8.Bölüm

22 7 0
                                    

"Nasıl yani?" Dedim bir anda telaş yapıp sesimi yükselterek. Birkaç kişi bana bakınca ise koşarak okuldan çıktım. "Zaten hastanede değil miydi?!!"
Ben bağırınca o da telaşlı sesini yükseltti.
"Hayır, kahretsin ki kaçmış!"
"Ardında hiçbir şey bırakmamış mı?"
"Bir not..."
"Ne yazıyor?"
"Jihoon..."
"Ne yazıyor?!"
"Ama..."
"Sadece söyler misiniz?!!"
"'Yakınımda bulunan katili ve diğer tüm her şeyimi terk ediyorum.' Yazmış. Katilden kastı ne inan bilmiyorum. Sen biliyor musun?"
"Jihoon?"
"Jihoon?"
"Jihoon?"
"Jihoon orada mısın?"
Kulaklarım çınlamaya başlamış, ellerim titremeye başlamış ve adım atamıyordum. Ağlayamıyordum. Gözlerim ıslanmamıştı bile ama yerimde donmuş, tek bir adım bile atamamıştım. Hızlı yürüyüşüm takılmış kalmıştı. Yürüyemiyordum. Konuşamıyordum. Gözlerimi kırpamıyordum ama ağlayamıyordum. Telefonu kulağımdan çekemiyordum bile. Hayatım kararmış ve ben bu saniyeleri bile boşuna yaşıyor gibiydim.
Beni evlatlıktan reddetmişti.
Beni terk etmişti.
Annemin anneliğini yapmaması, bana hakaretler etmesi bana batmıyordu. Bana vurması, öldürmeye kalkması... Ama hiçbiri bana şu an ki kadar acı çektirmemişti bana, şu an ki kadar batmamış ve boşluğa düşürmemiş. Son notunda, bana ve doktora olan son sözlerinde benden katil olarak bahsetmiş, beni terk ettiğini açık açık dile getirmişti.
En acısı da benim gerçekten de katıl olmamdı.
En acısı da benden katil olarak bahsetmesinin haklı olmasıydı.
Ben bir katildim.
Ve bunu değiştiremezdim.
Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Bu ıssız sokakta tek başıma olduğumu fark ettim. Doktorun bana bağırmasını umursamadan telefonu kapattım. Yeniden adım attığımda adım attığım bacağıma şiddetli bir kramp girdi ve bir anda yere yığıldım. Saniyeler içerisinde titremeye ve terlemeye başlamıştım çünkü bu çok kuvvetli bir kramptı. Bunun dışında nefes alamıyordum bile, kalbim sıkışmaya başlamıştı.
Ve gözlerim kapandı.
------------------
(HYUNSUK'UN ANLATIMIYLA)
Jihoon.
Çantasındaki hançeri kanlar içinde bulmamın hayra alamet olmadığını biliyordum.
Kendini bıçaklamış olamazdı. Olmazdı.
Kim yolda giderken kendini baldırından bıçaklamayı başarabilirdi?
Kimse.
Onu almış, ilk hastaneye götürmüş sonra da evime getirmiştim. Ona kendisini koruması için verdiğim Sevgi Hançeri, ona zarar vermişti.
Onu birisi çantasından almıştı.
Güzelim hançeri silerken gözlerimden yaşlar akıyordu. Jihoon'un bunları hakettiğini düşünmüyordum. Böyle şeyler yaşaması adaletsizlikti. Saçmalıktı. Bunu kimin yaptığını biliyordum ve bu fazlaydı.
Kai.
Saçları gözlerine giriyordu, dudakları arada sırada aralanıyordu. Bazen eli dikişli bacağına gidiyordu, o anların acısını baygın olsa bile tekrar tekrar yaşıyor olmalıydı.
Hançeri tamamen temizledim. Kanlarından ve Kai'nin pis parmak izlerinden arınmıştı. Derin bir nefes aldım. Hançeri kabıyla masaya koyup tekrar sandalyeye geçtim ve Jihoon'u izlemeye devam ettim.
Arada sırada kaşlarını çatan Hoonie, çok şirin ama bir o kadar da can yakıcı gözüküyordu. Neler olmuştu onun ağzından bir bir alacaktım, en azından zorla da olsa anlatır da içi rahatlardı. Yani ben öyle düşünüyordum.
Yavaş yavaş gözlerini açmaya başladığında yarım yamalak gülümseyerek sandalyemi onu yatırdığım koltuğa yakınlaştırdım. Uynadığında başında bir anda beni görünce korktu, biraz yerinden sıçradı. Sonra uyku mahmurluğuna karışmış bir şaşkınlıkla, "Hyunsuk?" deyiverdi.
"Jihoon, iyi misin?" Dedim saçını okşayarak.
"Ahirette değiliz değil mi?" Deyince kendimi tutamayıp burukça güldüm. Komik olabilirdi ama buna bu durumda kahkaha atamıyordum.
"Değiliz Jihoon, yaşıyoruz."
"Eminsin?"
"Eminim bebeğim." Dedim. Tepki göstermediğini görünce ona 'bebeğim' diye seslenebileceğimi anladım.
"Ne oldu?" Diye sordu.
"Asıl ben soracaktım, ne oldu Jihoon?" Deyince kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu.
"Bilmiyorum..."
"En baştan başlamaya ne dersin?" Dediğimde telaşlanmış gibi gözüküyordu.
"H-hayır abartmaya gerek yok bilmiyorum z-zaten..." Elleri hafiften titriyordu...
"Eee, Jihoon sakin ol bir." Diye hafif titremesini ellerini tutarak durdurdum.
"Bana her şeyi anlatmaya ne dersin?"
"A-ama..."
"Hadi Hoonie, seni asla yargılamayacağım. Kimseye anlatmayacağım. Seni her şeye rağmen çok seveceğim. Hadi dök içini."
Derin bir nefes almaya kalmadan hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bir anlığına donakaldım.
"Ben katilim Hyunsuk... Ben katilim... Babamı öldürdüm ben... Yanlışlıkla ittim onu. Babamı öldürdüm... Kendim yaptım... Başıma dayadığı silahı sıkmadan ben onu ittim, düştü Hyunsuk; parçalandı... Gözlerimin önünde babam parçalandı ve buna ben sebep oldum... Peki şimdi ne oldu biliyor musun? Bedelini ödedim Hyunsuk. Bedelini ödedim... Annem beni terk etti ve son notunda benden katil olarak bahsetti... Bu zamana kadar herkese annem hasta, dedim ama annem sadece benim yüzümden hastaydı, babam benim yüzümden yoktu. Ben kendi hayatımı kendim kararttım Hyunsuk. Ölüp kurtulma şansım vardı, harcadım; babamı öldürdüm... Şimdi ise terk edildim, hayatım boyunca anneliğini yaptığım annem beni terk etti... Hepsi de benim yüzümden... Yaptıklarımın bedelini ödüyorum Hyunsuk, o zamanlar küçük olabilirdim evet; ama katildim. Katildim. Bu kadar. Tek kelimeyle. Çok kötü hissediyorum, çok kötü...
Bu zamana kadar hep parkta eğlenen çocuklara bakıp, iç çektim. Annemin ilaçlarını almak için markette çalışırken annesiyle birlikte şeker alan çocuklara özendim. Annemle babam olsaydı da bana ders baskısı yapsalardı keşke... İyi annem babam olaydı da bana ders ve gelecek baskısı yapsalardı... Ona bile razıydım Hyunsuk. Doğum sebebim hata, sevilişim hata, sevişim hata, yaşayışım hata, cinayetim hata.... Çıldıracağım..."
Beyninden vurulmuşa döndüğümde Jihoon bana sarılmıştı. Bende ona sarılıyordum.
"Üzgünüm... Benim gibi pislik, iğrenç bir insanı sevmeyeceğini biliyorum ama gerçekten ben seni çok seviyorum Suk..."
"Aaa, hayır Hoonie! Ben seni seviyorum! Tanrım... Böyle düşünme! Ne olduğun umurumda değil, ben seni çok seviyorum." Dedim ona daha da sıkı sarılırken. Ağladığı için kızarmış gözleriyle bana baktı masumca. "Gerçekten mi?" Diye sordu sessiz ve "Lütfen gerçek olsun." diyen bir ses tonuyla. Gerçek olsun diye yalvarır gibi bakıyordu ve ses tonu da aynen öyleydi.
"Gerçekten Hoonie... Dünyalar kadar çok seviyorum seni."
"Bende seni Jüpiterler kadar sevsem?" Dediğinde kahkaha attım bir tane.
"O zaman iyi geceler Hoonie."
"Gecelerin hep iyi olsun Sukkie."












teumexjihoon Senin için dayanamadım atıverdim bölümü😅😅Finale yaklaşıyoruz, kısa olacak🌸🌸

Sevgi Hançeri (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin