Hünkar, öfkesinden gözünün önünü bile görmüyordu. Ali Rahmet'in gidişini bile görmemişti.
"Ne zaman geliyor adamlar?" dedi, sıkıntıyla ayağa kalktı.
Avukat, kolundaki saate baktı.
"Gelmek üzereler..." cümlesini devam edemeden kapı çaldı.
"Gel" dedi Hünkar, gerginliğini geçirmeye çalışıyordu.
"Efendim, misafirler geldi" dedi az, önce öfkeyle bağıran Hünkar'ın sesini duymuş, fırçadan payına düşeni almamak için temkinli hareket ediyordu.
Ali Rahmet, "demek aile meselesi Hünkar!" diye söylenirken elindeki tesbihi sert sert çekiyordu. Şirket meselesini bir an yanında konuşunca "galiba aşıyoruz, bazı konuları" diye düşünmüştü ama aşamamışlardı. Tamam Hünkar, Demir'e kızmakta haklıydı, ellerine kağıtları tutuşturduklarında "bak oğlun benden habersiz neler yapmış" der gibi sanki "ben başa çıkamıyorum sen konuş" demiş gibi hissetmişti. O böyle hissederken, kullandığı kelimeler canını acıtmıştı işte. Neden hep başladıkları noktaya geri dönüyordu ki? Canı yanıyordu eskisinden daha çok hemde.
"Ali Rahmet" dedi tanıdık aynı zamanda yabancı gelen sese çevirdi bakışını. Sert bakışları birden yumuşadı.
"Ramazan" dedi, gülümseyerek arkadaşına sarıldı. Şaşkındı, insanın yüzü değişse de sesi değişmiyordu işte.
Ramazan, yanındaki ekip arkadaşlarına Ali Rahmet'i gösterdi. "Hatırlıyor musunuz size bahsetmiştim, şirket için artık yapılacak bir şey kalmadığı zamanda Ali Rahmet abinin desteği ile kurtarmıştım baba yadigarı şirketi." dedi büyük bir minnetle baktı karşısındaki adama.
Ali Rahmet, mahcup şekilde başını önüne çevirdi. "Estağfurullah, ben sadece yapmam gerekeni yaptım. Kim olsa aynısını yapardı." dedi, karşısındaki adamın omzunu sıvazladı. Dost dediğin zor günde belli olurdu o da sadece dostu için gerekeni yapmıştı.
"Böyle de mütevazidir abim işte" dedi gülümsemesini büyüt. Kısa bir süre sonra cümlesine devam etti. "tanıyor musun abi bu şirketinin sahibini" dedi, artık daha tedbirli iş yapmaya başlamıştı. Babasının emanetini bir kere daha kaybetme korkusunu yaşamak istemiyordu. Ali Rahmet, bakışlarını şirkete çevirdi. "aile meselesi Fekeli, sen karışma" kulağının içinde çınlayan ses, kalbini acıtmıştı. "evet tanıyorum" dedi, içindeki fırtınayı susturmak istercesine. "Karışma" demişti karışmayacaktı. Gözlerini uzaklara tikti sonra cümlesine devam etti. "Neyse ben gideyim, işin bitince gel bir kahve mi iç" dedi, birkaç adım atıp merdivenleri indi.
Ramazan, Ali Rahmet'in ses tonunda bir şeyler olduğunu anlamıştı. Zaten içinde kuşkuları vardı, "abi, bak ben bu insanlarla iş yapacağım, eğer kötü bir şey varsa..." Ali Rahmet, Ramazan'ın cümlesinden sonra arkasını döndü tekrar sözünü kesti karşısındaki adamın "İçinde şüphe olmasın, iş konusunda güvenebileceğiniz bir aile şirketi. Ben kefilim" dedi. "Aile şirketi" derken sesi titremişti, kendisinin aksine Ramazan'ın gözlerinin içi güldü bir an "O halde sende gel abi, anlaşmamız kolaylaşır madem tanıyorsun aileyi, ara bulucu olursun" dedi. Fekeli derin bir nefes aldı. Şimdi gitse karşısındaki adam bir kere şüphe etmişti, vazgeçerdi. Gitmese Hünkar'ın cümlelerinden sonra gururu izin vermiyordu. "Ben gelmeyeyim, dediğim gibi işin bitince beklerim. Yamanlar öyle tanıdık hatır işlerine bakmazlar." dedi, karşısındaki adama söz hakkı tanımadan uzaklaştı.
Hünkar, ekip arkadaşlarıyla şirketin girişine gelip İstanbul'dan gelen misafirlerini karşıladı.
"Hoş geldiniz" elini uzattı hünkar. Karşısında bu kadar güzel bir kadın beklemeyen Ramazan, şaşkınlığını gizleyemedi. "Hoş buldum" dedi. Hünkar, tek tek herkesle selamlaştı. "Buyurun" hep beraber toplantı odasına girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ZAMANLAR "AŞK"
RomanceSiz bitti sanırsınız nokta koyarsınız, kader ise onu çoktan virgüle çevirmiş beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkartır.