Merhabalar canlarımmm
Yeni bir bölümümüze daha hoşgeldiniz
Satır aralarına yorum bırakmaya ve bölümü oylamayı unutmayınnn
Eğer beni hala instagramdan takip etmiyorsanız hesabım; Theecrinsbooks
Şarkı; Michael Malarkey-Scars
İyi okumalar🎀
"Blaze, lütfen aç gözlerini" karanlıkta duyduğum tek ses Aaron' un acı dolu feryatlarıydı. "lütfen, bırakmaya beni" lakin Blaze duymuyordu onu, kulaklarını derin bir sessizlik kaplamıştı. Seviyordu Aaron onu, hem de delicesine. Onun için ölümün eşiğine atlayacak kadar seviyordu. "bana söz vermiştin unuttun mu?" Anlamıyordum, biri daha yeni tanıştığı, hatta tanımadığı, birine karşı nasıl bu kadar dopdolu duygular besleyebilirdi.
Titriyordum ve ellerimdeki kana odaklanmıştım, hareket edemiyordum. Elime bakınca yaptığım tüm gereksiz suçlamalar, cinayetler aklıma geliyordu. Pişman oluyordum, yaptıklarımda bir yanlış vardı. Ben önemi olmayan ama bir yaşamı olan insanları hayatından koparıyordum. Benim amacım bu değildi, ben kötü biri değildim. Bu dünya her ne kadar insanı kötüleştiriyorsa, insan da o kadar çaba sarf etmeliydi kötü olmamak için. Bense yenilmiştim bu savaşta, karşı koymamıştım, kabullenmiştim yaşadıklarımı.
"Brianna, sen iyi misin?" hayır değildim. İyi olmamalıydım, kendimi kötü hissetmeliydim. Yaptıklarımdan dolayı pişman olmalıydım ama olmuyordu. Bir şekilde içgüdüm beni o tarafa doğru ittiriyordu.
"sadece hava almam lazım" hızla odadan dışarı çıktım. Evdeki çoğu kişi öldüğünden ve ayin tamamlandığından istediğim gibi, rahatça dışarı çıktım. Her ne kadar dışarıdan rahat gözükse de vicdanım sızlıyordu ilk defa. İlk defa vicdanım olduğunu hissediyordum, duygularımı yeni keşfediyordum.
O küçük kıza ne olmuştu? Sürekli merak eden, karanlıktan korktuğundan oyuncak ayısız uymayan, her sabah kahvaltıda vişne reçeli olmazsa gün boyunca yemek bile yemeyen, sırf eve gelen misafirlerden birinin çocuğu onun tokasını saçına taktığı için kıza yapmadığı kalmayan, tek arkadaşı olan Adrian'ın verdiği doğum günü hediyesini yırtılsa bile saklayan o kıza ne olmuştu.
Hepsi o evin yangınında o kızla beraber kaybolmuştu, artık o Brianna değildi. Artık o kuklaydı. Yaşamak istemediği bir yaşamı ona zorla yaşattırıyorlardı. Bu yüzden adını kukla koymuştu.
Ama hala bir umut vardı değil mi içimde? Hep bir ışık vardı değil mi gözlerimde?
"ellerini temizlememişsin" kapının eşiğinde otururken yanıma Ryan geldi.
"hiçbir şey elimdeki kiri çıkaramaz"
"denedin mi?" diye sordu mutlu bir sesle. Neden mutlu olduğunu anlamak zordu.
"peki, sen hiç yırtılan bir kâğıda resim çizmeyi denedin mi?" diye karşılık verdim sorusuna soru sorarak.
"kâğıt her ne kadar parçalara ayrılsa bile o hala kâğıttır. Elinde kalemlerin olduğu sürece her yere resim çizebilirsin Anna, düşlerine bile"
"neden hala benden bir umut varmış gibi davranıyorsun? Görmüyor musun, başladığım her iş başarısızlıkla sonuçlanıyor" bakışlarımı ellerimden çekip kahverengi gözlerine odaklandım.
"sadece yanlış yoldasın, bırak da sana yardım edeyim" gülünce ortaya çıkan sol yanağındaki gamzesini çok seviyordum. Bana yardım etmesini isterdim ama nasıl olacaktı, benden iyi bir insan çıkmazdı ki.
![](https://img.wattpad.com/cover/352766402-288-k743155.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın cazibesi
FantasyYüzyıllar önce var olan bir efsane Bir seyyah Bir kan cadısı Bir ikiz... "Quiero merecerte a ti no tus besos brianna" Kaderin ipleri artık onların elindeydi "Ölüm kadar soğuk ancak yaşam kadar da sıcaksın" "Peki neden hep benden kaçıyorsun" "Seni ka...