Biraz bekledikten sonra artık sinirime engel olamadığımı farkettim ve kapıyı kırarcasına tekmeledim. Yine açan olmadı. Ben vurdukca kapı içine çöküyordu. En sonunda kapıyı kırmayı başarmıştım. Sonunda!
Akşam olmuştu. Kendimi hırpalamaktan yorgun düşmüştüm. Parmaklarımın boğum yerleri kan içindeydi. Ama ben acımı umursamadan okulda dolaşmaya başladım. Burası niye karanlık? Yatılı okul değil miydi?
Karanlıktan korkmuyordum. Bu yüzden de gönül rahatlığıyla etrafta dolaşabiliyordum. Ama aslında bende küçükken karanlıktan korkuyordum.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Aklım bir karış havada gezerken katil beni bulmuş gibiydi. Muhtemelen ses çıkarmamaya çalışıyordu ama ben duymuştum. Bari işini düzgün yapsa!
Sesi duymamdan bir kaç dakika sonra kafamda silahın o soğuk demirini hissettim. Sesimi çıkarmadım ve ani bir hareket yapmadım. Hırpalanmak yerine onun söyleyeceklerini dinlemeye karar verdim.
"Kimsin?" dedi boğuk bir ses. Cevap verdim. "Ben Oya Özgür." Çünkü şuan sadece Oya'ydım. "İnanmadığımı söylesem?" Bilmişlikle cevap veren adam, bir yandanda silahın emniyet kilidini kapatıyordu. Her an tetiğe basabilirdi. Ama casusluktaki kurallardan biride sakin kalabilmekti. Bu yüzden bu kurallara uymam gerekiyordu.
O kişinin kim olduğu ve neyin peşinde olduğu hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Bu yüzden önce onu tanımam gerekiyordu. Hafifçe boğazımı temizleyip konuştum. "Peki... senin amacın ne?" Bunu sorunca sırıtma sesi kulaklarımın zarına kadar işledi. Saygısıda yok köpeğin! İnsan biraz sessiz güler!
Sesini alaycı ses tonuna çevirerek "Ne olmasını isterdin?" Dedi. Gülmesi sinirlerimi bozuyordu. Sonra aklıma birşey geldi. Ya ben sabırsız değil miydim?
Saliselik kafamı aşağı doğru eyerek arkamı döndüm ve adamın havada olan kolunu yukarıya doğrulttum. Evet, sabırsız birisi olduğum kesindi. Ama yapmazsam da içimdeki boşluk asla gitmeyecekti. Diğer elimle silahı yavaşça kavradım ve adama doğrulttum. Bu şekilde kilitlendik ve ikimizde hareketsiz kalmayı tercih ettik. Adamın bana saldırması an meselesiydi. Ama benim ona saldırmamda...
Ani bir sesle elimdeki silahı bir şey ittirdi. Bu sağ tarafımdan gelen bir kurşundu! Elimdeki silah duvara çarpıp yere düşmüştü. O adam, O adam karanlığa saklanmıştı! Silahı ona doğrultup vurursam, onun işi biterdi. Önümdeki adamın ne yapacağı belli bile değildi. Hem karanlıkta olduğu için kurşunu tam isabet ettiremeyebilirdim. Bu önümdekini vurursam ise o ateş eden kişi beni vuracaktı. Ben ne saçmalıyorum? Bir kere elimde silah yok! İşte şimdi arada kaldım!
Korkuyla ne yapacağımı düşündüm. Ben burada Oya'ydım. Ama bu adamlar benim Gupse olduğumdaki düşmanlarımdı. Karanlıktaki adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Kalbimi büyük bir korku kaplamıştı. Sanki beni boğuyordu. Peki ben ne yapıyordum. Kalbimin bu çarpıntısına yenik mi düşecektim? Hayır. Ben öyle birisi değilim.
Elimi alttan yukarıya doğru sert olacak şekilde önümdeki adamın şah damarına vurdum. Tabii haliyle adam bayıldı. Adım sesleri yaklaşıyordu. "Biriniz gitti. Tek sen kaldın." Dedim sert bir ses tonuyla. Karanlık bu sefer kelimelerimi de içine yutmuştu. Cevap yoktu. Ayak sesleri artık daha net duyuluyordu. Sonunda adam görünür hale gelmişti. Elinde B6C LR model silahı olan adam beni vurmaya cesaret etmişti! O silah çok güçsüz!
Eğildim ve yere düşen silahı aldım . Şimdi elimdeki ise SFx Rival 'dı. SFx Rival, B6C LR' den daha iyiydi. Yani muhtemelen ben bu silah oyununda kazanan olurdum. Ama o odadayken gücümü biraz yitirmiştim. Bu yüzden olacaklar belirsizdi. Peki bu adam niye beni vurmadı da benim o adamı vurmama engel oldu? Çok önemli bir sebebi mi vardı?
Adamın genç olduğunu görebiliyordum. Muhtemelen benden 5-6 yaş büyüktü. Okulda daha ilk günden başıma belaları açmıştım. Silahı adama doğrulttum. Onun elindeki silah ise beni gözlüyordu. Sesini ilk defa duyduğum adam "Bak Gupse, eğer bizim gruba dahil olursan istediğini yaparız. Sen gelişmiş bir casussun ve bizim senin yardımına çok ihtiyacımız var." Dedi. Ne yani? Bana yaşattıklarından sonra kabûl etmemi mi bekliyorlardı?
Onlara inanmam ki. Her an bana birşey yapabilirler. "Senin adın ne?" Dedim. "Caner, Caner Bağımsız." Dedi. İsmini daha önce hiç duymamıştım. Belki yalan söylüyordur. Bunlara güven olmaz. "İnanmıyorum. Gerçek kimliğini göster!" Bir yandan silahı bana doğru tutarken diğer eliylede ceplerini kurcalıyordu. Sonunda "heh" dedi. Bulmuş gibiydi. Kimliği görebileceğim açıya getirdi. "Silahı indir ve kimlik kartını bana at!"dedim. "Tamam." Dedi ve fırlattı. Ona hala güvenmiyordum. Çünkü eğer bir casus olsaydı ismini o kadar kolay söyleyemezdi. Kimlik sahte olmalıydı.
Tereddütle yerden aldığım kimlik biraz fazla ağırdı. Sağ elim hâlâ havadaydı. Kimlik ise sol elimdeydi. İncelemeye başladığımda bir şey daha fark ettim. Silahı sol elime aldım ve kimliğide sağ elime. Sağ elim silahı tuttuğumdan terlemişti. Bende bundan yararlanarak kimliğin üstündeki yazılara elimi sürdüm. Boya olacaktı ki hemen aktı. Boyanın akmasıyla Caner denilen adama ters ters bakmaya başladım. Ne kadar da dandik birşey bu! Acaba gerçekte kim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMİŞ KATİL
AcciónO'nu seviyordum. Onu üzenleri tek tek öldürmek istiyordum. Ama bu his başka bir şeye dönüştü. 11 yaşımdan beri insanları öldürmekte ustalaşmıştım. Yani azılı bir seri katil olmuştum. Polise yakalanmaktan korkmuyordum. Çünkü yakalanmayacağımı biliyor...