Hünkâr, yakasından tuttuğu adamın dudaklarına baktı. Gözlerindeki ihtiras ve hırsla dudaklarına yaklaştı ama aniden gelen mide bulantısı ile uzaklaştı. Hızla ayağa kalkıp korkularak doğru gidip kafasını karanlıktaki boşluğa uzattı. Midesi çok bulanıyor ama bir türlü kusamamıştı. Aldığı derin nefesler boğazındaki o acı tadın tahrip ettiği boğazını daha da acıtıyordu.
Ali Rahmet, gözlerini bir an kapatmış, o tandık hissi beklerken Hünkar'ın sandalyesinin çekilme sesiyle gözlerini istemsizce açtı. Yerinden huzursuzca kalktı. Hünkar'ın yanına geldi hemen. Elini sırtında gezdirip rahatlamasını sağlamak için sıvazlamaya başladı.
"Hünkar iyi misin?" içi acımıştı karşısındaki kadının acı çekmesine dayanamadı.
Hünkar, acıyan boğazından dolayı gözleri dolmuştu. İlk kez bu şekilde hissediyordu. Gerçi ilk kez de bu kadar çok içmişti ya. Yutkunmak bile canını acıtmıştı. Ali Rahmet, masanın üzerindeki suyu alıp Hünkar'a uzattı.
"İç güzelim bu biraz daha kendini iyi hissetmen sağlayacaktır." Dedi, en naif sesiyle Bu kadınla ilgilenmek o kadar hoşuna gidiyordu ki..
Hünkar uzatılan suyu, titreyen eliyle tuttu. Yavaşça dudaklarına götürdü. İçmese miydi acaba? Tekrar canının acımasını istemiyordu. Adam, anlamış gibi titreyenlerin üzerine koydu ellerini. Diğer eli de o parmakların arasındaki bardağı aldı.
"Canın acımayacak, hatta rahatlayacaksın" dedi, bardağı kadının dudaklarına yaklaştırdı.
Hünkar, bakışlarını kahvelerine çevirdi. Emin olmak için gözlerinin en derinlerine baktı. O gözler bu güne kadar kendisine hiç yalan söylememişti, bu saatten sonra da söylemezdi.
Bir kere daha güvendi kahvelerin sahibine, hep olduğu gibi.
Acının sebebi olan adam bir kere daha kadının acısına merhem olmuştu. Canının acıyacağını düşünen kadın, bir kere daha güvendiği adama minnet duydu. Acımamıştı canı. Hatta o kadar iyi gelmişti ki bir kere daha içmek istemişti. Kapalı olan gözlerini açtı. Kendisine odaklanan bakışların sahibine çevirdi gözlerini.
"Daha iyi hissediyor musun kendini?" dedi, kadının anlındaki terleri görünce ceketinin cebindeki mendilini çıkardı. Anlındaki terleri sildi. Kadın gözlerini hiç çekmemiş adamın her adımını izliyordu.
"İyiyim" diyebildi fısıltıdan farksız sesiyle. Çok yorgun hissediyordu kendisini, göz kapakları da kapanmak için direniyordu.
Adam, Hünkar'ın anlındaki teri sildikten sonra aldığı yere geri koydu mendilini. Titreyen ellerini kendi avuçlarının içine sabitledi. Buz kesilmişti zarif parmakları, yine yüzü bembeyaz olmuştu, az önce kıpkırmızı olan dudakları sanki mosmor kesilmişti. Tüm rengi kaybolmuştu. O rengin kayboluş sebebi kendisiydi. Utandı bir an.
"Özür dilerim" dedi suçunu kabul eder gibi. Kızsa, bağırsa, çağırsa asla sesini çıkartmazdı. Kadın, karşısındaki adamın boynunu büküşünü izledi bir süre. Düşünmek istiyordu ama sanki tüm hissini kaybetmiş gibiydi.
"Eve gitmek istiyorum" sanki bunu demeye hakkı yokmuş gibi hissetmişti. Sanki daha farklı şeyler söylemesi gerekiyormuş gibiydi ama ne diyeceğini bilmiyordu.
Ali Rahmet, karşısındaki kadını anlayışla karşıladı. Bu gece yeterince yorucu olmuştu zaten daha fazla kalması için zorlarsa bu bencillik olurdu, biliyordu. Sessizce kabullendi.
"Sen nasıl istersen Yaman Hanım"
Uzun zamandan sonra Yaman Hanım demişti. Sanki bir daha hiç duymayacak gibi hissetmişti kadın. Bu hisse nereden kapıldığını da bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ZAMANLAR "AŞK"
RomantizmSiz bitti sanırsınız nokta koyarsınız, kader ise onu çoktan virgüle çevirmiş beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkartır.