14-Perdeler Ardında Solan Dostlar

7 1 1
                                    

Merhabalar canlarım yeni bir bölümüze daha hoşgeldiniz💗

Bölümü oylamayı ve satır aralarına yorum bırakmayı, eğer beğenirseniz arkadaşlarınıza önermeyi unutmayınn🎀

İyi okumalar

Şarkı; What a shame- Leyla Blue

"seni aklın karışık gördün, Anna. Neler oldu?" kütüphanedeki kılıç dersine geç kalmamışım gibi bir de sürekli düşüncelere dalıyordum. Aklım fikrim bambaşka diyarlardaydı.

O Adrian'dı, benim Adrian'ımdı. Daha küçük bir kız çocuğuyken hayatla yüzleşmemi sağlayan Adrian'dı. O beni kurtaran kişiydi. O ay şövalyesiydi.

Victoria ellerini gözlerimin önüne doğru salladı. "hu hu, sana diyorum" kendime galip, kafamı salladım. "neden böyle dalgınsın, melül melül bakıyorsun" dudaklarım düz bir çizgi aldı. Ona Ryan ile öpüştüğümüzü dahası onun Adrian olduğunu söyleyemezdim. Aslında söylerdim ama önce ona Adrian'ın kim olduğunu açıklamam için zaman gerekirdi.

Ellerimi salladım "hiçbir şey," kılıcımı yerden aldım. "rövanş istiyorum" dedim ve gardımı alarak ilk hamlemle başladım.

"kaybetmekten hiç sıkılmıyorsun"

"evet, sende kazanmaktan hiç sıkılmıyorsun" kılıcımla birkaç sert hamle daha yaptım. İlki göğsüne ikincisi omzuna geldi ancak sıyırıp geçti. Ona zarar verme düşüncesi beni mahvettiğinden doğru düzgün hamle bile yapamıyordum.

"aklındakileri okuyabiliyorum ve şimdi düzgünce şu kılıcı bir yerlerime sapla!" dedi ve kılıcın keskin ucunu bana doğru salladı. Aldığım emir üzerine daha da sert savurmaya başladım kılıcı. Hatta bir tanesi yanağını çizdi. Kılıcı tutan ellerinden bir tanesi yanağındaki kanı silerken diğer eliyle hamleler yapmaya devam ediyordu.

Nasıl öğrenmişti böylesine güzel savaşmayı? Ona kim öğretmişti? Yoksa tek başına kaldığından mı öğrenmek zorunda kalmıştı?

"savaş olmadan kan, kan olmadan savaş olmaz" kılıcıyla dalağıma gelen kısmın üstündeki kumaşı çizip arkama geçti. Daha sonra bir tekme ile beni yere düşürdü. Tamamen şok olmuş bir biçimde sıfatına bakıyordum. Gözlerim pörtlemişti. Kılıcının sivri ucu burnuma oradan da yanağına küçük bir çizik bıraktı. Tek kaşını kaldırıp bana küçümseyen gözlerle baktı. "artık bir sonrakine kazanırsın, ödeştik" dedi. Kılıcı bir yana atıp elini uzattı. Yerden destek alarak ve elini tutarak ayağa kalktım.

Aslında beni yenmesi bir açıdan işime yarıyordu. Yeni taktikler ve hamleler öğreniyordum. Ama bu kılıç dersinin, eğitimden sonra olması şart değildi. Bizde insanız yani.

"biraz dinlen, akşam yemeğinden sonra müdirenin odasında konuşacağımız konular var"

"anlaştık" dedim ve iki parmağımı başımın üstünde sallayarak selam verdim. "yemekten sonra görüşürüz" ve bana 'görüşürüz' demesini beklemeden, kapıyı arkamdan çarpıp odama geri çıktım.

Merdivenlerden ağır adımlarla çıkarken yanımdan Madison bir hızla geçti. Sanki benden kaçıyormuş gibi bir hali vardı. O beni ilk gördüğünden beridir böyle davranıyordu zaten ama şimdiki halleri daha akıl sır erdirilemeyecek kadar gizemliydi. Benim hakkımda bir şeyler biliyordu ve bu bildikleri onun canını sıkıyordu.

Odama geldiğimde üzerimdeki bütün kirleri atmak adına banyoya girdim ve iyice yıkandım. Yıkandıktan sonra yatağımın yanına geri geldiğimde beni bekleyen birinin olduğunu fark ettim.

Karanlığın cazibesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin