Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Satır içi yorumlar cidden beni motive ediyor, haberiniz olsun dedim. 🤭🤭
18 Eylül 1995
Clint, can sıkıcı görevden gelir gelmez upuzun bir duş almış ve altına bir baksır ardından, mor, dizlerinin altında biten eşofmanını giymişti. Üstünü çıplak bırakmayı tercih etmiş, mutfağa ilerleyip dolaptan soğuk bir bira kapmıştı.
Islık çalarak birayı açtı ve bir kaç büyük yudum aldı. Ardından salona ilerleyip kendisini tekli koltuğa attı ve yarım bıraktığı kitabını kucağına koyup tek eliyle tutarak okumaya başladı.
Freya'ya adındaki mükemmel kişilikle, mükemmel bir gece geçireli üç ay oluyordu. Bu üç ay boyunca toplam 36 gün boyunca kadını aramıştı, fakat sonuç sıfırdı. Neredeyse tüm dünyayı kapsayan Shield veri tabanı ve arşivinde bile böyle bir insan yoktu. Sanki yoktan var olmuştu.
Bir anda sabırsızca çalmaya başlayan kapısıyla kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. Şans eseri işitme cihazını kapatmamıştı. Kitabını koltuğa bıraktı, elindeki birayı ise koltuğun yanındaki masaya bırakmış ve hala sabırsızlıkla çalınan kapıya ilerlemişti. "Öldün mü amına koyayım?! Geldim işte!" Derken kapıyı açmıştı.
"Merhaba Tatlı Clint..." Dedi ilahi ses.
O'ydu.
Freya.
"Freya?" Dedi Clint yine titreyen sesiyle. Ardından boğazını temizledi. "Ne işin var burada?" Hayatında ki en iyi geceyi geçirmişti. Evet. Ama bu güzel kadın gururunu çok fena kırmıştı, çünkü sabah yalnız uyanmıştı genç Clint. Güzel bir gecenin ardından yalnız uyanmak alışık olduğu bir şey değildi.
