➷ Yeni bir Çakırbey serisine hoşgeldiniz kıymetlilerim. Ay Işığı giriş bölümüyle sizlerle..❦ Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Yıldızları yakmadan geçmeyelim lütfen.
🌾Keyifle okuyun..
ᴄ̧ᴀᴋıʀʙᴇʏ sᴇʀɪsɪ -3-
☽
Yüreğinde ki ince sızı bütün bedenini esiri altına almış gibi hissediyordu. Harmanlar yanar gibi bütün imkanları yanıp kül olmuş gibi, kalbinin köşelerine çarpa çarpa bütün kemikleri kırılmış, sancı içinde eriyip bitiyor gibiydi.
Neden bunu kendine yaptığını o da bilmiyordu. Sormayı bırakalı da çok olmuştu zaten. Kabullenmişti belki de. Bu dünyaya sevmeye gelmişti o. Sevilmek ise gerçek bir aşığın yanından bile geçemeyecek bir eylemdi. Hakiki bir aşkın karşılığı olmazdı zaten öyle değil mi? Aşk dene şey, bunca kalp ağrısı ve acı çektirmeseydi onca şairler nasıl bu kadar manalı şiirleri yazabilirlerdi ki?
Hayalinde, düşünde sarıp sarmalıyordu o'nu. Bu bile kalbindeki kuşun kanatlarını büyük bir coşkuyla çırpmasına sebep oluyordu. Bir gün o masum serçeyi ayağından bağlayarak hapsettiği yerden ait olduğu yere uçurabilecek miydi bilmiyordu. Tek bildiği bazı hayallerin gerçeğe dönüşemeyecek kadar imkansız olduğuydu. O hayalleri beyninin içinde yaşarken, gözlerinden aşağıya dökülen yaşların isyanını kimse duymasın diye tuttuğu nefesinde boğulduğuydu.
O kim mi? O Asya Çakırbey. Otoriter sahibi, güçlü bir babanın kızı. Saçlarını sevdiği gibi kalbini de hiç geri durmadan seven, omuzlarından aşağıya indirmeyen bir babanın kızı. Belki de fazla sevildiği için hayat artık ona ödeşme zamanı diyerek bu sevgiyi, karşılığı olmayan gönül sızısını vermişti.
Sağ yanı beyaz bir dünya, sol yanı siyah bir rüyaydı onun. Hiç uyanmak istemeyeceği bir rüya. İçine yayılan puslu hava omuzlarında hissettiği bu yükü daha da ağırlaştırıyordu. Yıkılmazdı ama. Daha doğrusu yıkılmamalıydı. Sevmekten vazgeçmeyen oydu sonuçta. Bu yüzden bedellerine de razıydı.
Aslında nasıl bu hale geldiği konusunda pek bir fikri yoktu. O, o fazla deli dolu bir kızdı. Ağız dolusu gülüşleri, kahkahaları vardı onun. Her yerde gülecek bir şey bulabilirdi mesela. Karamsar insanlardan haz etmez, enerjisi yüksek insanlara ise bayılırdı. Ama şuan haz etmediği o insanlar gibiydi. Hatta onlardan da beter. En yakın arkadaşları, göz yaşları ve melankolik şarkı listesiydi. Yine de dudaklarına kalkanlarını yerleştirip gülümsüyordu. Kısacası kendini kamufle etmeyi çok iyi biliyordu.
Gözleri düşünceleriyle beraber oturduğu uçurumdan aşağıya odaklanmışken yanı başında alınıp verilen sert nefeslerle mavi harelerine tekrar can gelmiş gibi silkeledi bedenini. Dudaklarında beliren acı tebessümüyle başına geri yaslayarak gözlerini kapattı. Hissediyordu. Acısını yaşıyor gibi hissediyordu hemde. Kalbinin hızlanan ritimlerinden anlayabiliyordu bunu.
"Kara?" Tembel sesi yanı başında ki dostunu daha da huylandırmıştı. Asi ve güçlü bir attı Kara. Belki de bu yüzden Asya'nın hüzünlü halini sevmiyordu ve yerinde kıpırdanarak sert soluklar veriyordu.
