Tuval

168 11 2
                                    

Yağmurlu bir gece idi..
Otuzuncu rüyamı bozan tek şey kapımı yumruklayan ellerin sesiydi. Fatura çok gelmesin diye açmadığım kalorifer yüzünden evim buz gibi olduğu icin  kalkmadan önce kapkalin yorganımı üzerimden firlatarak uyandım.

Ağır ağır adımlarım ile kapıya yaklaştım ve kulpu kavrayarak kapıyı zincirli kilit yüzünden yarım açmıştım ama o zifiri karanlıkta küçücük aradan gördüğüm tek şey bir gölgeydi. Bir rüyada mıydım? Yoksa bir cin beni düğününe davet etmek için kapıma kadar gelmiş miydi? Salak salak düşüncelerle gölgeye bakarken o düşüncelerin puf diye kaybolmasına sebep veren oldukça tanıdık kalın sesli  genç adamın sesini duymamdı.

Kapıyı adamın suratına doğru kapattım. Tabii ki bu soğukta onu yalnız bırakmayacaktım sadece zinciri açmam gerek.

Kapıyı yine yavaş yavaş açtım ama bir anda bana dolanan eller ile oldukça afallamıştım hatta o kadar afallamıştım ki yere yapışacaktım neyse ki hemen dibimde duran sandalyeden destek alarak bu rezillikten kurtuldum.

Ona karşılık vermemiştim anlamış olmalı ki kafasını yere eğik bir şekilde geri çekildi.

"bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm Hyunjin"

Felix? Bir dakika ne? bu cidden Felix miydi? Neden bu kadar şaşırdığımı merak ediyor olmalısınız...

-4 Yıl Önce-
*Hyunjin'den  +4 mesaj. *
-sevgilim kursa gidiyorum şimdi çıktıktan sonra bir şeyler içmek ister misin?
10.24 gönderildi.
-Felix'im uzun zaman sonra ilk defa birisi ile tanisabildim başta çok utandım ama alıştım adı Jisung.
12.57 gönderildi.
-hayatım biliyor musun bugün konumuz sevdiğimiz bir kişiyi cizmekti. Seni çizdim! Çok güzel oldu sana göstermek için sabırsızlanıyorum.
16.30 gönderildi.
- Bebeğim kurstan çıktım şimdi mesajlara  bakmamışsın arıyorum açmıyorsun bir sorun mu var?
17.05 görüldü.
+saat dokuzda her zaman buluştuğumuz yere gel.
17.05 görüldü.
Hyunjin mesajınıza 🐥 ifadesini bıraktı.

Felix'in sonunda mesajima baktığını görünce gerçekten sevinmiştim. O kadar süre bakmayınca başına bir şey geldi sanıp kafayı yeme adlı mesaim başlayacaktı.

Üzerinde Felix'in resmi olan tuvalimi aldım ve üzerime beyaz hırkamı geçirip koltuga oturarak sabırsızca saatin dokuza gelmesini bekledim bir yandan elim tuvaldeki Felix'in yanagini okşuyor bir yandan  gözüm saati kontrol ediyordu.
...

Kocaman esneyerek gözümü açtım.
Sabah değildi akşamdı niye koltukta uyumuşum ben diye düşünürken gözlerimin yerinden çıkacak kadar açıldığını hissettim hızlıca kafamı saate çevirdim 21.18 geçiyordu. Tuvali elime alıp ayaklandım hızlıca askılıktan hırkamla aynı renkte olan şapkamı alıp koşmaya başladım.

Heyecandan ayaklarım tutmuyordu. Heyecanı geç streslenmiştim daha çok çünkü felix çok dakik bir insandı onu 18 dakika boyunca beklettiğim için azar işitecektim.

Koşarken sonunda felixi görmüştüm.
Bu arada her zaman buluştuğumuz yeri size tanımlamış mıydım? Burası bizim yerimiz, bir dağın tepesi pasparlayan şehrimize bakıyor ve bizim buluştuğumuz yer loş ışığın altındaki manzaraya bakan bir bank ve felix tam da orada oturuyordu.

Felixi görünce ayaklarım birbirine dolandı kahretsin ki dengede durmayıp yere kapaklandım sonrasında hiç bir şey olmamış gibi ayaklandım neyseki tuvalim, Felix'im hala sağlamdı.

"özür dilerim, geciktim" derken hemen yanına oturdum. Tuvali görmesin diye kalçamın yanına koydum.

"evet, geciktin, Hyunjin hep gecikiyorsun 1 dakika daha gelmeseydin kalkıp gidecektim. Beni sevmediğini bu kadar belli etme bari.
"

Ne?

"ne diyorsun felix ben seni çok seviyorum. Noluyor bugün sana mesajlarıma bakmadın aramalarım da açmadın?"

"evet bakmadım, aramalarını da açmadım, ayrılalım hyunjin sen beni sevsende ben seni sevmiyorum artık hatta sevmemek az kalacak nefret ediyorum seninle tanıştığım güne lanet diliyorum her gün."

Ahah söylemeyi unuttum benim sevgilim çok şakacıdir.

"felix saçmaladın, yine içtin galiba sorun değil sarhoşluğunu geçirecek bir sey ge-"  gayet gülümseyerek söylüyordum ama yanağımı kızartan bir tokatla cümlem yarıda kalmıştı.

"hyunjin yeter artık amınakoyayim ben ciddiyim sevmiyorum seni oğlum seni baban bile sevmemiş ben niye seveyim seni? "

Ve son cümlelerini söyleyip beni o loş ışığın altında yalnız bırakıp gitti.

Ağlamamaya çalışıyordum ama gözyaşlarım resmen bana 'o gitti bırak bende akıp gideyim' diyordu. Tüm gün boyunca sabırsızca onu düşünerek çizdiğim resim bile şuan bana acıyarak bakıyordu.

My Eyes. ~HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin