Keyifli okumalar diliyorum. Bölümü beğenmeniz dileğiyle❤
💔
"Anne! Anne! Uyan! Anne uyansana!"
Daha önce Ateş'in sesi hiç bu kadar katlanılmaz olmamıştı. Gözlerimi sonuna kadar kısıp elimi başıma götürdüm. Ellerimle başıma masaj yapmaya çalışırken Ateş "Baba annem uyanmıyoo!" diye bağırdı.
Ateş'in baba demesiyle gözlerimi bir anda açtım ve açmamla birlikte başıma yeni bir ağrı saplandığı için inledim.
Bu sefer gözlerimi alıştıra alıştıra açıp etrafıma bakındım. Burası da neresiydi? Görüş açıma giren Ateş'le birlikte bakışlarımı ona çevirdim. Koşup zorlanarak da olsa yatağa tırmandı ve kucağıma atladı.
"Anne, uyandın mı?" diye masum masum sormasıyla "Uyandım annecim." dedim ve onu da kucağıma alarak yatağa yeniden devrildim. Burası Yalın'ın evi olmalıydı. Beni neden buraya getirmişti ki? Hiçbir şey hatırlamıyordum.
"Anne, ama uyumayalım. Hadi gel oyun oynayalım."
Ateş onu uyutacağım diye kucağımda debelenmeye başladı. Bu çocuk fazla mı enerjikti?
"Oynayalım annecim. Sen konuşmama oyununu biliyor musun?" diye uykulu çıkan sesimle sorduğumda Ateş "Hayır, bilmiyorum." dedi ve sonrasında devam etti. "Hem ben konuşmama oyunu oynamak istemiyorum. Araba oyunu oynamak istiyorum. Birlikte oynayalım mı?"
Hevesli hevesli bana baktığında "Ama bu oyun çok güzel. Şimdi ikimiz de susacağız ve ilk konuşan kişiyi gülmeyen kişi gıdıklayacak. Hem de gülmekten çatlayana kadar. Ne dersin? Bence ben kazanacağım." dedim.
"Hayır ben kazanacağım." Ateş'in dayanamadığı nokta kesinlikle rekabetti. Biriyle rekabet haline sokarsanız Ateş'e istediğiniz her şeyi yaptırabilirdiniz. Karşısından 'ben yiyeceğim, ben yapacağım, ben kazanacağım,' gibi şeyler söylemeniz yeterliydi.
"O zaman başla." deyip dudaklarımı kapattım ve Ateş'in gözlerinin içine baktım. Ateş'in dudakları kıvrılırken sesin kesilmesiyle ben de gözlerimi kapattım.
"Ama gözlerini aç anne, uyuma!" diye mızlayan Ateş'le "Demek konuştun?" deyip gözlerimi açtım. Ateş iki eliyle de ağzını kapatırken gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.
"Seni ben şimdi nasıl gıdıklasam? Nereni gıdıklasam?" diye konuştuğum sırada kapıda oluşan hareketlilikle ikimizin de bakışları kapıya kaydı. Yalın kapı pervazına yaslanmış, gülümseyerek bizi izliyordu. Ateş Yalın'ı görünce "Baba, kurtar beni!" diye bağırıp Yalın'a kollarını uzattı.
Ateş'in sesi beynimde yankılanırken yüzümü buruşturup elimi başıma götürdüm. Ateş bu fırsattan yararlanarak yataktan indi ve Yalın'ın kollarına koştu. Yalın onu kucağına alırken ben de başımı yeniden yastığa bırakıp yüzümü kapattım. "Başım çatlıyor sanki!" diye inlediğimde içimden kendime sövüyordum.
O kadar içecek ne vardı ki? Ne yani? Bir gün unutsan neye yarıyordu? Ertesi gün her şey eksilmeden, kısalmadan, uzamadan karşına çıkıyordu. Kendine eziyet edip bir gece unutmak için bu acıyı yaşamaya ne gerek vardı? Bir daha içki mi, tövbe!
"Günaydın Asya. Ateş'in odaya girmesine izin vermiyordum ama ben lavabodayken kaçmış. İstersen biraz daha uyuyabilirsin ya da bir şeyler atıştırıp ilaç içebilirsin. Karar senin." Dediğinde gözlerimi açıp odada yeniden gözlerimi gezdirdim. Gayet açık tonların olduğu, zevkli döşenmiş bir yatak odasıydı. Aslında dikkatli bakıldığında plan olarak bizim odamıza benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşansak da Beraberiz! (Tamamlandı)
General FictionAdliyenin bahçesinde Yalın'la birbirimize sudan çıkmış balık misali baktık. Bitmişti. Resmen boşanmıştık. "Bitti." Yalın gerçeği benden önce dile getirirken kafamı onaylarcasına salladım. Hâlâ gerçekmiş gibi gelmiyordu. "Evet. Garip hissediyorum."...