Minho, soğuk hastane koridorunun sessizliğine kendi ayakkabısının her adımında yere vuruş sesleri eklenerek ilerliyordu.
Hemşirelerin olduğu yere geldiğinde tüm bu sessizliği bozarak tuhaf şekilde bir şeyler geveledikten sonra ona bakan ilk hemşireye dönerek çene hattını keskinleştirip konuşmaya başlamıştı.
"Merhabalar, Christopher Bang Chan hyungu görmeye geldim"
"Kimi oluyorsunuz?"
"Arkadaşımın abisi oluyor kendisi ve durumu hakkında bilgi almak istiyorum"
Minho buraya neden geldiğini anlatmaktan bıkmıştı.Hemşire ise anlayışla karşılayıp yoğun bakım ünitesinin camlı kapısından Chan'ın olduğu yine camlı odayı gösterdi. Yani odanın dışından içerideki diğer odayı göstermişti.
"Durumu kritik olduğu için yanına ziyaretçi almıyoruz fakat en yakın buradan görebilirsiniz"
Sonra ise tekrardan aynı yere geri döndüklerinde bilgisayardan bir dosya açmıştı hemşire.
Hemşire ise sonunda hasta yakını geldiğini düşünerek içten içe sevinmişti fakat şimdi hastanın durumunu anlatması durumunda geldi diye sevindiği hasta yakınını umutsuz bırakacaktı.
Minho sesini düzelterek konuşmaya başladı.
"Durumu nedir? Ve neden buraya geldi kısa bir bilgi almak istiyorum""Bilinmeyen ve sonrasında iz bulamadığımız biri tarafından saldırıya uğramış. Durumu kritik, ameliyattan sonra uyanmasını bekliyoruz fakat durumu gittikçe kötüleşiyor. Bunu söyleyerek sizi umutsuz bırakmak istemezdim çok özür dilerim."
Minho durumun ciddiyetini işte şimdi anlamıştı.
İçini kaplayan endişe hissine Hyunjin'in onu araması ile korku da eklenmişti.
"Hyunjin iyi misiniz ikinizde"
"Uyandı ve ben de onunla konuşmaya çalıştım ama sonrasında senin yatak odanın yanındaki yatak odasına girip kapıyı kitledi şu an ses yok"
"Telefonu hoparlöre al ve kapının altından odaya sok"
"Tamam bir saniye"
O bir saniye denilen aslında kısa süre, Minho için dakikalar hatta saatler gibi geçmişti. Jisung'un ne yapmaya çalıştığını düşünürken az kalsın kafayı yiyordu. Çünkü eğer kötü şeyler peşindeyse ona müdahale etme imkanı da yoktu.
O sırada telefondan Jisung'un sesi gelince tüm dikkatini verdi.
"Hyung ben iyiyim cidden! Sadece bu adam çok konuşuyor yanımdan alır mısın?"
Minho, Jisung'un bu konuşmasını duyunca kıkırdamıştı. Hatta sesli gülmemek için al dudağını ısırmıştı.
Ama itiraz da edemezdi, Hyunjin çok konuşurdu!
"Tamam Jisung. Eve olabildiğince erken geleceğim fakat o sırada Hyunjin'in yanında dur, yani şu çok konuşuyor dediğin adamın"
"Hayır istemiyorum"
Jisung bunu söylerken içini bir özgüven kaplamıştı. Çünkü ailesinin yanında bir şeye itiraz etme gibi bir lüksü yoktu.
Hatta babasının borçları yüzünden ismini bile bilmediği adamlara kendini becertiyordu, bunu yapmak zorundaydı. O günler çektiği acıları umursamadan hayatına devam etmesi gerekirdi çünkü itiraz edemezdi.
Bu durum her ne kadar tecavüze girse de ailesinin pek de umurunda olmazdı. Fakat abisi ona yardımcı olur, yaralarına krem sürüp en azından başka biriyle yatmadan önce yaralarının geçmesini sağlardı. Abisi onun için ailesine itiraz ederdi fakat sonunda kendisi de ceza alırdı. Kısacası abisi onun için her şeydi.
"Tamam o zaman odada otur fakat bir şey yapma kendine. Sonrasında istersen seninle yürüyüşe çıkarız. Ben de geliyorum zaten yoldayım."
"Olurr!"
Jisung telefonu kapatınca günlüğünü çıkartıp en arka sayfasına bugünün tarihini yazdı. 'İlk kez itiraz edebildim ve sorun olmadı 4 Ocak'
Minho ise telefonu kapattıktan kısa bir süre sonra eve gelmişti.
-----
Bir bolum sadece Jisungun gecmisine kisa ozet gecmem gerekecek aklimdaki detaylari eklemem icin 😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost me, minsung
Fanfiction"tahta kutu ve bir avuç kafası karışık oğlan." ,,,,on beş ekim iki bin yirmi üç, jaws