2- His karmaşası

3.7K 444 172
                                    

2012

On iki, on üç herkesin kurdunu hissetmeye başladığı, kurduyla tek vücutta uyumlu yaşamak için verdiği savaşların geçtiği yaşlardı. Bu yüzden inişler çıkışlar çok olurdu, ilişkiler birbirine girer, bazıları sarpa sarardı.

Aileleri ve okuldaki öğretmenleri tarafından kurt ilişkileri hakkında bilgilendirilen öğrencilerin bir kısmı kurdunu hissetmeye başlamıştı bile.

Onlardaki değişimi ilgiyle izliyordu Jungkook. Meraklı, bilgi edinmeye hevesli biri olarak herkesi tek tek gözlemliyor, hatta bazen not alıyordu. Kendisi kurdunu hissettiğinde benzer sorunları yaşayacağını biliyordu.

Taehyung ise onun bu ilgili hallerinden bıkan kişi konumundaydı. Jungkook'u birini izlerken gördüğü an devreye giriyor, ilgiyi kendine çeviriyordu. Alakasız şeyler anlatıyor, ona yılışmaktan geri durmuyordu.

Jungkook ne kadar bundan şikayetçi olsa da bir yandan hoşuna gidiyordu. Taehyung'un arkadaşlarını bırakıp kendisine gelmesini seviyordu çünkü bir nevi diğerlerine güç gösterisi yapmış oluyordu.

Siz varken bana gelmeyi tercih etti diye düşünüyordu.

Jungkook, Taehyung'un arkadaşlarını pek sevmezdi. Onlarla bir sorunu yoktu ama Taehyung'un başka arkadaşları olduğunu kabul etmek ona biraz zor geliyordu. Esmer olan arkadaşlarını bırakıp kendisine geldiğinde mutlu oluyordu.

Başka tercihleri olmasına rağmen hâlâ onun için aynı yerde olduğunu hissediyordu böylelikle.

On iki yaşındaki bir çocuğun arkadaşını kıskandığını kabul etmesi o kadar kolay değildi ve Jungkook da pek duygulardan anlayan bir çocuk değildi zaten. 

Gelişine, o an ne hissediyorsa ona göre davranan ve hislerini kelimelere dökmesi gerektiğini kalakalan kişiliğiyle anlam veremediği çok şey vardı. Taehyung gibi sık sık gülümsemez, sevdiği kişilerin dibine girerek onlara temas etmezdi. Bazen duygularını bile anlamazdı hatta. 

Bir şeyler hissediyorum işte diye düşünür ve hislerinin kötü mü iyi mi olduğu üzerine kafa yorardı yalnızca. Hisleri kendisine zarar vermediği sürece sorun görmezdi.

Taehyung'un duygular konusunda ondan farklı olması hep kafasını karıştırıyordu. 

Okulda bir sürü kişiyi incelemiş, kendince analizde bulunmuştu ama esmere kafa yorduğu kadar kimseye yormamıştı. Belki gözlerini açtığı günden beri kendisiyle olan beden onun daha ilgisini çekiyordu ya da onu gözlemlemek daha keyifliydi, bilmiyordu.

Tek bildiği onu düşünüp zamanını ona ayırmak daha hoşuna gidiyordu.

Taehyung kendisiyle beraber büyürken nasıl böylesine zıt olduklarını düşünürdü, bu düşündüğü şeylerin en üstünde geleniydi. 

En basitinden esmer olan duygularını ifade etmekte çok iyiydi. İyi ya da kötü tüm hislerini sözlere döküp kendini anlatabiliyordu. Birini sevdiğinde davranışlarıyla, kelimeleriyle bunu iliklerine kadar hissettiriyordu; sevmediğinde ise bakışları buzlaşıyor, yüzünde iğrenme belirtisi görülüyordu.

Jungkook ona göre daha düzdü. Birini sevse de sevmese de yüz ifadesi hep aynıydı. Şakalara güler ederdi ama birine baktığında o kişiye sevgiyle mi nefretle mi baktığını anlayamazdınız. Tartışmalarda duygularını istediği gibi ifade edemediğinde eline yüzüne bulaştırırdı ve tam o anlarda keşke Taehyung gibi olsaydım derdi içinden. Kendini anlatamıyor olmak onu küçük yaşına rağmen yoruyordu.

Üstüne üstlük kurdunu hisseden herkesin yakınlarıyla sorunlar yaşadığını görürken kendisi ne yapacağını bilemiyordu. Kurdunu hissettiğinde yine kendini ifade edemezse herkesle arası bozulabilirdi. 

SweetheartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin