3

191 20 11
                                    

Nicholas

O çıkarken, durdurmadım. Kapıyı arkasından kapattığımda yere çöktüm. Ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Az daha onu öpmek üzereydim. İnsanlardan kolay kolay etkilenen biri değilim, aramızdaki yakınlıktan dolayı olmalı diye düşündüm. Arkadaşlarının bu durumdan haberdar olduğunu sanmıyorum, eğer olsalardı bir şekilde engellerlerdi. İşe onunla arkadaş olmaya çalışarak başlayacak ve bu işi çözecektim. Zayıf vücudunun o morluklara ve kesiklerin acısına nasıl dayandığını hayal bile etmek istemiyordum. Bilmediğim daha çok şey olmalıydı. İlk planımda başarısız olmuş olabilirdim ama ikincisinin sorunsuz ilerleyeceğine emindim. Zilin çalmasına yakın temizlik dolabından çıktım ve lavaboda kendime çeki düzen vererek sınıfa gittim.

Öğretmen sınıfa girdiğinde sene boyu kalıcı olacak proje eşlerini açıklamaya başladı. İsimleri söyleyip ayağa kaldırıyor ve konuları söylüyordu. Euijoo kendi ismi söylendiğinde tedirgin bir şekilde ayağa kalktı, ardından benim ismim söylendiğinde yüzü büyük bir ihanete uğramış gibi bir ifadeye büründü. O anda kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi. Öğretmen ikimize de konuyu söyledikten sonra diğer eşleri açıkladı. Euijoo'nun yüzü düşmüştü,  muhtemelen sabah ona sarılan ve önemsediğini söyleyen bir çocukla eş olmayı beklemiyordu.

Teneffüs zili çaldığında kaçmayan taraf o oldu bu sefer. Sırasına doğru ilerledim ve yüzüne kadar eğildim.

"Ee ne zaman başlıyoruz çalışmaya Euijoo? Ben bu konuda çok kötüyüm şansa bak." dedim alayla.
"Konuyu iyice öğren öyle başlarız." dedi umursamaz bir ifadeyle. Hiç de kibar değil.
"Sen bu konuda iyisin, beni çalıştıramaz mısın?"
"Ne zaman salacaksın beni Nicholas?" adımı da öğrenmişti demek.
"Ben seni bu kadar önemserken senin böyle demen kalbimi çok kırıyor bak." elimi kalbimin üzerine getirdim ve acı çekiyormuş gibi davrandım.
"Neyimi önemsiyorsun? Kendine eğlence mi arıyorsun?" sesini alçalttı ve devam etti.
"Bak, sırf yaralarımı gördün ve ismimi öğrendin diye hakkımda bir şey biliyor olmuyorsun.  Senin gibilerin tek amacı sebebi öğrendikten sonra alay konusu olarak kullanmaktır, iyi bilirim sizi. Amacına ulaşmana izin vermeyeceğim, üzgünüm. Proje konusunda, konuyu anladığında haber ver yapıp bitirelim. Başka bir iletişimimizin olmasını istemiyorum."
Dedikleriyle afallamıştım. Benden hoşlanmadığını fark etmiştim ama bu kadar sert olacağını düşünmedim. Yine de vazgeçmek gibi bir niyetim yoktu. Bir daha çevremdeki kimseyi kaybetmeyeceğime dair bir söz vermiştim kendime.
"Kendimi sana kanıtlayacağım."
"Ne?"
"Duydun. Kimse gibi olmadığımı gösterecek ve güvenini kazanacağım Euijoo. O gün geldiğinde, bu lafların için çok pişman olacaksın."
"Sana bunu yapman için bir şans vereceğimi mi sanıyorsun?"
"Ben şans istemiyorum Euijoo, yapacağım dediğim şeyi yaparım. Kendini benden ne kadar uzaklaştırırsan, ben sana o kadar yaklaşacağım." cevap vermedi. Cesaretim konusunda şaşmıştı. Bunu yüz ifadesinden bile anlayabilirdim. Son bir kez yüzüne bakıp arkalardaki sırama döndüm. Ben geçerken o iki arkadaşı yanına damlamıştı çoktan. Onlar da şaşkındı tabi, kendileri haricinde kimseyle yakınlığını görmedikleri arkadaşları, daha geçen gün onlara ismini soran kişiyle uzunca bir süre konuşmuştu.
(Türkçe iptal bu nasıl cümle amk)

Neler olduğunu çok merak etmiş olacaklar ki, sesleri benim sırama kadar geliyordu. Euijoo ise sürekli bir şey olmadığını söyleyip onları geçiştirmeye çalışıyor ve başarısız oluyordu. İçlerinden biri kolunu tuttu ve anlatmasını istedi. Bu yaptığı hareketle Euijoo'nun yüzü acıyla kasıldı. Ben de, onların bu kendine zarar verme olayını bilmediklerine emin oldum. Euijoo bu konuda bir tepki vermedi ama kolunu hemen geri çekti ve bir yalan uydurup başından kovdu ikisini de. Ardından kalkıp sınıftan çıktı. Nereye gittiğini çok iyi biliyordum. Peşinden gitmedim. Aksine o gitmişken çantamı aldım ve müdürün odasına gittim. Rahatsız hissettiğimi söyleyip izin alarak okuldan çıktım.

Yudai hyungun stüdyosuna doğru sürdüm bisikletimi. O da bu kadar erken gelmemi beklemiyor olacaktı ki, şaşırdı. İkisi Fuma hyung molada olduğundan yemek yiyorlardı. Biraz romantikliklerini bozmuş olabilirim ama yapacak bir şey yok. Onlara devam etmelerini söyleyip içeriye geçtim ve randevulu müşterileri Yudai hyung ve kendime paylaştırdım. Önceden yaptıracakları belli olanların şeklini çıkardım ve yapım süresine göre ikimiz arasında düzenledim. Mola verdiğimiz odada kendime bir kahve yaptım ve randevu saati gelene kadar dışarıda oturup düşündüm.

Yudai hyung sevgilisi gittiğinde yanıma oturdu. Ne olduğunu sorup sormama arasında gidip geliyordu. Anlatıp anlatmayacağımdan korkuyordu sanırım. Adımı ben attım.
"Hyung. Biri var. Yardım etmek istediğim biri. Ama ona yaklaşamıyorum. Yanı başımda bile olsa kilometrelerce uzak gibiyiz birbirimize."
"Bu kişiye neden yardım etmek istiyorsun? Aklından geçen ne?"
"Bunu anlatmam doğru olur mu bilmiyorum. Sadece yardım etmek istiyorum çünkü yardımıma ihtiyacı varmış gibi hissediyorum. Onun hakkında bilmemem gereken bir şey öğrendikten sonra bunu yapmak istedim. Ama işler pek de istediğim gibi gitmedi."
"Ne oldu?"
"Geçen hafta benden kaçtı. Sabah onu temizlik dolabında kıstırdım. Ne olduğunu bilmek istediğimi söyleyecektim fakat bir şey oldu ve ben... neredeyse onu öpecek duruma geldim."
"Ona karşı ne hissediyorsun şu an?"
"Bilmiyorum. Tek istediğim onunla yakın olmak ve onu kurtarmak. Her neyin içindeyse bunu birine anlatması gerekiyor ve ben o kişi olmak istiyorum."
"O zaman dediğin gibi yapıp iyice peşine düş. O iyice yitip gitmeden kurtar onu, hayata döndür. Zamanla belirsizliklere düşebilirsin fakat acele etme. Yapmak istediğin şeylerden emin ol." sırtımı sıvazladı ve yanımdan kalktı.
"Sakın hemen aşık olayım deme bak, tadı kalmaz sonra." diyip göz kırptı.
"Ne aşkından bahsediyorsun hyung! Ona karşı yardım etme isteğimden başka hiçbir şey yok içimde! Bana öyle bakma!" ikimiz de gülüşerek içeriye geçtik. Birine bu konuyu anlattığım için rahattım. Etrafımda pek tavsiye isteyebileceğim insan yoktu bu yüzden kendim çözmeyi planlamıştım ama kendi düşüncelerimde ezildiğimi fark etmedim. Yudai hyung sayesinde endişelerim biraz da olsa hafifledi ve istediğim şeyin ne olduğuna karar verdim.

Euijoo'yu kurtaracaktım.
Sonucu ne olursa olsun bir şekilde ona yakın olmanın bir yolunu bulacak ve her şeyi düzeltecektim. Sonra isterse beni hayatından çıkarabilirdi.

Günün geri kalanında Yuma ve Taki'den aldığım cevapsız çağrı ve tüm soyumu kurutacak küfürlere cevap vermedim. Sadece gelen müşterilerle ilgilendim ve işim bitince Yudai hyunga yardım ettim. Git gide geliştiğimi söylediğinde buna çok mutlu olmuştum. Artık işleri paylaştırmak zorunda kalmayacak,  ben de büyük detaylı dövmeler yapabilecektim. Bu hobimi ilerletip ben de bir stüdyo açmak isterdim ancak şu anki halimden gayet memnundum.

Saatler sonra, Yudai hyung bugün çok erken geldiğim için daha fazla durmama gerek olmadığını söyleyerek eve gidip dinlenmemi istedi. Pek istemiyor olsam da işler bittiği için ona uyarak evin yolunu tuttum. Yolda giderken tanıdık bir yüz gördü gözlerim. Euijoo buraya yakın bir yerde mi yaşıyordu? Onu daha önce hiç bu yolda görmemiştim. Beni fark etti. Durmadım,  bisikletimle yakınından geçtim. Arkamdan baktığını sırtımı delip geçen bakışlarından hissettim. Yine de umursamadım. Bugün beni kırmıştı, farkına varmalıydı. Normalde planıma devam edip orada durarak ona hesap sormam gerekirdi ama nedense bunu istemedim. Kulaklığımdaki şarkılar hızla değişirken eve sürmeye devam ettim bisikletimi.


_________________________________________

1027 kelime mi woah

dövmeci || NichojooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin