müzikle okumanızı tavsiye ederimm. Hepinize iyi okumalar
Frxzbie - romeo ve juliet
......
Hep yorgun hep umutsuz... Hayat böyle geçer mi? Zor oluyor ama yaşamaya çalışıyoruz sonuçta. Peki suçluluk duygusu? İşte en çok da bu yoruyor insanı... Şimdi ise hiç bişey yokmuş ve hiç bişey olmamış gibi yüzüme takıyorum o gülümsemeyi. Yalandan ama bir o kadar gerçek gibi...
Kimse anlamıyor belki ama görmek isteyen görüyor işte. Şimdi aynanın önüne geçmiş kendime bakıyorum. Ben anladığım için mi bilmiyorum ama gözlerimdeki o yorgunluğu görüyorum. Kahküllerimi düzeltirken kapatıyorum gözlerimi. Gözlerime kadar uzamıstı kahkullerim. En çok da bu zaman seviyorum saçlarımı. Gözlerimdeki perdeye bir perde de saçlarım çekiyor. İnsanların gözlerimin içine bakmasından hoşlanmıyorum. Ama görmek isteyen görüyor işte.
Şimdi kısa kestiğim saçlarım omuzlarıma geliyordu. Hatırı sayılır bi uzunlukta bence. Bu şekilde açık bırakmayı seviyorum saçlarımı. Zaten hiç bir şey yapasım da yok. Saçlarımla uğraşacak pek zamanım da yok.
Kulaklığını takıp rastgele bir şarkı açtım ve telefonu çantama attım. Sabah sabah derse girmeyi hiç sevmem. Daha doğrusu sabahları hiç sevmem. Üstelik hukuk okuduğum için ezber derslerinin sabah olması pek ilgi çekici de durmuyor. Sabahları ders çalışmaktansa gece 2 veya 3 ü tercih ederim. Sabah derse girmek uykumu getiriyor.
Begüm'ün ders saatleri öyle mi peki. Öğlen 1 de derse girip 5 olmadan çıkıyor. Tamam ders saatleri gece değil belki ama sabah erken de değil. Ben neden sabah 8.30 da gitmek zorundayımki..
Aslında okulun devam zorunluluğu da yok. İstesem uzaktan da okurum ve gayette başarılı olabilirim ama maalesef okulda dinlemeden anlamıyorum.
Mecbur sabah erkenden çıkıp otobüse binmek kalıyor bana da. Kendime boş bir yer bulup oturdum. Pencereden dışarıya bakarken şarkı çalmaya devam ediyordu.
"Ölü gibi hissizim aylardır ne sebebi. Ağlamak isterim başaramam, akmıyor gözümden bir damla yaş. Sorunum yok benim hiçbiriyle, sorunum zihnimin derininde.."
Ben şarkıyı dinlerken otobüs frenleyip durdu. Kırmızı ışık olduğunu daha yeni kavrayabilmiştim. Oldukça dalgınım şu sıralar. Tam o sırada dışarıda bir şey dikkatimi çekti. Bir çocuk elindeki mendilleri insanlara uzatıp 'allah rızası için..' diye mırıldanıyordu. Sesini duymasam bile dudaklarını okuyarak anlaşılabiliyordu.
Çocuğun ayrı bir aurası vardı. Oldukça kötü durumda olduğu belliydi. Üstü başı yırtılmıs ve ince gözüküyordu. Bu sonbahar ayında oldukça inceydi. Üşüyor olduğu da açıkça belliydı ve gözleri.. gözlerinin rengi çok güzeldi. Ama belliydi gözlerindeki ışıltı sönmüş. O tatlı ve hayat dolu çocuk bakışları sönmüştü. Gözlerindeki elâ rengini kara bulutlar çökmüştü
Altında karton dışında birşey göremeyince içim bir kere daha cız etti. Ayağında ise yine yırtık bir ayakkabı.. inip yardım etmek istedim. Biliyorum elimden çok bişey gelmez ama yardım etmek istedim. Tam o sırada otobüs harekete geçti.
Ben inip inmeme konusunda tereddütteyken otobüs hareket etmişti. Gerçi inersem geç kalma oranımda oldukça yüksekti. Ve ders Elvan hocanın dersiydi. Kendisini çok severim (!). Kadın 60 yaşında olsada 85 gösterecek kadar yaşlanmış ve çökmüştü. Fakültenin en Huysuz öğretmemi denebilir. Dersine asla geç kalamazsın ve çıtını çıkaramazsın. Onunla uğraşmayı hiç istemiyorum
Aklım çocukta kalsa bile inip ne yapacağımı düşündüm. Öğrenci harçlığımla en fazla karnını doyurur ve giyecek bir kac kıyafet alabilirdim. Belki benim için biraz pahalıya patlardı ama işte değerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki Hilâl
Fiksi RemajaHep yorgun hep umutsuz... Hayat böyle geçer mi? Zor oluyor ama yaşamaya çalışıyoruz sonuçta. Peki suçluluk duygusu? İşte en çok da bu yoruyor insanı... Şimdi ise hiç bişey yokmuş ve hiç bişey olmamış gibi yüzüme takıyorum o gülümsemeyi. Yalandan ama...