O olayın üzerinden üç gün geçmişti. Üç gündür olduğu gibi yine sıçrayarak uyanmıştım. Uyku uyuyamaz olmuştum artık. Derin bir nefes çekip, ellerimle saçlarımı geriye doğru taradım.Aralık perdemden dışarıya doğru baktığımda, güneşin daha doğmamış, sabahın altısı olduğunu gördüm.
Annem yerine bugün kahvaltıyı ben hazırlamak istiyordum. Yerimden kalkarak, Banyoya girmiştim.
Elimi yüzümü yıkayıp ayıldıktan sonra, saçımı toplayıp odamı terk etmiştim.Herkesin uyuduğunu bildiğimden, Geceliğimle çıkmıştım odamdan.
Mutfağa geçtiğimde, ilk işim çayı demlemek olmuştu.
Sonrada buzdolabından sabah kahvaltılık çıkarıp, tabaklara özenle dizmeye başlamıştım.***
"Evet senide fırına bıraktık mı tamamdır." Elimdeki börekleri fırına atarak, odama yönelmiştim. Bir saattir sabah kahvaltısı ile uğraşıyordum.
Odama geçip ilk işim güzel bir duş almak olmuştu. Banyodan çıktığımda, Saçımı kurulayıp, Üzerime kalın bir şeyler giymiştim. Başımada beğendim kıyafetlerimle uygun bir bere takmıştım.
"Artık insem iyi olacak çok oyalandım." Işıkları kapatıp, Merdivenleri inerken aklıma böreği fırına bıraktığım gelince, Gözlerim korkuyla açıldı. Eyvah! Ben onları fırında unutmuştum!
Koşarak merdivenleri indiğimde, Tam aksine mutfaktan yanık kokusunu beklerken mis gibi koku geliyordu. Sofraya yöneldiğimde böreğimin kahvaltılık arasında olduğunu gördüm.
Rahat bir nefes aldım. Annem uyanıp çıkarmıştır. Canım annem kahramanım.
Arkamdan gelen sesle döndüğümde "anne-" daha cümlemi bitirmeden gülen yüzüm solmuştu. Emre abim karşımdaydı. "Günaydın." Dedi gülerek. Sesizliğime hakim olup, Gözlerimi kaçırdığımda, Ona olan sinirimin geçmediğini fark etmiş olacak ki konuşarak ortamı yumuşatmaya çalışmıştı.
"bir günaydın demek yok mu?" Diye sorduğunda. Soğukkanlı bir şekilde "Günaydın." Demiş, Yanından çekip gitmek istemiştimki, Kolumdan tutmasıyla, Kendimi aynı hızla geri çekmem bir olmuştu. "Bana sakın bir daha dokunmaya kalkma!"
"Selin, Biz hep mi böyle olacağız?!" Dediğinde. Bu sorusuna karşılık histerik bir şekilde gülmüştüm. "Ne bekliyordun? Ne?" Diye kendime hakim olmayıp aniden bağırmıştım.
"Ne bekliyordun?! O adamın elinden sağı çıktım diye koşup kucağına atlayacağımı mı sandın?!" Bunları söylerken sesim titremişti. Emre abim ağızını açıp bir şey demek üzereyken, Hızla mutfağa arda abim girmişti. Gözlerinde korku ve endişe vardı. "Ne oldu? Sesiniz ta yukardan duyuluyor."
"Bak Selin ben öyle olacağını bilsem hiç oraya götürür muydum sizi kardeş-"
"Sakın! Sakın o cümleyi tamamlama! Ben senin kardeşin falan değilim! Sende benim abim değilsin. Ya nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun aklım almıyor!" Sinirle gözlerimi kapatmış, derin bir nefes çekmiştim içime.
"Ya Uzay yetişmeseydi?" Aklımdan hiç gitmeyen görüntüler, tekrar önüme gelmeye başladığında, gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.
"Ya ben y-yalvardım, yakardım yapma diye -hıçkırık- nerdeydin?! Defalarca bağırdım! Yüzlerce kes yalvardım bana dokunmaması için. Y-yapma dedim etme dedim. b-bırak dedim... hıçkırık d-dinlemedi."
Göz yaşımı sildim. Ama nafileydi... hiç durmamıştıki göz yaşım. Akmaya devam ediyordu. "U-umidimi kesmiştim. Kurtuluşun yok dedim Selin. Uzay olmasaydı şimdi bende yoktum bu evden cenazemi çıkarırdınız."
Arda abim ve Emre abim. İkiside ağlıyordu. "B ben-" nefesim daralmıştı, konuşmakta zorluk çekiyordum.
Derin derin nefesler almaya çalıştım. Ama yetmiyordu. Sanki duvarlar üzerime üzerime geliyordu.
Kulağıma sadece uğultulu sesler geliyordu. Anlamıyordum ne dediklerini anlaşılmıyordu. Başımı zeminden kaldırdım gözlerimin ara ara kararıp, kaydığını hissediyordum.Tutunacak yer arıyordum ama kendimi boşlukta hissediyordum.
Düşeceğim sırada Emre abim tutmuştu beni. "Selinim? İyi misin? Selin."
"B ben i istemedi-"
"Şşş tamam sakin ol, Geçti." Arda abim ve Emre abim, bana destek olarak sandalyeyi çekip oturtmuştular.
Emre abim, su doldurup vermişti. "İyi misin? Ha? Duyuyor musun bizi." Emre abim ard arda sıraladığı sorulara karşılık sadece başımı sallamıştım.
"Neler oluyor çocuklar? Bu sesler sizden mi çıktı?" Annemin son hız mutfağa girmişti.
Onu görmemle gözlerim tekrar dolmuştu. Annemlere bir şey söylememiştik. Ben istememiştim.
Utanmıştım. Çok utanmıştım.
Yıldız her ne kadar, benim utanılacak bir şey yapmadığımı, utanması gereken kişinin o olduğunu söylesede istememiştim.
Benim isteğim üzerine gece uzayın evinde kalmıştık.
Annemlerin yüzüne nasıl bakacaktım?Ne diyecektim?
O gece, yanımda yıldız uyumuştu. Beni bir bebek gibi, kucaklayıp sarmalamış benimle sabaha kadar uyumayıp ağlamıştı.
İçimi dökmeme izin vermişti.
Arada sırada Uzay ve Abimler bizi kontrole gelip, tekrar gidiyordular.
"Selin! Yavrum iyi misin?" Annemin yanıma gelmesiyle, hemen onu kucaklamıştım. Başımı omuzuna koyar koymaz dudaklarımdan hıçkırık kaçmıştı. "Annem. Canım kızım." Diyip saçımı okşadı.
"Kim üzdü seni bitanem? Niye ağlıyorsun?"
"Benim yüzümden. Benim sorumsuzluğum yüzünden." Diye aniden, sinirle söylenen Emre abim olmuştu.
Annemin kaşları çatılmış olayı anlamaya çalışıyordu. "Eğer o gü-"
"Abi affettim." Diyip hemen onu kucaklamıştım. Eğer söyleseydi, onu bir saniye bile bu evde tutmazdılar.
"Çocuklar biri bir şey diyecek mi?"
"Yok bit şey anne. Hadi ben işe gidiyorum." Diyip, aradan sıyrılarak gitmiştim.
Emre abimi affetmemiştim.
Sadece bir şey söylememesi için öyle demiştim.
Affetmeyide hiç bir şekilde düşünmüyordum.___
Bölüm bu kadardı.
Umarım beğenirsiniz, kusura bakmayın bölüm gecikti. Bir türlü fırsat bulamadım yazmaya.İnşallah güzel bir bölüm olmuştur. Sizleri seviyorum 🫶 kendinize iyi bakın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavanta
Teen FictionKütüphanede kendi halinde çalışan genç bir kız, her seferinde kitap okumaya gelen genç bir adam... Aşk hikayeleri nasıl başlayacaktı...? kitapsever #1 {21. Kasım. 2023}