Bölüm şarkısı:Cem Adrian;derinlerde
♡♡♡Kulağımda kulaklık kafamda aynı düşüncelerle evime doğru ilerliyordum. Parayı düşünüyordum. Geçmişimde, geleceğimden ve hatta şimdi bile ihtiyaç duyduğum o küçük kağıt parçası ,bende olmayan küçük kağıt parçası. Şuan yoktu evet ama bir gün ben de elde edecektim ve bu çok yakın bir zaman dilimiydi üniversite benim geleceğimdi.
Gökyüzüne baktım hava kararıyor gibiydi 'saat kaç acaba' diye düşünerek elimdeki iki yıl önce zengin bir adamdan almak durumunda kaldığım telefonu açıp saate baktım. 17.21 di saat. Her zaman olduğu gibi yiyecek bir şeye yetecek paraya sahip olamadığım için bu gün de aç kalacaktım bir süre sonra bunu alışkanlık haline getirmiştim. 'Boş ver ya aç da değildim.' Diye her seferinde kendimi kandırırdım.
Telefon ekranını kapatacaktım ki gözüm takvime takıldı "7 Kasım, yarın doğum günüm." Dedim kendi kendime. Bir an içime bir hüzün dolduğunu hisettim.
Doğum günüm umurumda bile değildi, yarın babamın 12. Ölüm yıl dönümüydü. 'Kara gece' diye adlandırdığım o gece geldi aklıma. Benim yüzümden gitmişti babam, o gece bırakmıştı beni bu acımasız dünyada tek başıma.
Zaten annem benden nefret ederdi. Bunu yüzüme açık açık söylememiş olsa da biliyordum bana bakışlarından bile belli oluyordu. Tabi küçük olduğum için o zamanlar anlayamamıştım. Babam gittikten bir yıl, tam bir yıl sonra tam olarak öldüğü gün beni kandırıp yetimhanenin kapısına bırakması dün gibi aklımdaydı. Yani doğum günümde hem babamı kaybetmiş hem de annem tarafından terk edilmiştim. Bu da kaderin benimle oynadığı kumarıydı.
Bu bana acı veriyordu. Elimden geldiği kadar gizlemeye çalışsam da, nafile kalbimin acısı her geçen gün artıyordu, kendime olan öfkem her geçen gün çoğalıyordu.
Annem beni terk ettiği zaman 7 yaşıma girmiştim, kendime bakmayacağım düşünerek beni İstanbul'daki en büyük yetimhanelerinden birine yerleştirdiler. Orası disipline önem veren bir yerdi. Mesela içimizden her hangi biri bir yaramazlık yapsa çocuk demeden buz gibi bir suda bir saat bekletirlerdi. Bu en vicdanlı cezalarıydı. Beni öfkelendiren ise bunun olduğunu kimse bilmiyordu.
Orada kuş uçurtmazlardı her hangi bir hapishane kadar korunaklı bir yerdi. Kaçmak imkansız gibi bir şeydi. Ama ben bir şekilde kalmıştım o cehennemden. Tabi can dostum Dolunay sayesinde. O aklıma geldiğinde hep sağ bileğindeki yaraya bakardım. Büyüyünce birbirimizi bulmak için böyle bir şey yapmıştık kendi aramızda. Onun yarası sol bileğindeydi, onu çok aramış ama bulamamıştım. Kaçtıktan bir kaç yıl sonra onu almak için o cehenneme gizlice gitmiştim ama kaybolduğunu söylemişlerdi o da beni bulamazdı çünkü ismimi Güneş Diner olarak değiştirmiştim, beni bulması imkansızdı, ama bir gün elbet bulacaktı ya o beni ya ben onu.
Bir an soğuk bir rüzgar esti, elimden geldiği kadar eve çabuk gitmek istiyordum. Kulağımdaki kulaklığı çıkartarak yürümeye devam ettim. Hava çok soğuktu ve her an yağmur yağabilirdi. Biraz ilerledikten sonra arkamda birinin olduğunu fark ettim, telefonu kapatığımdan beri arkamaydı.
Ama emin olmadan o kişiyi suçlayamazdım.
Hemen önüme ilk çıkan çıkmaza girdim ve saklanacak bir yer bulup onu izlemeye başladım. Uzun boylu, Sarı saçlı saçlıydı. Girmişti çıkmaza ve birini arıyordu. Tam tahmin ettiğim gibi beni takip etmişti ve ben bulu farketmesem evime kadar gelicekti.Hemen saklandığın yerden çıkıp sinirle ona yönelerek.
"Beni neden takip ediyorsun?" Dedim arkası bana dönüktü, sesimi duyduğu an yüzünü bana çevirdi. O hiç görmediğim birisiydi. Uzun boyu, Sarı saçları ve mavi gözleri ve giyiminin ciddiyetiyle tam bir zengin çocuğu gibiydi. Ve zengin kişiler bu mahalleye nadiren gelirdi, o da yollarını kaybettiklerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIKTAN DOĞAN GÜNEŞİM
Novela JuvenilGünlerden Kasım 8, gökyüzünde deli gibi yağmur. Gecenin doğum günü "baba?" "baba geç kalıcağız, kalksana" "neden kalkmıyorsun baba?" diye sordu 6 yaşındaki Gece babasının cansız bedenine göz yaşları içinde bakarken, babası ölmüştü ve o bunu biliyor...