Boynunu iyice geri yatıran genç kız kafasının gerisinde duran atın yukarıdan aşağıya kendisine bakan huysuz gözlerine gülümseyerek baktı. "Kızıyor musun bana?" Kızma der gibi ılımlı çıkan sesiyle gülümsedi dudakları ama Kara yine aynı tavrıdan ödün vermeden huysuzca bakmaya devam etti.
"Seni bir an önce o hulk bozuntusundan almalıyım. Baksana nasıl da benzetmiş seni kendisine!" Sert soluklarını usul usul sakinleştiren ata bu sefer o huysuzca bakarak ayağa kalktı. Ellerini beline yerleştirerek yalandan kızmaya başladı.
"Kimden bahsettiğimi bile söylemedim ama sen anladın ve hemen sakinleştin! Öyle mi kara? Hani sen benim tarafımdaydın?! Seni kırık kalpler kulübü başkan yardımcısı ilan etmiştim oysa." İki kişilik kulüptü bu. Asya ve Kara'nın kulübü ama görüyordu ki ilk günden buyana bağlandığı bu hırçın at efendisini asla satmazdı.
Beline yerleştirdiği elini fazla karizmatik duran ve havalı bakışlar atan atın gözlerinin önüne kaldırarak parmak ucuyla biraz der gibi işaret etti. "Azıcık kırılmış olabilirim. Ama seni tarafıma çekeceğim." Kendi kendine kıkırdayarak Kara'nın önüne geçtiğinde at burnunun ucuyla omzunu dürterek kişnedi.
"Bence de gitme zamanı dostum." Diyerek atın yularını nazikçe tuttu ve esnek bacağını çok rahat bir şekilde açarak Kara'nın üzerindeki yerini aldı. Yerinde ileri geri gitmeye başlayan at sabırsızca komutunu bekliyordu.
Bu konutu vermeden Kara'nın kulağına eğilerek konuştu Asya. Aslında bu sözleri kendi kalbine söylüyordu. Dayan diyordu ona. Teselli ediyordu onu. "Milyonlarca ihtimalden karşıma o çıktıysa, kalbim onu seçtiyse doğru o dur. Boşu boşuna kalbim onu sevmemiştir. Öyle değil mi?"
Ayaklarıyla atın karnına hafifçe vurarak gidelim komutunu veren Asya, tam bir aydır Kara'nın bulunduğu Karahanlı çiftliğine gidip geliyordu. Çizim yapamamanın stresini de adama karşı her geçen gün büyüyen aşkını da başka türlü bastıramıyordu. Kara ona ilaç gibi geliyordu. Şifacısı gibiydi.
Çiftlikten uzak, Ormanın derinliklerinde özgürce nefes alırken bulmuşlardır bu uçurumu. Manzarası dudak ısıracak kadar şahaneyken burasının Kara ve ona özel olması daha bir şahaneydi.
Birbirlerini ilk gördüklerinde aralarında oluşan bağ artık daha sağlamdı. Asya'nın söylediği gibi bir kulüpleri bile vardı artık. Buraya elini kolunu sallayarak rahatça gelmesini ise adamın tekrar yurt dışına gitmesine borçluydu. Ona zamanında Kara'yı istediğin zaman gelip görebilirsin iyi ki demişti yoksa buraya da gelmesinin mümkünatı yoktu.
Bir daha Karahanlı'yı görebilecek miydi bilmiyordu. Ama illa ki bir yerlerde karşılaşacaklarına emindi. Adamın çiftliğinde dolanıp duruyordu yani hiç bir şey olmazsa bile burada karşısına çıkacağını biliyordu. Tek korktuğu şey, diliyle itiraf edemese bile kalbini tirtir titreten şey kolunda birisini görmekti. O ruh gibi bakan gözlerine başka bir kadın tarafından ışık gelmesiydi. Gerçi o, Kuzgun Karahanlı'yı her şeyi göze alarak sevmişti değil mi?
🍂 Beğenilerinizi ve yorumlarınızı yaptınız öyle değil mi?
❦ Çokça Sevgiyle Kalın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Y I Ş I Ğ I
Chick-Lit♡ 𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑ı ♡ ᴄ̧ᴀᴋıʀʙᴇʏ sᴇʀɪsɪ -3- ➷ Yaralı Bir Kalpte Her Geçen Gün Büyüyen Koca Bir Yangın. Ve Bu Yangına Nasıl Müdahale Edilir Bilmeyen Toy Bir Kızın Hikayesi.