𝔅𝔦𝔯

353 31 55
                                    

Gölgeler, gölgeler; bir tanrıçanın isminin haykırışları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gölgeler, gölgeler; bir tanrıçanın isminin haykırışları. Azap mağdurları, ortada kalmış ruhlar, doyurulmayı bekleyen nefisler; gözlerini kutsamak için oturduğu koltuklardan çığlıklar ve desteklerle alkış tuttular.

Hayır, çok geçmedi. O belirdi. Nedir bu silüet? Bir yılan değil de kime ait?

Bacaklarının direğe değil de boynunuza dolanmasını isteyeceğiniz türden bir kadın. Size asla açılmayacak, görüp asla dokunamayacağınız bir beden. Topuk seslerinin şarkının ritmiyle yere tıklayışı, yalnızca ona odaklanmak için bağlanan dudaklar ve odaklı gözler. Direk ile neredeyse bir gözüken ince ama etrafında kıvrılan bu kadın... Lalisa Manobal şehri kırmızıya boyamak için burada!

Kızıl ay namını, sahneyi aydınlatanlara kaptırınca daha da utanmazlaşan sahneyi izlemeye devam ettim. Sahnede ona katılanların çabası daha çoktu ama ona erişemiyorlardı. Yerden kesilmiş ayakları sonunda yer ile buluşunca gözleri kendi dışında insanların da burada bulunduğunu fark edebildi.

Gözbebekleri usulca, tek bir saniye titremeden direğin etrafında döndü. Parmakları direkten aşağı kayarken dudaklarındaki kıvrımı yakalayabilmiştim. Bileğini acıtacak bir şekilde sırtını arkasında kalan koluna dayadı ve direği bir duvarmış gibi kullanarak yavaşça eridi. Gülümseyişi genişlemişti, böylelerini tanırdım. Bunlar, insanlara ne yaptığını biliyordu.

Masumluktan çok uzak. Halbuki gerçekliğe çok yakın.

Sarı ışıklar yerlerini geri alınca dansçı doğruldu ve kalçalarını sallamaya devam ederek sahnenin arkasına geçti.

İlikli düğmelerimin üzerinden sağ elimle geçerek sıcaktan herhangi birini açmadığıma emin oldum. İçerideki insanların yanan bedenleri beklediğimden daha çok bunaltmıştı beni, başka bir sebebi yoktu bu ateşin.

Tek bir garsonun oraya girmemem için elini omzuma koymasıyla polisler içeri girmişti. Yalnızca yüzüne baktım. Garson ise neler olduğunu çabucak kaptı. Çekmesi gerektiği bir eli olduğunu ve ona hala sahip olduğunu hatırlatmama gerek kalmadan çekti elini. Ben ise sahne yıldızımızın odasına girdim.

Dudaklarına sürdüğü kırmızı boya içeri kimin girdiğinden daha önemli olacak ki bakmadı bile. Çok sık karşılaştığı bir durum olsa gerek, " İmza için geldiysen, bekleteceğim. " dedi.

" Ah, evet. Ellerin iş görecek diyebiliriz. " dedim nazikçe.

Gözleri aynadaki yansımamdan beni süzdü. Rujunu kapattı ve masaya dik bir şekilde yerleştirdi. " Rujumu daha yeni tazelemiştim. Onlar iş görmez mi? " gülümsedi.

" Ben gazeteci Jeon Jungkook. Sizden duymak istediğim bazı konular var. " not defterimi ve minik dolma kalemi hazıra tuttum ve konuşmaya başladım, " Sorduğum konu çerçevesinin dışına çıkmazsak çok makbule geçer. O halde başlayalım, siz kimsiniz? "

Paint the Seoul Red | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin