiler mi diye, bu senin telefonundan cevap verdi!"
Euijoo bunu duyduğunda Harua'ya öldürücü bakışlarından attı. Harua şirin suratını bir silah olarak kullanıp onu sakinleştirdi gerçi. Ben gergindim. İsminin Jo olduğunu öğrendiğim çocuk, Euijoo'yu salıp bana döndü. Euijoo'ya kalkmasını ve benim yanıma oturmasını söyledi. Euijoo denileni yaptı ve şimdi o ikisi tarafından sorgulanıyorduk.

"Sen ne ayak?"

"Amacın ne senin?"

"Ben Euijoo'yu buna vermem Jo."

"Bizden oğlan almak kolay mı oğlum?"

"Ne diyorsunuz lan siz? Ne oğlan alması? Ne Euijoo vermesi?" Euijoo sinirle çıkıştı o ikisine. Ben o sırada gerginlikten oturduğum yere gömülecektim.

"Bu lavukta net bir şeyler var Euijoo. Sana bir şeyler hissediyor bak demedi deme!"

"Seni bu kadar çabuk veremem ben Euijoo!"

"Saçmalamayı kesin artık. Nicholas'ın bana bir şey hissettiği falan yok. Ders çalışıyoruz sadece proje eşiyiz çünkü."

Bir şey değil çok şey hissediyorum sanırım Euijoo. Şimdilik bilmesen de olur.

Kafamı dediklerine onaylar gibi salladım. O ikisi bana güvenmediğinden kalkıp gitmedi. Yarım saat kadar çalıştık ve kalkan taraf ben oldum. Eğer eve gitmezsem kalbim yerinden çıkıp Euijoonun önüne düşüverecekti yoksa.



_________________________________________

asik etmedim asik demeyin lutfen sadece evi yaniyor

dövmeci || NichojooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin