Bir kaç gün önce.
Bangchan~Görevim için eski bir kasabaya gelmiştim. Hazır gelmişken Yeonjun'a içecekleri getir-götür yaparak zaman geçiriyordum. Başkomiserim şuanda cinayet hakkında bilgi topladığımı düşünüyordu fakat şuanlık hiçbir bilgiye sahip değildim.
"Buyurun, viskiler geldi." elimdeki viskileri bırakmaya başladım.
Son içecekleri de bırakır bırakmaz elimdeki tepsiyi de hızlıca bıraktım elimden, öğle molasına çıkacaktım. Uzun süredir buradaydım artık buranın bir parçası olmuştum resmen.
"Yeonjun çıkıyorum ben." cümlelerimi kurarken dudaklarımın arasına daha yakmadığım sigarayı sıkıştırmıştım.
Bahçedeyim sessiz, ıssız belki de kurak denecek manzarayı izliyordum insanlar bara doğru geliyordu. Birisi takılmıştı gözüme sarı saçlı hoş bir genç kafası karışmış gözüküyordu.
Genç oğlan bara yaklaşırken sigaramı söndürüp onu izlemeye başladım.
Kapıdaki kaslı, -benden daha kaslı değil- sinir bozucu o adamla anlaşamamış görünüyordu, yanlarına ilerledim.
"Gözlerim gözlerimin gözlediği yolu gözleseydi gözlerinle gözlerim göz göze gelirdi güzel gözlüm." işte o lanet kapıyı açmak için kurduğumuz şifre aslında tamamen kapıdaki sinir bozucu moruğa iltifat etmemiz için bunu söylememizi istediği cümleler bunlar, eğer ona iltifat etmezsek bizi içeri almayacakmış, götümün kenarı.
Cümlelerimi sıralarken gencin omzuna kolumu atmıştım. Gülümsedim kibar gözükmeliydim.
Beraber içeri girdik.
Tedirgin gözüküyordu o da haklı tanımadığı bir yere geliyor tanımadığı bir kişi kolunu omzuna atıp içeri girmesini sağlıyor ve tanımadığı adam tek kelime dahi etmiyor sahiden neden konuşmuyorum ben?
"Buralarda yabancısın galiba," elimi uzattım ve sıkmasını karşılık vermesini bekledim aptal gibi gözükmek istemiyordum.
Konuşmak istiyor gibi durmuyordu devam ettim.
"Ben Bangchan kısaca bana Chan diyebilirsin." Chan mı? bana annem dışında kimse Chan demiyor bile bu garip olacak.
Gülümsedi bana bakarak.
"Hyunjin, tanıştığıma memnun oldum." adını sanki bir yerde duymuştum. Ağzını araladı daha diyecekleri vardı konuşmasını bekledim.
"buralarda yabancıyım evet, birisini arıyorum da." etrafa baktı meraklı gözlerle.
"o zaman doğru kişinin yanındasın ben bu kasabadaki herkesi tanırım, otur şöyle." yalan, sadece görev için geldiğim eski bir kasaba Yeonjun yardım eder herhalde.
Çok rahatsız ve üzgün görünüyordu ilk konuşmaya ben başlamak zorundaymışım gibi hissettim fakat ne diyeceğimi bilemiyordum bu kasabanın adını dahi bilmiyordum Of kafam of.
"içecek bir şey ister misin?" Aklıma gelen ilk soruyu sordum, buradaki içecekleri bizzat kendim yaptığım için mükemmellerdi sadece ben burada olduğum sürece mükemmeller ona kendi ellerimle içecek yapmak istemiştim.
Heyecanla ona içecek yapmak için bekliyordum fakat çok dalgın görünüyordu. Cümlemi tekrarladım.
"Hyunjin dalıp gittin içecek ister misin diye sordum?" akıl hastanesinden geldi buraya herhalde hala bir şeyler düşünüyordu.
"Ha ben su." dedi. Bu cümlesi beni güldürmüştü. Yanımdan geçen soobinden iki tane su istedim.
"Anlat bakalım kimi arıyorsun?" lütfen rezil olmayayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Eyes. ~Hyunlix
FanfictionResimlerini çiziyorum, böylece asla benim için ölmeyeceksin Felix. Hyunlix