3-Kar tanesi

116 7 10
                                    

Merhabalar canlarım. 3. Bölümümüze hoşgeldiniz.🎉

Sizden küçük bir ricam olacak. Satır aralarına yorum yaparsanız ve bölümü oylarsanız çok sevinirim💗

bu ve bundan sonraki bölümlerimiz ilk bölümlere kıyasla biraz daha uzun olacak❣️

Eğer beni hala instagramdan takip etmiyorsanız hesabım bookl.over08

İyi okumalarrrr🎀

Şarkı; Taylor swift- look what you made me do

-Her biri farklı birbirinden, hepsinin farklı yaşamları var ama eninde sonunda hepsi aynı yere ait oluyor, toprağa. Bu bir kar tanesi hikayesiydi, ancak toprakta buluşabiliyordu
sevgilisine.-

Kütüphanenin kapısının önünden gelen sesler ile birlikte saklanıyorduk. Muhtemelen izimizi bulmuş olmalıydılar, ama arkamızda nasıl bir iz bırakmış olabilirdik ki. Benim işim olmadığı kesindi, ama Rowan'ı bilemem. Kendisi sesleri benden daha önce duyup üzerime siper olmuştu, ne gerek vardı şimdi kahramanlığa. Yani her hikayede prensesi bir prens mi kurtarması mı gerekiyordu, neden prenses kendine yetmiyordu. Yemyeşil orman rengi gözlerini üzerimde dikmiş bana bakıyordu, ne kadar da klişe.

"Eğer üzerimden çekilmezsen vallahi seni önlerine yem olarak atarım" diyerek fısıldadım yüzüne doğru. Yaptığım tehdidin ciddi olduğunu yüzümdeki ifadeden anladıktan sonra yanıma geçti. Derin bir nefes alabilmiştim sonunda. "Lütfen bana arkanda iz bıraktığını söyleme"

"Asıl izi sen bırakmış olmayasın, hizmetçi kıza yaptıklarından sonra" hala o cinayeti işleyenin ben olduğu kesinleştirmeye çalışıyordu. Lakin o cinayeti ben işlesem bile burada ona ben işledim de demezdim. Hem o kim oluyordu da bana hesap soruyordu?

"O cinayeti ben işlemedim ve sana bir açıklama yapmak zorunda da değilim. Kaç kere söylemem lazım anlaman için" dedim hem fısıldayarak hem de sözlerimle onu ezerek.

"O halde düşünelim de burada kapana kısılmayalım" dedi imalı imalı.

Gözümü kapattım ve sadece gelen seslere odaklandım. Sana yenim ederim buradan birileri geçmiş, merdivenim tahtası kırılmış. Nasıl düşünememiştim tahtanın kırıldığını, ama önümde hızlı yürürken nereden geçtiğine bakmam zor oluyordu. O tahta zaten kırıktı Max, hala neresini anlamadın. Amber bizi bekliyor, hadi gitmemiz lazım. Demek ki aralarından birinin adı Max'di. Ama kim bu Amber merak etmeden duramıyordum. Peki, ama yine de kapıyı kitliyeceğim. Eğer içeride birileri varsa akşam ki giriş toplantısında belli olur. Tam da tahmin ettiğim gibi burada kilitli kalmıştık. Sana kaç kere söylemem lazım, burada kimse yok. Ama madem öyle diyorsun 20 dirhemine bahse girerim. Bir de bizim üzerimizden bahse giriyorlardı, sinirden her yerin kasılmıştı. Anlaştık. En son duyduğum sözler bunlar oldu.

"Gittiler" dedim.

"Nereden anladım gittiklerini, ya gitmedilerse?" Göz devirdim. Ben bu koşturmaca da ona bir zihin perisi olduğumu söylemeyi unutmuştum. Ama ben onun bir ateş perisi olduğunu biliyordum, sadece hangi cemiyetten olduğu kalmıştı.

"Sana daha önce zihin perisi olduğumu söyledim mi?" Sanki kötü bir şey söylemişim gibi bana baktı. Zihin perisi olmanın neresi kötüydü? Zamanında bütün atalarımı bozgunculuktan dolayı dışlamışlardı ama artık modern dünya düzeninde ben de normal bir peri sayılıyordum. Ama kendi içlerine yediremiyorlardı, çünkü zihin perileri diğer perilerin aksine daha fazla özelliğe sahipti. Dolayısıyla daha güçlüydü, bunu kabullenemiyorlardı. "Ne bakıyorsun öyle, ilk defa mı zihin perisi gördün koskoca hayatında?"

Karanlığın cazibesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin