Züleyha, kocasının bakışlarının kaynağına çevirdi gözlerini. " bu kadar kitlenmiş neye bakıyorsun Demir" dedi kocasının kulağına. Demir karısını duyamayacak kadar dalmıştı içindeki fırtınaya.
Betül, açılış konuşmasını yaptıktan sonra Yamanlar masasındaki yerini aldı.
"Hünkar'cığım seni böyle görmeyeli uzun zaman olmuştu." Dedi, gençliklerindeki Hünkar'dan bir parça görmenin mutluluğuyla.
Hünkar, bakışlarını oğlundan çekip gülümseyerek arkadaşına baktı. Abartmış mıydı acaba bu elbiseyi giymekle. Bazı gözlerin çaktırmadan baktığını, bazılarının da alelen baktığını görüyordu ama bunun sebebini Ali Rahmet'in burada oluşuna yormuştu.
"Teşekkür ederim" dedi mahçup bir şekilde. Betül, arkadaşının bu konulardaki mütevaziliğini bildiği için gülümsedi.
Betül ve Berika gelen misafirlerle ile konuşmak için masadan ayrıldılar. Hünkar, bakışlarını Ali Rahmet'e çevirmemek için büyük bir mücadele verirken Ali Rahmet, bakışlarını çekmeden onlara doğru bakıyordu. Yılmaz ise masalar arasında geziniyor herkesle sohbet ediyordu.
Demir ise bir türlü konuşulanlara adaptasyon sağlayamıyor, sürekli bakışları Ali Rahmet'e çeviriyordu ve sürekli bakışlarını çevirip çevirmez bakışları buluşuyordu. Demir, bakışlarını hızla çekti. Duruşu, bakışı bir adamın bu kadar fotokopisi olabilirdi. Küçükken Adnan Yaman'ı taklit ettiği günler geldi aklına.
GEÇMİŞ
Demir, Adnan işe gider gitmez, anne ve babasının odasına girdi. Artık büyümüştü, babası gibi giyinip onun gibi tıraş olması gerekiyordu. Hem bazı zamanlar işten çok yorgun geliyordu, ona yardım etmek istiyordu. Anne ve babasının gardıropun önüne geldi ama kulpuna erişemedi.
"Of ya bunu neden bu kadar, yükseğe yapmışlar" dedi kaşlarını çatarak. Annesinin sandalyesini çekip üzerine çıktı, dolabı açtı yüzünde zafer gülümsemesi vardı. Annesi de dışarı çıkmıştı, istediği gibi hazırlanıp ona sürpriz yapabilirdi.
Dolabın kapısını açtıktan sonra sandalyeyi tekrar çekti, babasının en sevdiği şapkasını aldı, başına geçirdi. Aynadan kendine baktı. Benziyor muydu babasına acaba?
"Of babam gibi çok yakışıklıyım" dedi. Babası gibi gülümsemeye çalıştı ama yapamadı.
Babası işe gitmeden önce başka ne yapıyordu? Buldu tıraş oluyordu. Sandalyeden indi. Ebeveyn banyosuna girdi.
"Her şeyi neden bu kadar yükseğe yapıyorlar" Demir, derin bir nefes aldı, küçücük falan değildi tamam mı her şey çok büyüktü.
Demir bir kez daha sandalyeden faydalanırken lavaboya tırmandı. Babasının tıraş malzemelerini eline aldı.
"Şimdi nasıl kullanılıyorduk. Imm şey..." bir an gözünün önüne getirmeye çalıştı, babasının yaptıklarını. Yüzünde bir gülümseme oluştu hemen ardından. "Önce bir köpük sürüyorduk sonra..." dedi ve eline sabunu aldı. Yüzünün her yerine sürdü. Yavaşça gözlerini açtı. "Şimdi..." ve eline tıraş bıçağını aldı.
Bir dakika gözleri çok yanıyordu. Gözlerini açıp kapattı ama geçecek gibi durmuyordu.
"Offf erkek olmak çok zor" dedi gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Gözlerini sımsıkı kapattı, elindeki tıraş bıçağını sert bir şekilde yüzüne sürdü.
"Ahhhh..." diye çığlık attı. Dengesini sağlayamadı, yere attı kendini gözü çok yanıyordu.
Hünkar ise içinde adını koyamadığı bir sıkıntıdan dolayı dernekteki işini yarıda bırakıp eve geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ZAMANLAR "AŞK"
RomanceSiz bitti sanırsınız nokta koyarsınız, kader ise onu çoktan virgüle çevirmiş beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkartır.