•2•

82 33 4
                                    

Çay bardaklarınıda masaya koyup, Annemi, babamı ve diğerlerini uyandırmak için mutfaktan çıktım. O sırada annem ile karşı karşıya geldik. "Günaydın annem. Tamda seni uyandırmaya gelecektim. Ama ne derler? İyi insan lafın üstüne gelirmiş."

"Günaydın canım." Diyerek, Benimle birlikte gülümsedi. "Ee...? Babam yok mu?"

"Sabah erkenden gitti canım. Toplantısı vardı... vardı da. Bu sofrayı sen mi hazırladın?" Diye sordu, Sofraya bakarak. Bende heyecanla "Evet. beğendin mi?" Diye sorunca "Harika olmuş, Benim canım kızım ellerine sağlık." Yanağımdan öpünce, Sarılarak karşılık verdim.

"Hadi abilerinide uyandır gelsinler."

"Emredersiniz komutanım hemen!" Diyerek, Koşarak mutfaktan çıkıp, Merdivenlere yöneldim ve çıkmaya başladım. İlk önce Arda abimin odasına yöneldim.

Kapıyı sertçe açarak, Işıklarıda yaktım. "Abiiiii kalkkk! Annem yemeğe çağırıyor." Bir kaç kere huzursuzca, Sağa sola döndü ama uyanmadı. Tekrardan "Abiii!!!" Diye bağırınca.

"Ya bir git allah aşkına! Uykumun içine ettin!" Gözlerimi kısarak baktım. "İyi be! Gidiyorum gıcık!" Yürek yemiştim sanırım. Sözümü bitirip, Bitirmez koşarak odadan çıktım. Neden mi?

"Selinnnnnn!" Bu yüzden. Uykusu çabuk açılıyordu. Ve çok çabuk sinirleniyordu. hiç beklemeden Emre abimin odasına doğru yöneldim. Şimdi sıra ondaydı.

Emre abimin odasına girince, Her yer kap karanlıktı. "Vampir mi besliyoz? Bu ne?" Yerde kurtulmak için can attan kıyafetlerinin üzerinden geçip, Yatağının yanına gidip, Lambayı açtım. Ama gördüğüm manzara çığlık atmama sebeb olmuştu.

Yarı çıplak bir şekilde yatıyordu. "Abiii yaa! Evde böyle mi yatılır?!" Emre abim zaten çığlığımla sıçrayarak uyanmıştı.

Olayı ilk önce idrak edemesede, Sonradan anlamıştı. "Mal! kardeşim değil misin? Bu ne çığlık."

"Annem kahvaltıya çağırdı." Yorganı kafasına kadar çekip. Boğuk çıkan sesiyle "Bir git ya. Yatıcam ben daha. Rahatsız etmeyin."

Omuz silkip, Kapıya yöneldim. "Sen bilirsin. Sana iyi geceler." Kapıyı kapattığımda "Tabi ben bilirim!" diye bağırdı. Gözlerimi devirmeden edememiştim.

Mutfağa gittim. "Anne ben gidiyorum. Zaten işe geç kalmak istemem. Şimdi trafik vardır."

"Bi kahvaltı etseydin."

"Ben gizemlerle yerim. Görüşürüz." Diyerek, El sallayıp, Montumu ve ayakkabımı giyip evden çıkmıştım. Tabi Emre abimin araba anahtarınıda almayı- pardon çalmayıda ihmal etmemiştim.

***

"E sonra?" İkindi vaktiydi. Gizem, bize dün gece başına gelen olayları anlatıyordu. Bizde heyecanla dinliyorduk. "E sonrası, annesi geldi götürdü sarhoş çocuğu." Vay be. Olaya bak.

"Pardon bakarmısınız?" Müşterinin çağırmasıyla. Koşarak gittim. "Tabi. Nasıl yardımcı olayım."

"Biz Bram Stoker'ın vampir serisinin dördüncüsünü arıyorduk. Ama bulamadık. Var mı?"

"Ben size göstereyim." Vampirlerle alakalı özenle dizdiğim rafa geldim. Raflar arasına tek tek göz gezdirdim . İstediğim kitabın dördüncü serisini bulunca. Çıkarıp verdim. "Buyrun."

"Teşekkürler." Kafamı sallayıp. Parayı aldıktan sonra. Diğer müşteriler ile ilgilenmeye, yanlarına gitmeye başladım.

Dinlenmek için bir masaya oturup, Gizeme doğru şakayla " Kardeş baksana bana bir vanilyalı kahve getir." Dedim kaba dayı bir şekilde.

Hiç beklemediğim bir şekilde, bana "Tabi hemen Selin amcam." Dedi. Sondaki M uzatarak. "Amca?"

Gülümseyerek, Kahveyi önüme bırakıp "He kumral saçlı amca. Hemde en yakışıklısından." Diyerek. Kahkaha atmıştı. Arkamda bir kaç kıkırtı duyduğumda oraya döndüm. Bunlar dünkü çocuklardı. Hani sesiz olmamız için uyarıda(!) bulunanlar.

İkinci rezil oluşumdu. Ama sadece kıkırtı değil. Mert'in anıra anıra gülme seside geliyordu.

Mert, Ben ve gizem. Liseden beri arkadaşız. Aynı bölümleri okumasak bile, üniversitelerimiz aynıydı.
Hep kütüphane açma hayalim vardı. Onlarda bana yardımcı oldular.

Gizem kitaplar ile çok ilgilenmediği için, Mert'ten kütüphanenin içine, kafeterya açmak fikri ona daha cazip gelmişti. ve bizde uyguladık. Gayet güzeldi.

Annem, babam ve Emre abim beni desteklemişti. Ama arda abim zor ikna olmuştu. Hiç istemiyordu çalışmamı. Taki benim gün ve güne daha çok mutlu olduğumu gördüğünde. Kabullenmişti.

***

Kapatmak üzereydim. Saat yirmi birdi. Yarım saat vardı. Mert ve gizem saat akşam sekizde gidiyorlardı.

Bir iki saat tektim. Kütüphanede iki kişi vardı. Diğeri gitmişti. Sadece biri kalmıştı. Kütüphaneyi açtıktan beri buraya geliyorlardı. Kapanma saatine kadar gitmiyorlardı.

İçlerinden biri hep buradaydı öbürünün aksine. Şimdi ise yine sadece o vardı.

Kafamı masanın ütüne koydum. Ne kadar geçti bilmiyorum. Ama tam uykuya dalacakken . "Pardon." Diye gelen sesle irkildim.

"Üzgünüm korkutmak istememiştim." Dedi. Bu Uzaydı. "Yok sorun değil dalmışım. Buyrun." Dedim yalan söyleyerek.

"Bu kitabı alabilir miyim? Yarın getireceğim."

"Sorun yok. En az bir haftaya kadar yanınızda kalabilir."

"Teşekkürler." Gitmek üzereyken. "Verin paketleyim." Dedim. Kitabı uzattı. Elinden alarak, paketlemiş. İçine kartımızı atmıştım.

"Görüşmek üzere Selin hanım." İsmimi nerden biliyordu. Aslında bilmesi normla. Gizemin, Selin diye bağırması. Koşarak yanıma gelmesi. herkes bize dönüyordu. "Görüşürüz Uzay bey." Dedim. Biraz şaşkınlık geçirsede. Bir şey demeden gitti.

Ardından etrafı temizledim. ve böylece bir günü daha sonlandırdık.

•Umarım güzel olmuştur :) oy ve yorum verdiğiniz için teşekkür ederim.

•Diğer bölüme kadar görüşürüz. Benle
kalın.

By_PianoX

Lavanta Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin