Bir kasabaya gelmiştim.
Karşıma çıkan ilk otobuse bindiğim için hiç bilmediğim bir yerdeydim.İlerlemeye başladım, ayaklarım beni nereye sürüklerse diye düşünürken ahşap, içi oldukça kalabalık bir yer çıkmıştı karşıma.
Baska gidecek yer olmadığı için oraya doğru yürüdum tam kapıdan geçecektim ki kapının önünde upuzun ve fazlasıyla kaslı bir adam omzumdan tutarak beni durdurdu tam bir şey demek için dudaklarımı aralamıştım ki arkadan bir adamın o adama garip sözcükler fısıldamasıyla dudaklarımı geri kapattım.
Garip sözcükler fısıldayan adam bana gülümsedi ve kolunu omzuma attı beraber içeri girdik.
"Buralarda yabancısın galiba," elini uzattı.
"Ben Bangchan kısaca bana Chan diyebilirsin." bakımlı sarı saçlarıyla herkesin için de parlıyordu Gülümsedim.
"Hyunjin, tanıştığıma memnun oldum," elini sıktım.
"buralarda yabancıyım evet, birisini arıyorum da." etrafa baktım.
"o zaman doğru kişinin yanındasın ben bu kasabadaki herkesi tanırım, otur şöyle."
Dediği yere oturdum, doğru kişinin yanındayım fakat doğru yerde miyim emin değilim.
Tedirgince bacaklarım titredi. Bir süre sadece o bana baktı ben ona baktım. Benim konuşmamı bekliyordu ama ben konuşsam hüngür hüngür ağlayacak durumdaydım.
"içecek bir şey ister misin?"
Hic tanımadığım ama tahminimce bar gibi bir yerin içindeydim, içeceğimin içine zehir katıp bayıltıp bir de beni bir bodruma kitleyip lime lime doğrar sonra parçalarımla yeni içecekler yapar diye düşündüm ya bana vereceği içeceği de bir benden önce cesetten yaptıysa sıradaki ben miydim? Özür dilerim Felix'im seni bulamadan önce bir içecek olarak uçup gideceğim bu hayattan."Hyunjin dalıp gittin içecek ister misin diye sordum?" saçmalama hyunjin sadece istemiyorum diyeceksin çok fazla cinayet filmleri izliyorum acilen azaltmalıyım.
"Ha ben su." güldü yanımızdan geçen garson'dan iki tane su istedi.
"anlat bakalım kimi arıyorsun?"
Babamın katilini.
"parlak siyah saçları, keskin yüz hatları, küçük burunu, belirgin çilleri var, 1.71 boyu ile insanlarin dikkatini çeken bir çocuktur Lee Felix."
Bir şeyler düşünüyormuş gibi eli ile yüzünü kaşıdı, tek bir noktaya bakıyordu öyle bir bakıyordu ki nereye baktığını anlamak için arkamı dönüp baktığı yeri anlamaya çalıştım.
"öyle birini tanımıyorum, bu kasabadan olduğuna emin misin?"
Bir an için gerçekten ümitlenmiştim. Felix bu kasabada yaşamıyor bile.
"ben gideyim artık." eliyle beni durdurdu.
"onu bulman için sana yardım edeyim." Red edemezdim buranın neresi olduğunu bile bilmiyordum.
"pekala." beraber masadan kalktık kapıya yöneldiğimizde arkamı döndüm istemsizce garson bize getireceği suları sinirle tekrar geri götürüyordu. Onca derdimin arasında bir de garsona üzülecektim.
...
Chanla kasabanın özenle yapılmış yolunda yürüyorduk evet yolunda biraz tenhaydı buralar kimse geçmediği için kaldırımdan yürüme gereği duymamıştık.
Sessiz yolculuğu Chan soru sorarak bozmuştu.
"bahsetsene şu Lee Felix'den nasıl biri nelerden hoşlanır neden onu arıyorsun? Belki bulmamız için cevapların yardımcı olur."
"Lee Felix," gülümsedim istemsizce ondan bahsetmek gülümsetiyor beni.
"çok tatlı bir insandır. İnsanlara zarar vermeye kıyamayan bir çocuktur o," yutkundum babamın ölmesini hiçbir zaman umursamamıştım ama katilinin sevdiğim çocuk olması işleri kızıştırıyordu.
İçimi okuyormuş gibi garip gözlerle bakmaya başladı devam etsem mi bilememiştim.
"cok dakik, nazik ve sporla uğraşan biriydi." hala garip gözlerle bakınca devam etmemeye karar vermiştim.
"bu kadar." anlamış gibi kafasını salladı.
"neden onu arıyorsun yakın bir tanıdığın mı?" çok soru soruyordu.
Ne diyeceğimi bilemedim ve dilimin ucuna gelen ilk kelimeyi söyledim.
"kuzenim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Eyes. ~Hyunlix
FanfictionResimlerini çiziyorum, böylece asla benim için ölmeyeceksin Felix. Hyunlix